Son yazýmýzý Ýslam Alemi'nin geleceði ile ilgili cevaplamamýz gereken meseleleri zikrederek bitirmiþtik: Ýslam Alemi'nin düþünsel anlamda son 50 yýllýk macerasý artýk yeni bir açýlým bekliyor. Açýlým veya çýkýþ için zorunluluk arz eden 5 mevzu üzerine zihin yormalýyýz: 1. Çatý mahiyetindeki siyasi/ekonomik güç 2. Ortak referans karþýlýðý, müþterek yol haritasý 3. Bilimsel kadro 4. Ýlmiyye cephesi ve eleþtirel düþünce 5. Hareket aktörleri ve çaðýn araçlarý...
Siyasi ve ekonomik gücü ilk sýrada yazmamýzýn sebebi, diðer toplumsal olgular üzerinde çatý ve ahenk kurucu niteliði dolayýsýyladýr. Siyasetin özellikle son asýrdaki ulus devletçi yapýsýyla giderek yoðunlaþanhakimiyet anlamý onun patronajlýðýný perçinliyor. 1970'deki petrol krizinden sonra dünya siyasetinin piyasaya endeksli hale gelmesiyse, daha da sert anlamda bir küresel dizayn doðurdu. Batýnýn yeni muhafazakarlarý buna"küresel medeniyet" ismini verdiler.2002'den itibarense Baba Bush'un tanýmlamasýyla ayný küresel medeniyet, Batý dýþý tüm toplumlara ve özellikle Ýslam Alemi'ne ölüm ve iþgal dayatmasýna raðmen, tek insanlýk deðeri olarak takdim edildi. Neoliberalizm süreci dediðimiz bu aþamada siyaset ve ekonomi ayný sert dayatmanýn unsurlarý olarak birleþti. Ercan Yýldýrým'ýn ifadesiyleküresel medeniyet adý altýnda"siyasallaþmýþ bir iktisat"la karþý karþýyayýz...
Küreselleþme, açýk toplum, tarihin sonu, medeniyetler çatýþmasý, terörizm, aþýrýcýlýkgibi kavramlarla konuþulan küresel siyaset, kendi dýþýndaki hiçbir deðere hayat hakký tanýmýyor veyaortak deðer adý altýnda absorbe ediyor, dönüþtürüyor.
Bütün bunlar bizim devlet ve siyaset kavramlarýyla ciddi anlamda yüzleþmemizi gerektiriyor. Nitekim özellikle bölgemizde yaþanan krizler, Irak ve Suriye'de vuku bulan iþgal ve iç savaþ deneyimleri, Bosna faciasý, Balkanlar ve Kýrým meseleleri, "güçlü devlet" ve "güçlü siyaset" kavramlarýnýn ne kadar hayati ve önemli olduðuyla yüzleþtirdi bizleri... Oysa özellikle Türkiye ve Mýsýr'daki Ýslami hareketlerin, son yüzyýllýk süreçte devlet ve siyasetle arasý epey açýktý. Karþýlýklý güvensizlik esastý, inkar ve ret politikalarýyla sindirilmiþlik söz konusuydu.
Siyasete darbeler bakýyordu bu süreçte ve her cunta darbesi mesafeyi artýrýyordu.
1980 darbesi sonrasýnda sadece solcular ve ülkücüler yaþamadý devletle açýlan tedirginlik verici mesafeyi. Hem zorunlu sürgünler, hem mahpushane ve yasaklýlýk deneyimleri, devletle olan mesafeyi ve soðukluðu çoðaltmaktaydý. Ýslami kesim 1980 sonrasýnda ve özellikle 90'lar boyunca, devlet, güç, egemenlik, siyaset konularýnda ciddi muhalif düþünsel performans gösterdi.Ýslam Dergisi, Pýnar, Ýktibas, Tezkire, Giriþim, Yeryüzü, Teklif, Vahdet, Ýmza gibi dergilerde, bir yandan akademik, bir yandan hukuk ve Ýslami tevhid baðlamýnda çok önemli muhalif ve tezkiye edici makaleler yazýlýyor, tartýþmalar gerçekleþiyordu.Bugün pek çoðu AK Parti bünyesinde siyaset yapan kiþiler mezkur dönemde devlete mesafeli, siyasete güvensiz, aidiyeti ve moral yapýlanmayý dini kimlik sosyolojisinde bulmayý tercih eden tavýrdaydýlar.1980- 1994 arasý Ýslamcý Düþünce tanýmlamasýnýn en çok zikredildiði dönemdir. 1994'te Refah Partisi öncülüðünde siyasi baþarý kazanan Milli Görüþ'ün o dönemde Ýslamcý Hareket olarak kabul edilip edilmemesi bile hep tartýþma yaratmýþtýr söz gelimi.Lakin 1994'ten sonra giderek ivme kazanan siyasi baþarýlar ve ilkin mahalli anlamda AK Parti'yle birlikteyse ülke çapýnda gerçekleþen politik týrmanýþ, Ýslamcýlýk tartýþmasýný çabuk eskitti ve geride býraktýrdý... Ýslamcýlýk tartýþmasý tam olarak ölmedi ama bazen nostalji bazen de baþarýsýzlýk, muhalefetçilik olarak, gündemden ikincilleþtirildi.
11 Eylül'le birlikte tahkim edilen küresel medeniyet sözlüðü, bir þer ekseni kurdu. Bu sözlükten Ýslam Alemi içindeki tüm hareketler ciddi anlamda etkilendi.Tevhid, ümmet, cihad gibi kavramlar "tehlikeli" mahiyet kazandý. Ardýndan "islam fobia" ve "terörizm" kavramlarý aracýlýðýyla abartýlan karartma/þeytanlaþtýrma ile Ýslamcý düþünce Mýsýr, Cezayir, Tunus ve Türkiye gibi ülkelerde gerilim addedilmeye baþladý...
Prof. Richard Falk'un Arakan'daki soykýrýmýn durdurulmasýna dair 2015'te yaptýðý "küresel adalet ve küresel ahlak" çaðrýsý, Türkiye'nin Suriye krizi sonrasýnda yükselttiði"dünya beþten büyüktür" itirazý... Ýnsanlýðýn yeni bir siyaset ve adalete olan ihtiyacýný vurguluyor. Müslümanýn dünyaya has gelecek tasavvurunda yeryüzünde bir cennet inþa etmek deðil, hayýr ve bereket kaygýsýyla asli yurt olan ahirete hazýrlýktýr esas olan. Kýsaca Allah'ýn rýzasý denir buna... Adalet, boyun borcudur.
Küreselleþen adaletsizlik dayatmasý karþýsýnda, "Kerim Devlet" ideali, "Metin Devlet" tarzý siyasetiyle tahkim edilmek zorunda...