ÇALIÞMA HAYATI UZMANI TARKAN ZENGÝN ÝLE 1 MAYIS’I VE SENDÝKALARI KONUÞTUK
ERDOÐAN’I ÝKTÝDARA EMEKÇÝLER TAÞIDI
ZENGÝN: Türk solu iþçiyi dilinden düþürmez ama pratik hayatta olabildiðine uzaktýr. Sosyalist deðil halk devrimi yapýp Erdoðan’ý iktidara taþýdýklarý için de iþçilere öfkeli sol çevreler. Diðer neden 15 Temmuz’un engellemiþ olmasý.
Yarýn 1 Mayýs Ýþçi ve Emekçi Bayramý. Yakýn zamana dek Türkiye’de 1 Mayýs gerilimin, polis-gösterici çatýþmasýnýn, devlet-iþçi sendikasý zýtlaþmasýnýn günü gibiydi. Þimdi seçimler yaklaþýrken terör örgütlerinin, marjinal yapýlarýn da bir hazýrlýk içinde olduðunu polisin operasyonlarýndan anlýyoruz. Hafta içinde Ýstanbul’da 1 Mayýs’ta kalabalýklarý provoke etmeye hazýrlanan DHKP/C’liler, DEAÞ’lýlar gözaltýna alýndý. Bunlarý konuþacaðýz ama önce kýsa da olsa tarihini konuþalým, 1 Mayýs nereden çýktý?
1 Mayýs dünyada uzun süreli çalýþma sürelerine karþý mücadelenin baþladýðý bir döneme denk geliyor. 1 Mayýs 1886'da ABD’de iþçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalýþma süresinin günlük 8 saate indirilmesi talebiyle iþ býrakarak grev kararý alýyorlar. Dünya tarihinde ilk 1 Mayýs protestosuna Amerika’da 340 bin katýlmýþtý. Polisle çatýþmalar sonucunda kimi kaynaklarda 4, kimi kaynaklarda 6 iþçi ölüyor. Ayný olaylarda nereden atýldýðý belli olmayan bir bomba 8 polisin ölümüne yol açýyor. Eylemde payý olduðu düþünülen sendika liderleri de idam ediliyor. 2. Enternasyonal’de alýnan kararla 1 Mayýs, 1890’da birçok ülkede anýlýr. Daha sonra ILO ve BM tarafýndan kabul edilince 1 Mayýs tüm dünyada kutlanan evrensel bir nitelik kazanýyor.
OSMANLI ÝZÝN VERDÝ, ÝNÖNÜ YASAKLADI
Türkiye’de ilk ne zaman ve nerede kutlanýyor 1Mayýs?
Bizde ilk 1 Mayýs 1909’da Osmanlý döneminde kutlanmýþ. Cumhuriyetin ilan edildiði 1923’te 1 Mayýs’ýn kutlanmasý yasaklanýyor. Ýnönü Hükümeti tarafýndan 1925’de çýkarýlan Takrir-i Sükun Kanunu ile emekçi bayramýný kutlamak çok daha zorlaþýyor. 1925’te kapaðýnda “Bütün Dünya Ýþçileri Birleþiniz” yazan 1 Mayýs broþürünü yayýnlayan derginin yöneticileri ile Amele Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklanýyor. Ýstiklal Mahkemelerinde yargýlanýp 7 ila 15 yýl hapis cezasý verilenler arasýnda Nazým Hikmet de var. Merhum Menderes’le birlikte 1 Mayýs ücretli resmi tatil yapýlmýþ, darbeler döneminde kutlanmasý yeniden yasaklanmýþ, 1975 yýlýndan 12 Eylül darbesine kadar yeniden kutlanmýþ, 12 Eylül darbesiyle kutlanmasý yasaklanmýþtýr. Rahmetli Özal’la birlikte açýk alanlarda kutlanmaya baþlanan 1 Mayýs, 2009’da Erdoðan Baþbakanlýðýndaki AK Parti Hükümeti tarafýndan resmi tatil yapýldý.
86 YILLIK TALEBÝ ERDOÐAN YERÝNE GETÝRDÝ
Böylece 1923’te Ýzmir Ýktisat Kongresinde 1 Mayýs’ýn iþçi bayramý yapýlmasý talebi 86 yýl sonra karþýlýk buldu. Emek hareketi tarihi açýsýndan çok önemli bir düzenleme olarak tarihe geçti. Toplumda sol siyasi hareketlerin emeðe yakýn olduðu, sað siyasi hareketlerin ise emeðe uzak olduðu algýsý var. Oysa sadece 1 Mayýs açýsýndan baktýðýmýzda bile pratikte bu algýnýn tam tersi olduðunu görürüz.
ÝLK RESMÝ KUTLAMA MENDERES’TEN
Evet, 1 Mayýs sola atfedilir, ama 1 Mayýs’ý ilk kez resmi tatil ilan eden Menderes’tir diyorsunuz. Ýlk tebrik edenin de Menderes olduðu doðru mudur?
Evet. 1 Mayýs 1960’da radyodan uzun bir konuþma yapýyor Menderes ve 1 Mayýs’la ilgili þunlarý söylüyor. “Bugün 1 Mayýs Ýþçi Bayramý, iþçi kardeþlerimize elemsiz, kedersiz birçok bayramlar idrak etmelerini ve onlarýn refah ve saadetini temenni ederken, bu çerçevede kendilerine her zaman yardýmcý olmanýn en aziz emelimi teþkil ettiðini ifade etmek isterim”.
1 MAYIS 1977 PROVOKASYONDU
1 Mayýs’ýn hafýzasýndaki en “elemli” gün 1 Mayýs 1977 olsa gerek?
12 Eylül'e giden sürecin ilk ayaklarýndan biridir 1977'deki 1 Mayýs katliamý. Hemen ardýndan Kahramanmaraþ, Çorum olaylarý, Savcý Doðan Öz'ün ve DÝSK baþkaný Kemal Türkler'in öldürülmesi darbeye zemin hazýrlamýþtýr. 1977 1 Mayýs mitingi sýrasýnda ise patlayan kurþunlarla birlikte yaþanan can pazarýnda 34 kiþi (DÝSK’e göre 36 kiþi) hayatýný kaybetti 126 kiþi ise yaralandý. Ölen 34 kiþinin 29'unun ezilme sonucu, diðer beþ kiþinin ise kurþun yaralarý ile hayatýný kaybetmesi aslýnda olayýn bir provokasyon olduðunu gösteriyor.
MAOCU SOLCULARLA MOSKOVA YANLILARI ÇATIÞIYORDU
1977 katliamýyla ilgili sol çevrelerde süregelen bir tartýþma var hâlâ. Bu olayda sol hareketlerin etkisi payý nedir sizce?
1977’de DÝSK yönetimine hakim olan görüþ “Moskova yanlýsý” olarak bilinen Türkiye Komünist Partisi’nin görüþleridir. Kutlamalarý düzenleyen DÝSK, Maocu olarak bilinen gruplarýn (Halkýn Kurtuluþu, Halkýn Yolu ve Halkýn Birliði) kutlama alanýna alýnmayacaðýný açýk bir dille ifade etmiþti. Karþý tarafta ise Türkiye Ýþçi Partisi, Türkiye Sosyalist Ýþçi Partisi ve Türkiye Komünist Partisi vardý. Maocu gruplar DÝSK yönetimini “revizyonist” olmakla ve “sosyal faþistlikle” suçluyorlardý. DÝSK Maocu olarak nitelendirdikleri gruplarýn alana sokulmamasý için TKP yanlýsý sendikalardan seçecekleri iþçilere “onlarý alana sokmama” görevi vermiþti. Ortamý geren iki olay daha olacaktý. Ýstanbul’da “Halkýn Yolu” yanlýsý bir genç, TKP’nin gençlik örgütü olan ÝGD’lilerin (Ýlerici Gençlik Derneði) açtýðý ateþ sonucu öldürüldü. Ýzmir’de ise DÝSK afiþi asan üç iþçi Maocular tarafýndan vurularak yaralanacak ve bir baþka kiþi ise öldürülecektir. Evet, yaþanan sol içi çatýþmalar ve cinayetlerle týrmanan gerginliklerin 1977 olaylarýnýn büyümesinde etkisi olduðu bugün de tartýþýlýyor.
TAKSÝM KATLÝAMININ FAÝLLERÝ ARANMADI BÝLE!
Bildiðim kadarýyla faili meçhul kaldý olaylar. Siz yakýndan takip ediyorsunuz, söyler misiniz Taksim katliamýnýn katillerine, perde arkasýndakilere dair ipucu bulundu mu?
Maalesef. Olaylarýn failleri bulunamamasýnýn nedeni belki de faillerin hiç aranmamýþ olmasýdýr. Çeþitli korkularla olaylarýn faillerinin üzerine gidilmemesi ülkemizi 12 Eylül darbesine götürdü. Karanlýk ve derin odaklar 1 Mayýs 1977 olaylarýnda kendilerine dokunulmayýnca darbenin zeminini ustaca hazýrladýlar. Açýlan davalar ya zamanaþýmýna uðradý ya yapýlan suç duyurularý dikkate alýnmadý.
TÜRKÝYE SEÇÝME GÝDERKEN TERTÝPLEDÝLER 1 MAYIS KATLÝAMINI
O gün yaþanan katliamýn bir baþka ilgi çekici yönü ise 6 Haziran 1977’de genel seçimlerin yapýlacak olmasýydý. Ülkemizde her seçim döneminde gizli ellerin devreye girmesi bu olayýn da tertip olduðunun bir baþka göstergesi sayýlabilir. 1977 olaylarýyla ilgili hazýrlanan iddianamenin 20. sayfasýnda, "Bu büyük ve kanlý facianýn tertipçisi, uygulayýcýsý yurt ve insanlýk düþmaný olan asli failler er geç tespit edilecek ve tarihin þaþmaz adaletinin önüne çýkarýlýp hüküm giyeceklerdir" þeklinde deðerlendirme var. Ýddianameyi hazýrlayan savcýlar, faillerin þimdilik tespit edilemeyeceðini sanki biliyorlardý. Onun için "er geç tespit edilecek" diyorlardý. Türkiye yine seçime gidiyor. 24 Haziran seçimleri sonrasýnda TBMM’de 1 Mayýs kanlý olaylarý araþtýrma komisyonu kurulmalý ve olaylarýn failleri mutlaka ortaya çýkarýlmalý.
BU SENE ALAN TARTIÞMASI OLMADI
1 Mayýs 1977 katliamý kuþkusuz çok acýydý. Lakin sonrasýnda iþçi sendikalarý Taksim Meydanýný bir tür kutsal mekana dönüþtürmek, her yýl orada hayatý durdurmak konusunda ýsrarcý oldu. Ne diyorsunuz bu konuda?
Bu yýl çok þükür yer tartýþmasý yaþanmadý. Aslýnda geriletilmiþ olan vesayet odaklarýnýn etkisi azaldýkça bu tartýþmalarýn azaldýðýný göreceðiz. Bu yýl Türk-Ýþ Hatay’da, Memur-Sen Kocaeli’de, Hak-Ýþ Adana’da, Kamu-Sen Anýtkabir’de, DÝSK ve KESK ise Maltepe’de olacak. Aslýnda geçmiþ yýllarda Taksim’in kutsal olduðunu söyleyen DÝSK, KESK ve bazý sol örgütlerin akýllarýna Taksim’in kutsallýðý nedense 2007’de geliyor.
DÝSK VE KESK’ÝN 2007’DEKÝ TAKSÝM ISRARI MANÝDARDIR
Ne manada?
2006’ya kadar baþka alanlarda kutlama yaptý DÝSK ve KESK. Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin yapýlacaðý 2007’de ise aniden Taksim’in kutsallýðýný hatýrladý. 17 Mayýs 2006’da Danýþtay saldýrýsý olduktan, 27 Nisan 2007’de elektronik muhtýra verildikten ve baþka olaylar yaþandýktan sonra, genel seçimler ve Cumhurbaþkaný seçimleri yaklaþýyorken uzun yýllardýr baþka alanlarda kutlama yapan DÝSK ve KESK’in 2007’de Taksim’de ýsrar etmeleri manidardýr. Bu arada 32 yýl aradan sonra Taksim’i 1 Mayýs kutlamasýna açan iktidarýn Erdoðan Hükümeti olduðunu hatýrlatalým. 1 Mayýs öncesi tartýþmalarla kutlamalara gölge düþürmek isteyen bazý sendikalarýn amacýnýn üzüm yemek olmadýðýný biliyoruz. Çünkü Taksim’de 2010, 2011 ve 2012’de tüm konfederasyonlarýn kutlama yaptýðý alanda yaþananlar, Türkiye solunun 1 Mayýs’ý ideolojik amaçlarla kullandýðýný gösteriyor.
DEMÝRTAÞ “TAKSÝM ÝÞÇÝLERÝN KABESÝDÝR” DEMÝÞTÝ
Hatýrlatýr mýsýnýz ne olmuþtu o 1 Mayýslarda?
2010 1 Mayýs Taksim kutlamalarý yapýlýrken Türk-Ýþ Genel Baþkaný konuþturulmamýþ, kürsü iþgali sýrasýnda yaþanan arbedede Memur-Sen Genel Sekreteri ve Saðlýk-Sen Genel Baþkaný Mahmut Kaçar’ýn kolu kýrýlmýþ, her konfederasyon baþkanýnýn 5 dakika konuþmasý üzerinde anlaþýlmýþ olmasýna raðmen marjinal sol örgütler kürsüyü ele geçirmiþ ve sadece DÝSK ve KESK temsilcilerinin konuþmasýna müsaade edilmiþtir. “Taksim katledilen emekçiler nedeniyle bizim için kutsaldýr” diyen DÝSK ve KESK yöneticilerinin hiçbiri 77’de katledilen emekçilerden beþinin ismini sayamaz. Ya da 77’de katledilen emekçilerden kaçýnýn ailesini tanýyorlar. Ayrýca 2015’te bir terör baronu olan Selahattin Demirtaþ Taksim’in iþçiler için Kâbe olduðunu söylemiþti. Ýþçi, memur, öðretmen, sivil katliamlarý yapan terör örgütü PKK’yý savunun bir terör baronu Taksim’i Kâbe’ye benzetiyordu. Bunlardan anlýyoruz ki yer üzerinden tartýþma çýkaranlarýn amacý tamamen baðcýyý dövmek.
DÝSK ÝÞÇÝLERÝN YÜZDE 1’ÝNÝ BÝLE TEMSÝL ETMÝYOR
Ýþçi sendikasý denilince hemen akla DÝSK geliyor. DÝSK de tüm iþçileri temsil ediyor gibi davranýyor. Öyle midir?
Bu sadece bir algý. 14 milyon kayýtlý iþçinin içinde DÝSK’in üye sayýsý sadece 149 bin. Kayýtlý iþçilerin yüzde 1’ini temsil ediyor. Sendikalý olan iþçilerin ise sadece yüzde 8’ini temsil ediyor. Hatta DÝSK’in genel sekreteri, ayný zamanda Devrimci Saðlýk-Ýþ’in genel baþkaný sürekli Cumhurbaþkanýna “ülkenin yarýsý karþýnýzda” diyerek demokrasiyi hatýrlatýyor. Bu hanýmefendinin genel baþkan olduðu sendikasýnýn üye sayýsý 440. Tekrar söyleyeyim üye sayýsý sadece 440. Ýþkolundaki 386 bin kiþiden sadece 440 kiþiyi ikna etmiþ, temsil oraný ise sadece yüzde 0,12. Ýþkolunda çalýþan 386 bin kiþiden sadece 440’ýný üye yapmasýna raðmen sürekli Cumhurbaþkanýna ülkenin yarýsýný temsil etmediðini söylemesi garip bir durum.
ABD PARASI ALDI, DARBELERE ALKIÞ TUTTU
Tuhaf gerçekten ama solun genel sýkýntýsý da bu zaten. DÝSK’in geliþim seyri nasýl peki?
DÝSK sendikal mücadele tarihi için önemli bir yapý. Kimi zaman yaptýklarýyla kimi zaman yapamadýklarýyla tartýþmalarýn hep odaðýnda oldu. Türk-Ýþ’ten ayrýlan bazý sendikalar tarafýndan kurulduðu için iþçi hareketini bölmekle itham edildi DÝSK. “Türk-Ýþ’ten ABD’den mali yardým aldýðý” gerekçesiyle ayrýlmasýna raðmen (gerekçelerden biriydi) yýllar sonra ETUC’tan proje karþýlýðý yardým almasý, darbelere karþý olduðunu söylemesine raðmen 12 Mart 1971 ile 28 Þubat 1997 darbesine alkýþ tutmasý ve sol partilerle iliþkileri DÝSK’i hep tartýþmalarýn odaðýnda tuttu.
DÝSK’TE HDP ETKÝSÝ VAR
Sol emek hareketinin en önemli aktörü olan DÝSK, bugün sendikal politikalarýnýn temelini ilkeler üzerinden deðil güncel politik geliþmeler üzerinden yürütmekte. Özellikle AK Parti iktidarlarý döneminde sendikacýlýk üzerinden yürütülen bir “muhalif hareket” olmaktan daha çok “düþmanca bir karþýtlýk” yapmayý sendikacýlýk olarak gören bir anlayýþ göstermektedir. Bu durum DÝSK’in geniþ iþçi kesimlerine ulaþmasýný engelliyor. DÝSK içinde farklý sol gruplar var. Kuruluþ yýllarýnda TÝP etkisi, CHP etkisi, 1975’ten sonra TKP etkisi belirgin hale geliyor. Bugünlerde ise HDP’nin DÝSK üzerinde yoðun bir etkisi olduðu söylenebilir. DÝSK tarihini kitlesellikten marjinalliðe doðru gidiþin hazin hikayesi olarak tanýmlayabiliriz.
KÝTLESELLÝKTEN MARJÝNALLÝÐE SAVRULDU
DÝSK’i kitlesellikten marjinalliðe savuran nedir?
DÝSK’teki savrulmayý anlatmak için çok örnek var. Ancak Zeytin Dalý harekatýndaki tutumu bile ne kadar hazin bir savrulma yaþadýðýný gösteriyor. Kýbrýs Barýþ Harekatýnýn baþladýðý 20 Temmuz 1974’te DÝSK yönetimi þu kararlarý alýyor: “Kýbrýs çýkartmasý konusunda DÝSK hükümetimizin yanýndadýr”, “DÝSK üye Sendikalarýna baðlý bütün iþçilerin asgari birer brüt yevmiyeleri ile devletin savaþ fonuna katýlmalarý kampanyasý açmýþtýr”, “DÝSK Hükümetin kararname veya kanun çýkarma yoluyla devletin savaþ fonu hesabýna bütün çalýþanlarýn günde bir saat fazla çalýþma ile katkýda bulunmasýný önerir”, “DÝSK kendisinde ve üye Sendikalarýnda bulunan her türlü araç ve gereçleri devlet emrine vermeye hazýrdýr”.
KIBRIS HAREKATINI DESTEKLEYEN DÝSK AFRÝN’E KARÞI ÇIKTI
O gün bunlarý söyleyen DÝSK bugün Zeytin Dalý Harekatýný yerden yere vuran Tabipler Birliðinin açýklamasýna destek verdi. Böyle bir milli meselede ülkenin yanýnda olmak için 1974’deki gibi CHP’li bir Baþbakan olmasý mý lazým? Ýdeolojik saplantý içinde olmalarý marjinalliðe iten nedenlerin baþýnda geliyor. Ýdeolojik tutumlarýný 1 Mayýs’ýn resmi tatil yapýlmasýnda da görüyoruz. Erdoðan hükümeti 1 Mayýs’ý resmi tatil yaptýðý için görmüyorlar, duymuyorlar ve aðýzlarýna bile almýyorlar. Eðer 1 Mayýs’ý Kemal Kýlýçdaroðlu resmi tatil yapsaydý DÝSK’in genel merkezinin önüne heykelini dikerlerdi.
ERDOÐAN’DAN PATRONLARA: KAZANCINIZI ÝÞÇÝNÝZLE PAYLAÞIN
Ne bekler iþçiler emekçiler? 1 Mayýs’ý ebediyen gerilimden kurtarmak ve gerçek anlamda bayram kýlmak için yapýlanlar dýþýnda ne yapmak gerek?
ÝÞÇÝLERE RAÐMEN ÝÞÇÝLER ÝÇÝN!
Ben yine sendikalara dönmek isterim. Türkiye’de “sendikal hareket” hep sol kulvarda mý ilerledi, kuruluþu varoluþu nasýldýr?
Ülkemizde sendikalar erken cumhuriyet döneminin kadrolarý tarafýndan iþlevleri dýþýnda inþa edildi ve kullanýldý. Bizde endüstri iliþkiler sistemi, sendikal hareketler, iþçi, iþveren ve devlet üçlüsünün konsensüsü ile oluþmadý. Bu nedenle sendikalar yeni rejimin kültürel modernleþtirme sürecinin bir aygýtý olarak görüldü ve öyle kullanýldý.
28 ÞUBAT’TA MESLEK LÝSELERÝNÝN KAPATILMASINI SAVUNAN SENDÝKALAR VARDI
Resmi ideoloji iþçileri ve sendikalarý, çalýþanlarýn ekonomik ve sosyal haklarýný koruyan yapýlar deðil, yeni kurulan sistemin taþýyýcýlarý olarak gördüler. Bu nedenle devlete eklemlenmiþ bir sendikal yapý inþa ettirildi. Elbette bu iþlevi yerine getirecek sendikal liderler sendikalara yerleþtirildi. Siyasette “Halk için halka raðmen” olarak yürüttükleri politikalarýnýn sendikal hareketteki izdüþümü ise “iþçiler için iþçilere raðmen” oldu. Bu nedenle 28 Þubat’ta meslek liselerinin kapatýlmasýný savunan sendikalar vardý.
Resmi ideolojiyi ve darbeleri desteklediler yani?
Resmi ideolojinin inþa ettiði sendikalarýn üç temel özelliði vardýr; darbeci olmalarý, din karþýtý olmalarý ve devlet aygýtý olmalarý. Bunu 3D diye simgeleþtiriyorum. Uzun yýllar bu nedenle sendikalara ve sendikacýlara toplumsal ve tabansal yoðun bir tepki gösterilmiþtir. Genetiðiyle oynanmýþ sendikalar ve sendikacý tipolojisi uzun yýllar sendikal hareketin liderliðini yürüttüler.
MEMUR-SEN, TÜRK-ÝÞ, HAK-ÝÞ 15 TEMMUZ’A ANINDA TEPKÝ VERDÝ
Tablo hala böyle mi?
Büyük oranda deðiþmiþ olsa da halen darbeci ve din karþýtý sendikalarýn varlýðýný biliyoruz. Demokrat görünerek kendilerini gizlemeye çalýþan sendikalar da var. Darbelere zemin hazýrlayan, darbe mekaniðinin harekete geçmesini saðlayan ve darbeleri alkýþlayan sendikalarýn gerçekten deðiþmiþ olmalarýný bekliyoruz. Sendikal hareketin önemli bir bölümü 15 Temmuz demokrasi sýnavýnda baþarý oldular. Darbe giriþiminin ilk saatlerinde Memur-Sen genel baþkaný, Türk-Ýþ genel baþkaný, Hak-Ýþ genel baþkaný teþkilatlarýný meydanlarý çaðýrdýlar. Eskiden darbeleri alkýþlayan sendikal hareketten demokrasiyi ve milli iradeyi savunan sendikal harekete dönüþmek ülke için önemli bir kazaným. 15 Temmuz iþgal giriþimine karþý ancak bir gün sonra açýklama yapan sendikalar ise bugün marjinal konumdalar.
SENDÝKALARIN YÖNETÝCÝLERÝ SOLCU, ÜYELERÝ SAÐCIDIR
Sendikacýlýk neden hep solculukla anýlýyor peki? Saðcýlar bu iþin neresinde?
Bazý sendikalarýn yöneticileri solculardan oluþurken üyelerinin büyük bölümü saðcýlardan oluþuyor. Sendikalarda önemli bir temsil sorunu vardý. Türkiye’de iþçi kitlesi aðýrlýklý olarak milliyetçi/muhafazakar sað görüþe sahip iken sendikalarýn yöneticileri genellikle solculardan oluþuyordu. Bugün nispeten deðiþmiþ durumda. TMMOB ve TTB gibi meslek örgütlerinde de benzer bir yapýlanma var. Ülkede oy oranlarý yüzde 1’i bile bulamayan sol partilerin ideolojilerini taþýyan kiþiler kitle örgütlerini yönetiyorlar. Hatta sendikalarý ve meslek örgütlerini marjinal sol ideolojilerinin savunucusu yapýyorlar.
SOL-SOSYALÝST ÇEVRELER ÝÞÇÝLERE ÇOK ÖFKELÝ
Sendikalar arasýnda ideolojik ayrýþmalar ve hatta çatýþmalar var. Siyasete etkisi ne bunlarýn?
Sendikalarda çatýþmalar üyeler arasýnda deðil daha çok sendikalarý yönetenler ile aydýnlar arasýnda gerçekleþiyor. Ancak en önemli çatýþma alaný belki de sol/sosyalist çevrelerin emekçilere olan öfkeleri. Özellikle üstüne basa basa tekrar söylüyorum. Sol/sosyalist çevreler iþçilere karþý öfkeliler. Ayný öfkeli hallerini 15 Temmuz’da gördük. Darbeye karþý aðýz dolusu bir hayýr diyemedikleri gibi daha önce beþ defa seyrettikleri darbede Erdoðan nefretiyle nedeniyle meydanlara çýkmadýlar. Makarnacý, kömürcü diye aþaðýladýklarý insanlar darbeyi durdurunca onlara öfkelendiler. Türk sol/sosyalistlerinin bugün iþçilere öfkelerinin nedeni ise emekçilerden “proleter devrim” beklerken onlarýn “beyaz devrim” yaparak muhafazakâr bir iktidar kurmalarýdýr. Sol çevreler emekçilerden sosyalist devrim beklerken emekçiler bir halk devrimi yaparak halkýn iktidarýný Erdoðan liderliðinde kurdular.
TÜRKÝYE’DE ÝÞÇÝ SINIFI DEÐERLERÝYLE ÝÞÇÝ KALDI
Bunu biraz açalým? Siyasi mühendislik burada da tutmadý mý yani?
Türkiye’de 80’li yýllara kadar kýrdan kente göçler yaþandý. Ýlk dönemlerde þehre çalýþmaya gelen iþçiler buralarda kalmak için gelmemiþlerdi. Çalýþýp para biriktirmek, sonra köye dönmek niyetleri vardý. Zaten bu dönem iþçilerine “köylü-iþçi” tipi deniyordu. Hasat döneminde köyünde çalýþanlar sair zamanlarda fabrikalarda iþçilik yapýyordu. 80’lerden sonra ise kentten kente göç olgusu baþladý. Yeni göç mekanlarý imalat sanayinin olduðu Gaziantep, Konya, Kahramanmaraþ, Denizli, Kayseri gibi yeni sanayileþen iller olmuþtur. Buralara göç edenler iþçileþme sürecine girdiler. Bu kitlelerin þehirde tutunmalarýný saðlayan en önemli þey geleneksel deðerlerdi. Göçlerle kentlere gelen iþçiler, öðrenciler ve memurlar kent hayatýnýn yalnýzlaþtýrýcý ve yozlaþtýrýcý etkisinden kurtulmak için geleneksel deðerlere bir kurtarýcý olarak sarýldýlar. Kültürel ve dini deðerler kentlerde yalnýzlaþan insanlar arasýndaki baðlarýn güçlenmesini ve dayanýþmayý saðlayan harç oldu.
REFAH PARTÝSÝ’NÝ YÜKSELTEN ÝÞÇÝ EMEKÇÝ SINIFIDIR
Tam bu noktada Refah Partisinin yükseliþinde bu göçlerin etkisiyle oluþan yeni iþçi kitlesinin çok önemli bir payý vardýr. Sol, söylemde emekçilerin yanýnda olmasýna raðmen hayat tarzlarý nedeniyle geniþ iþçi kitlesiyle bað kuramadýðý için oluþan bu boþluðu Refah Partisi doldurdu. 1970’de kurulan Milli Nizam Partisinin kuruluþ beyannamesinde yoksullarla bað kurmasýný saðlayan þu ifade yer almýþtýr: “Türk toplumunun huzura, güvene ve sosyal adalete kavuþmasý hedeflenmektedir.” Daha sonra Refah Partisinin baþarýsýnda gecekondular, iþçiler, kent yoksullarý ile partinin gelir daðýlýmýnda sosyal adalet ve adil düzen söylemi çok etkili olmuþtur. Bu kitle ise bugün mevcut muhafazakar iktidarýn omurgasýný oluþturur.
SOL ÝLE EMEKÇÝLER ARASINDA BÜYÜK MESAFE VAR
Bugün iktidarý destekleyen geniþ kitlelerin önemli bir bölümünün emekçiler olduðunu söylüyorsunuz. Oysa sol çevreler iþçileri kendilerinin temsil ettiklerini söylerler?
Bu bir yanýlsamadýr. Yýllardýr proleteryaya/iþçilere devrim yapmalarý için yatýrým yapan sol/sosyalist çevreler yanýldýlar. Çünkü solun darbeci, din karþýtý ve devletle eklemlenmiþ görüntüsü geniþ halk kitlelerini ve iþçileri yeni arayýþlara itti. Ýþçiler kendi deðerlerini temsil edecek yeni sendikalar kurdular ya da kurulu sendikalarý kendi deðerleri çerçevesinde dönüþtürdüler. Sol/sosyalist çevrelerin devrim beklediði proleterya kendi deðerlerinin temsilcisi olan bugünkü iktidarýn taþýyýcýsý oldular.
ERDOÐAN’I ÝKTÝDARA EMEKÇÝLER TAÞIDI
Türk solu iþçiye sözlerinde hep destek verir ama pratik hayatta iþçinin hayat tarzýna uzak olduðu için onunla bað kurmakta ve iletiþim kurmakta zorlanýr. Emekçilerin gündelik sorunlarýyla ilgilenmezler ama yabancý ideolojiler yüklemeye çalýþýrlar. Emekçilerin atölyelerde yaþadýðý sorunlarý çözmekle uðraþmazlar ama atölyelerde iþverenin kazandýðý paranýn artý deðeriyle ilgilenirler. Bu nedenle sol ile emekçiler arasýnda büyük bir mesafe vardýr. Geniþ emek kesimleri Erdoðan’ý iktidara taþýmýþtýr. Halen geniþ emekçi kesim Erdoðan’ý desteklemeye devam ediyor.
SENDÝKALAÞMA ORANINDA CÝDDÝ ARTIÞ VAR
Ýþçi sayýsýna kýyasla sendikalý sayýsý çok az. Sendikalar örgütlenmede nasýl sorunlar yaþýyor?
Ülkemizde sendikalara karþý olumsuz bir algý olduðundan bahsetmiþtik. Bazý iþverenlerin sendikalarý tehdit olarak gördüklerini biliyoruz. Özellikle özel sektörde böyle bir gerçek olsa da hükümetin çýkardýðý yasalarla sendikal örgütlenmeye olumlu katkýlar saðladýðýný söyleyebiliriz. Son yýllarda Türkiye sendikal örgütlenmede önemli mesafeler aldý. Uzun yýllardýr üye kaybeden sendikalar son yýllarda önemli oranda üye artýþlarý saðladý. Memurlarda 2002’de Sendika üyesi toplam kamu çalýþaný 650 binden, 2017’de 1 milyon 700 binlere kadar çýktý. Memurlarda sendikalaþma oraný 2002’de yüzde 47,95’ten, 2017’de yüzde 69,28’e kadar çýktý. Bu yýl açýklanacak verilerle rakamlarýn daha da artacaðýný söyleyebiliriz. Ýþçilerde ise SGK verilerinin esas alýndýðý 2013’ten itibaren önemli artýþlar yaþandý. Nitekim 2013’te sendikalý iþçi sayýsý 1 milyon 1 bin iken, 2018’de 1 milyon 714 bine çýktý. Son 5 yýlda iþçi sendikalarýn üye sayýsý 713 bin kiþi arttý. Sendikalý iþçi sayýsý ise yüzde 72 oranýnda artýþ gösterdi. Ýþçilerde sendikalaþma oraný ise 2013’te yüzde 9,2’den, 2018’de yüzde 12,38’e çýktý. Tüm dünyada sendikalar uzun yýllardýr sürekli üye kaybederken bizim ülkemizde yasal düzenlemelerin etkisi, demokrasinin geliþmesi ve örgütlenme bilincinin artmasýyla son 10 yýlda sendikalý sayýsýnda ve sendikalaþma oranýnda önemli artýþlar gerçekleþti.
DÝSK VE KESK’ÝN TÜRKÝYE DÜÞMANLIÐI NEDEN?
Ama DÝSK ve KESK gibi yapýlar sendikalara ülkeyi düþman bir yönetimin yönettiðini söylüyor?
Rakamlar ortada. DÝSK’in 2013’te 100 bin üyesi varken bugün 149 bin üyesi var. Son 5 yýlda üye sayýsýný yüzde 50 artýran bir konfederasyonun sendikalara baskýdan bahsetmesi abesle iþtigal. Türkiye’yi ve Cumhurbaþkanýný sürekli uluslararasý sendikalara þikayet ediyorlar. Uluslararasý sendika toplantýlarýnda Türkiye aleyhine kararlar çýkarmak için nasýl çýrpýndýklarýný görüyoruz. Üstelik emperyalist ülkelerle iþbirliði yaparak Türkiye ve Cumhurbaþkaný aleyhine kirli kampanyalarý beraber yürütüyorlar.
SOL SENDÝKALAR TÜRKÝYE ALEYHÝNE KARA PROPAGANDA YAPTILAR
Ne tür þeyler yapýyorlar?
Kara bir propaganda sistemi kuruyorlar. DÝSK ve KESK ile üye sendikalarý, üyesi olduklarý uluslararasý sendikalara gerçek dýþý iddialarýn olduðu mektuplarý göndererek þikayet ediyor. Bu mektuplardaki iddialar, ITUC, ETUC, PSI, EPSU ve EÝ gibi uluslararasý sendikal örgütlerce araþtýrýlmadan, yalan ve iftira dolu raporlarýn doðruluðundan kuþku duymadan karar veriyorlar. Bu uluslararasý sendikal örgütler bir mektup hazýrlayarak tüm dünya sendikalarýna Türkiye’yi protesto etmeyi içeren mektubun gönderilmesini istiyor. Mektup ayrýca ülkemizin Cumhurbaþkaný ve Baþbakaný’na da gönderiliyor. Bu yalan dolu protesto mektuplarý geldiðinde de “dünya sendikalarýndan Türkiye’ye tepki” diyerek sanki kirli bilgilerin yer aldýðý mektuplarý kendileri göndermemiþ gibi davranýyorlar. Bir kýsým medya ise bu mektuplarý “Türkiye’ye uluslararasý sendikalardan aðýr eleþtiriler” baþlýklarýyla haber yapýyor. Sonra bu kupürleri paylaþarak Türkiye ve Cumhurbaþkanýna uluslararasý sendikalardan tepki var diyerek algý yönetimi yapýyorlar. Hatta uluslararasý bir sendikal örgütün benimde katýldýðým toplantýsýnda yabancý uzman ülkemizin ekonomik görüntüsünün iyi olduðunu grafiklerle anlattýðý için DÝSK ve KESK’ten katýlanlar tarafýndan “AK Partili” olmakla suçlanmýþtý. Ülkeleriyle ilgili objektif bilgilere tahammül edemeyen bu tutumlarýný aklým almýyor.
BATIDAKÝ SENDÝKALAR BATI SÝYASETÝ GÝBÝ
Peki, uluslararasý sendikalar neden böyle bir þey yapýyor?
Türkiye’ye karþý Batý siyaseti kötü bakýnca sendikalar da ayný pozisyonu alýyorlar. Uluslararasý sendikalarýn yönetimleri dünya siyasetine etki eden ülkelere emanet. Yönetimlerinde ekonomisi güçlü, BM ve AB’de etkili ülkelerin sendikacýlarý olunca uluslararasý sendikalar dünya egemenlerine göre tutum alýyor. Kimi zaman emek kazanýmlarýnýn yok edildiði bazý ülkelere karþý sessiz davranýyorlar. Mesela 2017’de Fransa’da iþ yasasýnýn deðiþmesini protesto eden emekçilere polisin uyguladýðý orantýsýz þiddeti görmüyorlar. Yunanistan’da memurlarýn iþten çýkarýlmasýný ve emeklilerin maaþlarýnýn düþürülmesini görmüyorlar. Ya da yakýn zamanda Ýspanya’da emeklilerin maaþlarýný yapýlan yüzde 0,25 zammý gündemlerine bile almadýlar. Ancak ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesine karþý açýklama yaptýlar.
GÜÇLERÝNÝ MANÝPÜLASYON ÝÇÝN KULLANDILAR
Uluslararasý sendikalara gönderdikleri raporlarda Türkiye’ye iliþkin ne tür suçlamalar var?
Mesela PKK’nýn çukur siyaseti yaptýðý dönemde DÝSK ve KESK’in raporlarýný dikkate alan uluslararasý sendikalar resmi olarak Baþbakana gönderdikleri bir mektupta þu deli saçmasý ifadeleri kullanmýþtý: “Hükümetinizin güvenlik güçleri insanlarý ayýrt etmeksizin vurmaktadýr. Buna görevlerini yapmakta olan iþçiler de dahildir. Þehir ve köylerdeki kuþatmanýn kaldýrýlmasýný talep ediyoruz. Bu cinayetler Türkiye’nin güney doðusunda meydana gelmektedir. Güvenlik güçleri pek çok þehir ve köyü kuþatmýþ, tüm trafiði durdurmuþtur. Televizyonlar açlýktan ölen insanlarýn görüntülerine yer vermektedir. Bu görüntüler Suriye’den deðil, Türkiye’deki kentlerden. Polisin Cizre’de halka bölgeyi boþaltma çaðrýsý yaptýðýna, aksi takdirde kimyasal saldýrý kurbaný olacaklarýnýn söylendiðine dair bile raporlar aldýk” diyorlar. Türkiye’nin kimyasal silah kullanacaðýný söylemek için en hafif tabiriyle Türkiye düþmaný olmak gerek. Tüm raporlarýnda “ülke otokratikleþiyor, muhalefet edenler hapse atýlýyor, sendikacýlar ve aydýnlar tutuklanýyor ve ülke faþist bir sisteme doðru gidiyor” sözünü son on yýldýr kullanýyorlar. Uluslararasý sendikalar þimdi de KESK’in Ýsviçre’ye kaçan ve sýðýnma talebinde bulunan önceki genel baþkanýný sendikal toplantýlarda “sendikal nedenlerle tutuklandýðý için Türkiye’den kaçan sendikacý” olarak konuþturuyorlar. KESK’in 2017 Temmuz ayýna kadar genel baþkanlýðýný yapan Lami Özgen, terör örgütü PKK’yi destekleyen eylemlerinden dolayý aldýðý ceza Yargýtayca onaylanýnca Ýsviçre’ye kaçmýþ. En son 2-5 Ekim 2017 tarihlerinde Ýstanbul’da ILO 10. Avrupa Bölge toplantýsýný yaptý. Uluslararasý sendikalar tüm sendikalara toplantýya katýlmama çaðrýsý yaptý. ETUC’tan bir yetkili neden boykot çaðrýsý yaptýðýný su sözlerle açýkladý: “Bu Erdoðan’ýn, Türk halkýna hizmet etmeyen politikalarýna karþý çok güçlü bir itirazýn ifadesidir.” Erdoðan’ýn halkýna hizmet etmediðinin kararýný vermek senin haddine mi. Sendikal alanda bir ülkeyle ilgili karar verirken ne zamandan beri halkýna hizmet etme kriteri kullanýlýyor. Ya da kime sordunuz halka hizmet edip etmediðini? Bu akýl tutulmasýný anlamak mümkün deðil.
ULUSLARASI SENDÝKALAR ÝLKELERE DEÐÝL ÜLKELERE GÖRE TUTUM ALIYOR
Türkiye iç siyasetiyle bu kadar ilgili olan kurumlar diðer ülkelerin siyasi meseleleriyle de bu derece ilgili mi?
Hayýr ilgilenmezler. Mesela Filistin'de, Gazze'de ve Myarmar'da soykýrýmý tabi tutulan sivil halkýn öldürülmesine karþý hiçbir adým atmadýlar. Çünkü bunlarýn adým atmasý için küresel egemenlerin izin vermesi gerekir. Terör örgütlerine destek veren açýklamalar yaparlar ancak ülkemizde terör örgütü PKK'nýn þehit ettiði öðretmen, iþçi ve güvenlik görevlileri gibi emekçiler hakkýnda tek kelime etmez, hiçbir açýklama yapmazlar. FETÖ’cülerin þehit ettiði 251 þehidimizi aðýzlarýna almadýlar. Üstelik þehitlerimizin içinde Türk-Ýþ sendikalarýna üye 6 þehit, Memur-Sen sendikalarýna üye 4 þehit, Hak-Ýþ sendikalarýna üye 3 þehit, Kamu-Sen sendikalarýna üye 2 þehit olmasýna raðmen hiçbir açýklama yapmadýlar. Henüz çalýþanlara baþörtüsü özgürlüðü olmadýðý zaman þöyle bir þey yaþamýþtým. Uluslararasý sendikalarýn olduðu bir toplantýda Türkiye’de kamuda çalýþan iþçilere ve memurlara baþörtülü olduklarý için ayrýmcýlýk yapýlýyor ve iþten atýlýyorlar demiþtim. Hemen tepki gösterdiler ve bu sizin iç meseleniz dediler. Kadýnlara karþý çalýþma hayatýnda uygulanan baþörtüsü yasaðýný iç mesele olarak görüp karýþmýyorlar. Ancak PKK, FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelemizi çalýþma hayatýnýn bir meselesi olarak görüp taraf oluyorlar. Uluslararasý sendikalar ilkelere göre deðil ülkelere göre tutum alýyorlar.