"Evde tek baþýna" adlý bir film var, TRT'nin yýlda en az bir kere (özellikle yýlbaþýnda) yayýnladýðý. Eskiden çocuklarýmla, þimdi de torunlarýmla izliyorum fýrsat buldukça. Bu filmde Noel tatiline çýkan ailesi tarafýndan unutulduðu için evde tek baþýna kalan bir çocuk ile onunla baþ edemeyen þapþal iki hýrsýz canlandýrýlýyor. Hýrsýz diyorum ama onlar, kendilerini ayrý görüyorlar. En azýndan yumurcak onlarý çýldýrtana kadar. Bir kere kendilerine göre prensipleri var. En önemlisi icraatlarýnýn altýna mutlaka imzalarýný atýyorlar. Ýmzalarý da, soyduklarý evin musluklarýný sonuna kadar açýk býrakmak. Bu yüzden Polis gelip karþýsýnda her tarafýný su baþmýþ bir ev bulunca hemen "Kahretsin... Islak Haydutlar!" diyor.
Ne zaman Ortadoðu haritasýný görsem, ben de "Allah belanýzý versin... Islak haydutlar!" diyorum. Hayýr, musluklarý açýk býrakmamýþlar. Islaklýk sýnýr tellerinden damlayan kandan kaynaklý.
Bildiðiniz gibi birinci cihan harbinin sonunda Ýngiltere ve Fransa Ortadoðu'yu aralarýnda bölüþmüþlerdi. Sonrasý malum, bir takým ülkeler ortaya çýkmýþtý. Söz konusu ülkelerin kurtarýcý kahramanlarýna (!) sorsan, bu sýnýrlarý kendileri çizmiþ. Ama aslýnda sýnýrlarý kimlerin çizdiði atýlan imzalardan belli oluyor. Ýmza, ülkelerin yönetim biçimlerinde gizli, daha doðrusu aþikâr.
Mesela cihan harbinin sonunda Ýngiltere'nin payýna düþen ülkelerin büyük çoðunluðu krallýkla yönetiliyor. Bir krallýk olan Ýngiltere imzasýný atmýþ yani. Bu çerçevede Fransa'nýn payýna düþen ülkeler de Cumhuriyetle yönetiliyor. Bu sefer de bir cumhuriyet olan Fransa imzasýný atmýþ oluyor. Þimdi bu sýnýrlarý kendilerinin çizdiðini ileri süren kahramanlara inanan saf milletler çýrpýnýp duruyorlar, nasýl oluyor da kendi çizdiðimiz sýnýrlarýn içinde tutsak gibiyiz, niye boðuluyoruz, diye söyleniyorlar. Dahasý birbirlerini suçluyorlar. Oysa imza kime aitse, buralar da içindekilerle ve sorunlarýyla birlikte ona aittir.
Týpký çiftlik sahiplerinin besledikleri koyunlarýn, sýðýrlarýn yüzlerine veya böðürlerine kendilerine özgü damgalarýný vurmalarý gibi. Damga, onlarýn imzasýdýr çünkü. Bundan sonra çiftliðin kâhyasý kim olursa olsun fark etmez. Çiftçilikten geldiðim için bilirim. Mesela babamýn imzasý "S" harfiydi. Ýyi ki ikinci bir "S"si yoktu imzanýn. Düþünebiliyor musunuz "SS" (es es) çiftliði...! Maazallah!
Ýkinci cihan harbinin ardýndan öne çýkan müdahil güç de bildiðiniz gibi bir federasyon olan Amerika'dýr. Nitekim o da nereye müdahale ederse mutlaka federal imzasýný atýyor. Çekip gidince, ardýnda kalan enkaz "Kahrolasý federaller!" dedirtiyor insana.
Son Paris olaylarý üzerine özellikle Ýslam âlemindeki sorunlarýn kaynaðýnýn Batý medeniyeti olduðunu yazdýðým için, "Müslümanlarýn hiç mi kabahati yok, daha doðrusu Müslüman milletlerin birbirlerine yapýp ettiklerinin Batý medeniyeti ile ne alakasý var?" diye eleþtiren çokbilmiþ dostlarým, özellikle Kürtlerin baþýna gelen bütün kötülükleri sadece komþularýndan ve kâhyalardan bilen ve bu düzenin baþ sorumlusu batýlý dostlarýna asla toz kondurmayan, hatta onlardan medet uman bir kýsým Kürt entelektüeli için yapacaðým þey kanla atýlmýþ bu ýslak imzalarý göstermektir. Bu da yetmezse, daha önce bu köþede kendisinden söz ettiðim meczup komþumuzun anlattýðý bir hikâye iþe yarayabilir belki:
"Bir gün Ýblis oðluna etrafý gezdiriyormuþ. Daðlarý, ovalarý, denizleri, vadileri, hayvanlarý, insanlarý... tanýsýn istiyormuþ. Ýleride lazým olur diye. Derken öðlen vakti güneþin en tepede olduðu vakitte yorgun argýn bir halde bizim köyün (Valla meczup komþumuz öyle diyordu) karþýsýndaki tepenin üzerinde bir kayanýn dibinde oturup dinlenmiþler. O sýrada bizim köylülerden biri (Meczup komþumuz onun da adýný söylemiþti ama ben söylesem olmaz þimdi) tarlasýný sürüyormuþ. Fakat köylümüzün karasabana koþtuðu öküzlerden biri sürekli yan çiziyormuþ, böðrüne bir þey saplanýyormuþ gibi zýplayýp duruyormuþ. Bir deðil, iki deðil. Sonunda bizim köylünün canýna tak etmiþ. Bir yandan huysuzlanan öküze sopa çekerken öbür yandan da "lanet olsun þeytana" diyormuþ. Bizim meczup köylünün dediðine göre, Ýblis'in oðlu hayretler içinde babasýna bakmýþ, "Baba! Ben bu Kürtleri anlamýyorum. Bunlar nasýl insan böyle? Baksana, öküzü yan çiziyor, o sana lanet okuyor?!" demiþ. Ýblis, bütün sevecenliði ile yüzüne hafif bir hinlik kondurmuþ. Sonra oðlunun sarý çýyan saçlarýný okþayarak "Evlat! Daha öðreneceðin çok þey var. Biz buradayýz, ama benim parmaðým þu anda öküzün böðründe dolaþýyor" deyivermiþ. "Merak etme, bir süre sonra o Kürt, baþýna gelenleri benden deðil, az ötede tarlasýný süren komþusundan bilecek, böylece kanlý býçaklý olacaklar" diye de eklemiþ hýnzýr hýnzýr gülerek. Sonra da "Unutma! Þeytanlýðýn birinci kuralý, safdilleri þeytan diye bir þeyin olmadýðýna inandýrmaktýr" demiþ.
Rahmetli meczup köylümüz bugün hayatta olsaydý, "Býrakýn birbirinize diþ bilemeyi. Böðrünüzü delip geçen parmak kime ait, ona bakýn!" derdi.