IÞÝD, önce çýplak gerçek

Gündem Musul üzerinden Irak ve IÞÝD. Yani Irak ve Þam Ýslam Devleti adýyla bilinen örgütün, kimilerinin hayretle izlediði ilerleyiþi. Bir de hali hazýrda devam eden rehine krizi.

Olup biteni anlamak için bazý okumalar yapmanýz ve elbette bunu yeni geliþmeler ýþýðýnda sürekli kýlmanýz gerekiyor. Türk medyasýnýn ve ne yazýk ki akademik hayatýn bu alandaki yetersizliði ve duyarsýzlýðý kadar, birkaç kiþisel istisna dýþýnda strateji adý altýnda faaliyet gösteren kurumlarýn da olaylarýn gerisinde yürümesi ciddi bir sorun.

Bu tablonun ne denli ‘facia’ olduðunu Irak, Musul ve IÞÝD baþlýðý altýndaki tartýþmalarda bir kez daha görmüþ olduk. Sevgili Ýbrahim Karagül’den ödünç alarak yazalým: Gerçekten de bir ‘uzman terörü’ ile karþý karþýyayýz.

IÞÝD’i Ýran’ýn yönettiðini iddia edenler, El Kaide’nin arkasýnda Þiiler var diyenler kadar, olup biteni sadece ve sadece bölge dýþý aktörlerin oyunu olarak okuyanlar da kafa karýþýklýðýný giderek artýrýyor.

Oysa bir önceki yazýda aktarmaya çalýþtýðým gibi, ortada patlayan bir ‘öfke’nin ete kemiðe bürünmüþ ve örgütlenmiþ hali var. Böyle bir gerçeði, sadece dýþarýdan bakarak, uluslararasý sistemin parmaðý ya da benzeri tezlerle anlamaya baþlarsak daha baþtan kaybederiz.

Irak diye tarif edilen ve bugün fiilen paramparça olmuþ coðrafyada, Amerikan iþgali sonrasý keskinleþen iktidar savaþý; etnik ve mezhebi ayrýþmalarýn yaný sýra, devasa enerji kaynaklarýnýn paylaþýmý üzerinden de devam ediyor.

Kuzeyde Kürtlerin, kabaca Baðdat ve daha güneyde Þiilerin iktidarý ellerinde tutmasý, özellikle de Baþbakan Nuri El Maliki’nin iktidar gücünü ve bölgesel destekleri kullanarak bürokrasiyi tepeden týrnaða ‘Þiileþtirme’ çabalarý, ülkeyi geçmiþte yöneten siyasi aklýn sahiplerini, yani Sünni Araplarý sistem dýþýnda býraktý.

IÞÝD, iþte en yalýn haliyle böyle bir dýþlanmýþlýðýn öfkesinden doðan ve giderek örgütlü hale gelen bir çýkýþýn adý olarak görülmeli. Bu yapýnýn ülke dýþýndan gelen savaþçýlarla güçlenmesi ya da etkisinin artmasý, IÞÝD’in sadece onlardan oluþtuðu yanýlgýsýna bizi sürüklemesin. Suriye’de henüz ayný gücü bulamasa da, Irak’ta Sünni Araplar nezdinde taban bulan, özellikle de önemli bazý aþiretlerin desteðini alan bir yapýdan söz ediyoruz.

Irak ordusunun, ki bu ordunun iþgal sonrasýnda nasýl dönüþtüðünü de ayrýca konuþmak lazým, neredeyse tek kurþun atmadan IÞÝD’in önünden çekilmesini, tümüyle Tahran-Maliki ortak operasyonu olarak görenlerin haklý olduðu bir tek nokta var. O da Þiilerin kendi sýnýrlarýný doðru tayin edebilmek ve kavganýn dýþýnda kalabilmek için böyle bir yol izlediði þeklinde ifade edilebilir. Onun dýþýnda IÞÝD’i ,arkasýnda Þiilerin olduðu bir organizasyon olarak tarif etmek herhalde sadece gülünç bir yaklaþým olur.

Baðdat’ta siyaseten gücünü kaybettiði , ayný zamanda enerji pastasýndan payýný alamadýðý, bürokraside dýþlandýðý ve bölgesel denklemlerin dýþýna itildiði için Sünni Araplarýn böyle bir çýkýþ yapmasý bölgeyi takip edenler için elbette sürpriz deðil. Nasýl olsun ki. Mesela herkes Musul’dan söz ederken, Felluce ve Ramada’nýn aylardýr örgütün kontrolünde olduðunu hatýrlamýyor bile.

Karþýmýzda ayak takýmý, serseri bir yapý filan yok. Stratejik hedefleri olan ve bunlarý destekleyen sembolik hedefleri hýzla ele geçiren, ayný zamanda bölgede kendisine yeni nüfuz alanlarý arayanlarýn talepleriyle örtüþen bir örgüt ve silahlý güçten söz ediyoruz.

Önce çýplak gerçeði doðru anlayalým. Sonra ona kimler nüfuz ediyor, bu nüfuz bölgede neyi hedefliyor, en önemlisi neden Ankara’ya mesaj veriliyor, bunlarý konuþalým.

Bir sonraki yazýda.