Ýrtifa kaybýnýn kökenleri

Yerel seçimler, siyasal öngörüleri alt üst etti. Çoðu kimsenin beklediði sonuçlar ortaya çýkmadý. Toplum beklenmedik biçimlerde, beklenmedik zamanlarda ve beklenmedik tercihlerde bulunabilir. Bunu 1989 ve 2019 yerel yönetim seçimlerinde de görmüþtük. CHP, merkez siyaset karþýsýnda belediyeleri büyük bir oranla kazanmýþtý. ANAP da merkez siyasetti, Ak Parti iktidarý da öyle. Fakat son seçimler, 2019'dakinden oldukça farklý özellikler taþýyor.

Bir defa CHP, Millet Ýttifaký olmadan da yüksek oy oranlarýna ulaþtý. Bu CHP, üstelik 1989 CHP'sine göre belli farklýlaþmalar içinde. Ankara ve Ýstanbul'daki adaylar, milliyetçi ve sað siyasetten gelen aktörlerden oluþuyor. Baþka yerlerden de bunu görüyoruz. CHP, ilk defa laikçi bir söyleme baþvurmadý. Ýrtica geliyor ve tarikatçýlar bizi kesecek gibi bir propaganda yürütmedi. DEM ve ÝYÝ Parti oylarý oraya aktý. Zýmni ittifak hâsýl oldu. CHP'nin bu sonuçlarýndan yola çýkarak epeyce "yeni rüyalar" görmeye baþlayanlar var. O da ayrý bir konu.

AK Parti, muhafazakar siyaset olarak ciddi bir yenilgi yaþadý. Gerçeði gerçek olarak görmek gerekir. Ki sorunlarla baþa çýkýlabilelim. Erdoðan, "irtifa kaybý" ifadesini kullandý. Elbette bunun çoðul nedenleri var. Fakat belirgin hale gelen ve yönlendirici dinamiklere dönüþen ana faktörler önemli. Bunlar üzerinde durmak gerekir. Bu açýdan ekonomi önem taþýmaktadýr. Ben bunu "konfor kaybýný adil paylaþmama" diyorum.

Türkiye epeydir ekonomik sorunlarý yaþýyor. Bu sorunlar "konfor kaybý" ile ortaya çýkýyor. Daha lüks araba, daha iyi bir iþ, yazlýk sahibi de olma, yurt dýþýna da gitme, tatile de çýkma alanlarýnda azalmalara yol açýyor. Yine Ak Parti iktidarýnda konfora alýþan toplum, þimdi burada kesintiler yaþýyor. Konfordan olma maliyeti ortaya çýkýyor. Bu maliyet adil bir þekilde daðýlmýyor. Alt ve orta kesime fatura çýkýyor. Ýdareciler ve siyasal elitler konforlarýna aynen devam ediyorlar. Çakarlý lüks arabalar, lüks tatil gezileri, yurt dýþý seyahatler vs.

Muhafazakâr sosyoloji, Ak Parti ile ciddi imkânlara sahip elitler ortaya çýkardý. Normal olan da bu. Kurucu ruhunda adalet, refah, Ýslamiyetle uzlaþan devlet, dini özgürlükler, gayri Müslim haklarý, demokrasi gibi ilkeler var. Bu ilkeler ile bunu temsil eden elitler arasýnda tutarsýzlýklar artmaya baþladý. Ýbn Haldun'un lüksleþme ve konforla gelen dejenerasyon diyor buna. Elitizm, kibir, þýmarýklýk buradan doðar. Bunlar siyasal elitleri onu yukarýya taþýyan sosyolojiden koparýr. Bu nedenle ruhaniyeti ve tarihi özellikleri ile öne çýkan semtlerde tuhaf programlarý yapma pratikleri sergilenir.

Kendi sosyolojisinden kopuþ ile parti içi oligarþi ve nepotizm yaygýnlaþýr. Adaleti kendi sosyolojisinde bile doðru paylaþmama ile beraber önce kendi camiasýnýn oy kayýplarý yaþanýr. Türkiye genelinde % 10'lara varan bir apolitik tavýr var. CHP'ye vermeyen ama Ak partiye de vermeyerek sert bir þekilde mesaj veren bir tutum. Bunlar þehirli, medeni, eðitimli ve de muhafazakâr bilinçle bütünleþen insanlar çoðunlukla.

Siyasal propagandanýn sert ve dýþlayýcý dili en fazla bahsettiðim küskün oylara yansýr. Çünkü medeni ve eðitimli insanlar kendilerinin önemsenmesini ister. Trol diliyle, rehine alýnan bir özne olmak istemezler. Özellikle yeni gençlerde bu eðilim daha yüksek. Bireysellik ve benlik temsilini isterler.

Toplum yeniden barýþ siyasetinin diline doðru bir eðilime doðru kayýyor. Farklýlýklara iyi bakan, sekülerleþme ve dindarlýðý yan yana yaþayan bir kültürel dönem geliyor.

Muhafazakâr siyaset, yeniden siyasal ihya ve tecdit tutumlarýna yönelebilecek mi? Erdoðan, seçim sonrasý konuþmasýnda bunun iþaretini verdi. Sonuçta liderlik kadar kadrolar, kuþaklar, konjonktür, Ak Partinin potansiyeli bunu belirleyecek.