Bir süredir gerek sosyal medya hesaplarımızdan ve gerekse de e-posta ile ben dahil bütün ekonomi yazarları ve siyasetçiler VUK 359 konusunda ciddi bir baskı altında. VUK 359 mağdurları haklı talepleri konusunda bilgilendirme, seslerini duyurma, mağduriyetlerini anlatma konusunda sürekli bir çaba içerisinde.
Geçtiğimiz hafta FOX Tv'de "Merve Yıldırım ile Benden Söylemesi" Programında usta gazeteci Meliha Okur da VUK 359 konusunu ele alarak topu bana atmıştı. Esasında bu konuda daha önce bir yazı yazmıştım. Ancak yüzbinlerce aileyi ilgilendiren VUK 359 konusunu bilmeyenler için mazisinden başlayarak yeniden yazayım istedim.
1 Ocak 1999`dan önce vergi suçlarının oluşumunda "vergi ziyaı" ve sahte ya da içeriği bakımından yanıltıcı belgelerin kullanılmasında "bilme" koşulları aranırken bu koşullar, Sayın Zekeriya Temizel'in Maliye Bakanlığı döneminde kabul edilen 4369 sayılı Kanunla kanun metninden çıkartılmıştır. Adeta sayın Zekeriya Temizel vergi kaçıranlarla mücadele etmek isterken tüm iş dünyasını mağdur eden bir mayın tarlası bırakmıştır.
İŞ DÜNYASINA HAKSIZ MAHKUMİYET
Zekeriya Temizel döneminde yapılan değişiklikler sonucunda günümüze kadar pek çok adaletsizliğe ve haksız mahkûmiyet kararlarının oluşumuna sebebiyet vermiştir.
Vergi suç ve cezalarını düzenleyen Vergi Usul Kanununun 359. maddesinde halen üç temel sorun bulunmaktadır;
- Tek bir denetim yapılmasına rağmen her hesap dönemi için ayrı ayrı hapis cezası verilmesi,
- Kasıt unsuru ve hazine zararı olmasa bile ceza uygulanması,
- Tamamen sübjektif kriterlerle yapılan denetim raporu sonuçlarına göre yargı süreçlerinde Asliye Ceza Mahkemesi ve Vergi Mahkemeleri'nde aynı suç için farklı kararlar verilebilmesidir.
Örneğin ceza yargısı mahkûmiyet kararı verirken vergi yargısı cezalı tarhiyatı iptal edebilmekte veya tam tersi yönde kararlar oluşabilmektedir.
HER YILA AYRICA CEZA...
Müfettişlerin, yaptıkları işlemlerde sanki her sene farklı suç işlenmiş gibi tutanaklar tuttuğu ve mahkemelerin de bu tutanakların neticesinde her mali yıl için ayrı ayrı hapis cezası verdiği görülmektedir. Örneğin, sadece bir mali denetime tabi tutulan şirket, 2017-2018-2019-2020 yılları arasında birkaç sahte fatura kullanıldığı tespit edildiğinde, tek bir denetim geçirmesine rağmen, her yıl denetim geçirmiş gibi işlem yapılarak her yıl için 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan esnaf, tüccar, sanayici ve işadamı, 4 mali yıl için toplamda 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2000 yılında vermiş olduğu "her yıla ayrı ceza"görüşü de adaletsizliği kalıcı hale getirmiştir.
Tek bir tespitle birden fazla yılda sahten belge kullandığı suçlaması yapılanlar hakkında her bir yılı ayrı suç kabul edip ceza verilmesi, 15 yılı aşkın mahkûmiyetlere yol açmaktadır. Her bir tespit, bir suç işleme kararı olarak kabul edilip, bir mahkûmiyete hükmedilmesi, ancak fiilin birden fazla yılda görüldüğü durumlarda ceza artırımına gidilmesi yerinde ve adil olacaktır. Yoksa her bir yılı ayrı bir suç olarak kabul etmek, toplamda adaletsiz ceza yığılmalarına yol açmaktadır.
Sahte veya yanıltıcı belge kullanma fiilinde 4369 sayılı Kanunla "bilme" şeklindeki özel kastı Zekeriya Temizel döneminde 1 Ocak 1999'da kaldırılması da bilmeden kullananların da haksız yere ceza almalarına sebebiyet vermektedir.
Örneğin normal ve gerçek bir ticari ilişkisine binaen belge alan bir tacir, belge aldığı mükellefin daha sonra alt alımlarının sahte belgeye dayandığının tespiti ile sahte belge düzenleyen kişi olarak nitelendirilmesi sonucu bir anda sahte belge kullanıcısı haline dönüşebilmekte ve sahte belge kullanmaktan mahkûm olmaktadır.
VERGİ ZİYAI OLMASA DA...
Bir kişi vergi ziyaı'na yol açmasa dahi, 359. maddede yazılı fiilleri işlerse, ceza yargısı deyişi ile "vergi usul kanununa muhalefet"ten mahkûmiyet alabilmektedir.
Sonuçta VUK 359 konusunda genel kanaat büyük mağduriyetler yaşandığı ve mutlaka bir değişiklik gerektiğidir.