''Ýslam bir sevinçti kaplardý içimizi''

Akþam ezanýna doðru kara haber zýpkýn gibi saplandý: Üstad Sezai Karakoç yataðýnda uyuya kalmýþ. Bir daha kalkmamýþ, cennete geçmiþ... Allah'ýn rahmeti maðfireti üzerine olsun. Üniversitedeyken okumayý çok sevdiðim þiirlerindendi. Çocukluðunu anlattýðý bir þiirde, 'Ýslam bir sevinçti kaplardý içimizi'' der Üstad. Annesinin Yunus ilahileri söylediði, babasýnýn geceleri Hz. Ali cenklerini okuduðu, bir soba etrafýnda kendisi gibi minik çocuklarla toplaþýp, Hz. Ali'yi dinledikleri geceleri anlattýðý bu þiir, safiyetiyle, benim hep gönlüme iþlemiþtir... O çocuklardan biriymiþim gibi gelmiþtir bana hep... O çocuklarýz hepimiz... Bu þiiri her okuduðumda; Anadolu'nun yazgýsý çalýþmaya ve ümidini kesmemeye yazýlmýþ çocuklarý olarak, o þiirin içindeki Peygamber Efendimizi ve arkadaþlarýný heyecanla dinleyen çocuklardan olduðumuzu düþünürdüm...

Akþam haberi aldýðýmda, yakýn talebeleri ile telefonda aðlaþtýk. Sonra çocuklarýma Üstad'ýn bu þiirini gözyaþlarý içinde postaladým. Üstad'ýn Leyla ile Mecnun adlý divaný, biz üniversitedeyken basýlmýþtý. Nasýl heyecanla okumuþtuk o kitabý. Çaðdaþ bir kasideydi. Çaðdaþ bir Fuzuli gibiydi o divanýnda Üstad... Onun mýsralarý, kiþisel ve ferdi olduðu halde nasýl bir týlsýmý varsa, okunduðu anda toplumsallaþabiliyordu. Þair olmanýn sýrrý buydu belki de... Onun kelimeleri, kaðýtlara yazýlmýþ didaktik vaazlardan deðildi, kalbe iþleyen göksel izdüþümlerdi belki de... Orhan Pamuk'un 'Beyaz Kale'si ile yakýn zamanlarda çýkmýþtý bu divan... Düþünüyorum da, Üstadýn hiç bir zaman algý, reklam, tanýtým gruplarýyla - kültürel iktidar denilen resmi/ gayrý resmi imkanlarla- hiç bir zaman baðý, iliþkisi olmamýþtý.

Hayatýný Ýslam davasýna adamýþ, ömrünü 'diriliþ davasý'ný anlatmakla ve yazmakla geçirmiþ bir mütefekkirdi... Þiirleri göklerde gezinirdi. Onun kelimeleri kütlesizdi ve fakat güneþ ýþýðý kadar hýzlýydý, bereketliydi ve insanýn içine iþlerdi, içine tohum saçar, içinden aðaçlar üretirdi...

Batýlý kritiklere göre bir ütopya yazarýydý. Bizde mefkure dediðimiz, ve ancak geleceðe adanmýþ ruhlarýn sezebileceði, orijinal ve kurucu ideallerin babasý olmak çok kolay deðildir. Çünkü Doðu; mananýn deðerini yazýyla deðil hayatýn içindeki sözle tartan bir medeniyettir... Bu baðlamda Sezai Karakoç'un hem Batý'ya dönük varoluþçu bir ütopyasý vardý hem de Doðu has, erdemli insanlarýn oluþturacaðý toplum nizamý olan 'diriliþ nesli' namýnda bir fazilet idealine sahipti.

Fikir ve þiir kol kola girdiði zaman, orada hareket baþlar. Sezai Bey'in þiiri ise, dýþarý doðru bir hareketten ziyade, içeriye ve kalbe doðru bir yürüyüþün daveti olarak, þaþýrtýcýdýr. Bu baðlamda bu içsel davet, hem politiktir, hem de yalnýzlýðýn sülukundan geçtiði için apolitiktir... Hayatý boyunca kalabalýklarýn politik selinde uzak durmuþ, inziva halini bir tür itikafa, bir tür tefekküre dönüþtürmüþ, düþünsel ufkunu her daim tertemiz, her daim yepyeni, ufku açýk þekilde tutabilmeyi baþarabilmiþ bir duruþ insanýdýr...

Aklým, 'Çocukluðumuz' adlý o þiirinde Üstad'ýn... Ne kadar duru, ne kadar içten, su gibi içilen bir þiirdir o...

'Babam lambanýn ýþýðýnda okurdu

Kaleler kuþatýrdýk, bir mümin ölse aðlardýk

Fetihlerde bayram yapardýk

Ýslam bir sevinçti kaplardý içimizi

Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardýk

Bedir'i, Hayber'i, Mekke'yi özlerdik, sabaha kadar uyumazdýk...'