İŞİD’e karşı Amerikan çaresizliği

Bazı fütüristlerin yıllardır tekrarlaya geldikleri bir kehanet var. Buna göre dünyanın bir numaralı ekonomik, askeri ve tabii siyasi gücü olan Amerika Birleşik Devletleri saltanatının son yıllarını yaşıyor. Pek yakında ABD’nin çöküşüne şahit olacağız... Ben bu öngörüleri şimdiye kadar hiç ciddiye almadım. Ciddiye almayı isterdim gerçi ama biliyordum ki ABD’nin gayrisafi yurtiçi hâsılası Avrupa Birliği’ni oluşturan (Almanya, Fransa, İngiltere ve diğerleri...) bütün ülkelerin toplamından daha büyük. Askeri harcamaları en yakın rakibi Çin’den 6 kat, Türkiye’den 40 kat fazla. Ama tablo sadece harcama miktarıyla değil, mevcut askeri donanımla da rekabet sözünün telaffuzuna izin vermeyecek ölçüde çarpıcı bir tablo. Mesela dünyanın herhangi bir coğrafyasında ABD ordusunun hiç vakit geçirmeden bir askeri operasyon yapmasına imkân veren uçak gemilerinin sayısı dünyada uçak gemisine sahip olan az sayıdaki ülkenin toplamından daha fazla. Türkiye ise geniş bir coğrafya üzerinde çıkarları bulunan bölgesel bir güç olmasına rağmen henüz bir uçak gemisine sahip değil. 

Bu sahip olduğu asetler dolayısıyla Washington’un küresel boyuttaki siyasi gücü de aynı derecede rakipsiz. Ancak... Bütün bu üstünlüklerine rağmen son zamanlarda dünya üzerinde neredeyse elini sürdüğü her meseleyi içinden çıkılmaz hale getirme becerisi gösteren bir “küresel güç”ün geleceğine ilişkin olumlu bir beklenti içinde olmak zor. Bu bakımdan Amerikan imparatorluğu çöktü, çöküyor diye felaket öngörüleri yapan fütüristlere hak vereceği geliyor insanın...

Bugünlerde bütün dünyanın başına mesele olan IŞİD konusuna bakın. Bu örgütün varlığı da, daha temelde Ortadoğu’daki radikal politik eğilimlerin güç kazanması da Amerikan dış politikasının bu bölgede züccaciye dükkânına girmiş fil gibi davranmasının sonucu...  Amerikalılar Irak’ı işgal ederek öncelikle o günlerde bölgedeki en büyük düşmanları olan İran’ın nüfuz bölgesini güçlendirdiler. (Aynı esnada İran için bir başka tehlike olan kuzeydoğu komşusu Afganistan’a da darbe vurdular.) İşgal sonrası günlerde Sünnilerin yeni oluşturulan Şii ağırlıklı sisteme dahil edilmesi yolunda Türkiye’nin öncülüğünde atılan adımlara Amerika önce minnetle yaklaştı. Çünkü böylece özellikle “Sünni üçgen” denilen bölgede her gün onlarca bombanın patlayıp yüzlerce insanın ölmesi engellenmiş oldu. Ne var ki sonradan yönetimi ele geçiren Maliki kliğinin sekter politikalarının ülkeyi götüreceği yeri göremedi ABD; Türkiye’nin de uyarılarını dinlemeyip Maliki’ye sınırsız destek verdi. Bunun sonucunda ise Sünni öfke yeniden uyandı; kendilerine karşı uygulanan dışlayıcı ve baskıcı politikalardan bunalan halk yeterli silaha ve savaşçıya sahip görünen IŞİD’e destek vermekten çekinmedi. Baas artığı yetişmiş kadroların da IŞİD’in stratejik beyin takımını oluşturduğu bu süreçte Amerika ve böylesi konularda Amerika’nın ağzına bakan batı dünyası ne yapacağını bilemediği için yeniden “züccaciye dükkânına girmiş fil” rolünü oynamak üzere görünüyor.

Gayrimüslimleri hedef alarak ve hatta kameralar önünde batılı tutsaklarının kafalarını keserek negatif bir şova imza atan IŞİD’çilerin batı kamuoyunu tahrik etmekte başarı gösterdikleri ve ABD ile müttefiklerinin IŞİD’e karşı bir askeri operasyon hazırlığında oldukları malum. Ancak böylesi bir operasyonun meseleyi çözebileceğini düşünmek saflık olur. Bu meseleyi çözmek için öncelikle iki ayrı meselenin çözülmesi gerekiyor zira. Biri Ortadoğu’da batılılara yönelik öfke... Diğeri sadece gayrimüslimlere değil kendileri gibi düşünmeyen Müslümanlara da düşman olan IŞİD benzeri örgütlere can veren din anlayışı...

Ortadoğu’da zulmün ve adaletsizliğin anası olan İsrail meselesi çözülmedikçe bu bölge insanlarının batıya karşı duyduğu öfke dinmez. Daha geçtiğimiz haftalarda suçsuz günahsız insanları acımasızca katleden İsrail’e sesini çıkarmayan, hatta üst üste destek açıklamaları yapan batı dünyasına yönelik öfkenin dindirilmesi kolay olmasa gerek. IŞİD ve benzerlerini motive eden din anlayışı konusuyla meşgul olmak ise batılıları aşacak bir konu.

Bütün bunlar dolayısıyla şimdi yanına Avrupalı müttefiklerini alıp IŞİD’i vurmaya giden ABD’nin bir süre sonra arkasında özellikle Sünni Arapların artan öfkesini ve hıncını bırakarak çekilip gideceği unutulmamalı. Amerika’nın yanına Türkiye’yi de almak istemesinin sebebi belli. Ancak Türkiye’nin bu konuda rezervlerini ortaya koyup bunları müttefikleriyle tartışmadan paldır küldür bu hengâmeye dâhil olmasını bekleyenler yanılır. Daha çok yakın bir geçmişte başımıza gelen benzer hadiselerden ders çıkardığımızdan şüphem yok benim şahsen.

Türkiye’nin IŞİD konusundaki politikası ABD’nin çaresizliğini paylaşmak olamaz