Ýslam dünyasýnýn kaybolan Þura geleneði ve ATCOSS

Kuzeyinde Suriye’ye, kuzey doðusunda Irak’a, güneyinde ve doðusunda Suudi Arabistan’a, batýsýnda Ýsrail’e ve Batý Þeria’ya sýnýr komþu olan bir ülke Ürdün.

Aslýnda hepsinden bir miktar toprakla oluþmuþ, hepsinden bir miktar kültür, bir miktar gelenek almýþ bir ülke.

Dokuz milyon nüfusunun yarýdan fazlasýný Ýsrail’in iþgaliyle yerlerinden yurtlarýndan edilen, içlerinde bir gün ülkelerine dönmeyi umut eden Filistinliler oluþturuyor.

Ürdün demek Filistinli mültecilerin kaldýðý Bak’a Kampý demek... Ürdün demek mülteci kampýnýn zamanla þehirle birleþen Vahdet Kampý demek... Ürdün demek Suriyeli mültecilerin kaldýðý Za’teri Kampý, Azrak Kampý demek... Muhayyam Caras Kampý demek.

Ve Lût Gölü’nün karþýsýndan seyredilir Filistin... Lût Gölü sadece seyre izin verir Filistin’i, ne zulmün sesini, zulmün çýðlýðýný ulaþtýrýr karþýya, ne de bir Filistinli’yi... Ve gölün tuzu yutarken zulmün sesini, üzerindeki sis bulutlarý da karartýr Ýsrail’in zulmünü. Velhasýl mültecilerin ana ülkesi demek; merhametin ülkesi demek daha doðru da olabilir.

***

Dün de yazdýðým gibi hafta sonu Stratejik Düþünce Enstitüsü’nün dördüncüsünü düzenlediði Arap-Türk Sosyal Bilimler Kongresi (ATCOSS) vesilesiyle Ürdün’deydik. Ýki gün devam eden kongre Amman’da Petra Üniversitesi’nde gerçekleþti. Türkiye’den yaklaþýk 40 kadar akademisyen teblið sundu, bir o kadarýmýz da izledik. Hakeza yaklaþýk 50’nin üzerinde de Arap dünyasýndan kongreye gelen akademisyen olduðunu söylemeliyim.

Ben ATCOSS’un dördüncüsüne katýldým. Ancak ATCOSS düþüncesi 2010 yýlýnda, henüz Batý’nýn adýna Arap Baharý dediði, güya Arap halkýnýn demokrasi, özgürlük isyanýyla sokaklara dökülmesinden (Mýsýr’da demokrasi için halkýn sokaklara dökülmesinden sonra demokrasiye yapýlan darbe hala devam ettiðini unutmayalým) önce, bölgede bir takým hareketlenmelerin olacaðýný, bölgenin bazý geliþmelere gebe olduðunu fark eden Türkiye’den ve Arap dünyasýndan aydýnlarýn bir araya gelerek yaptýðý istiþareler sonucu ortaya çýktý. ATCOSS’un ilki düzenlendikten bir ay sonra da bölgede Arap isyanlarý patlak verdi.

Neden ATCOSS sorusu ya da neden gerekli sorusunun yanýtýný kongrenin açýlýþ konuþmasýný yapan Stratejik Düþünce Enstitüsü Baþkaný Prof. Dr. Birol Akgün verdi. Akgün’ün þu sözleri aslýnda her þeyi özetliyor: “Osmanlý Ýmparatorluðu yýkýlmadan önce sadece Türklerin deðil, Kürtlerin ve Araplarýn da ortak devletiydi. Bu devletin 1. Dünya Savaþý’nda emperyalistleri ve Batýlýlarýn müdahalesi sonucunda yýkýlmasýyla birlikte halklar kendi ulus devletlerini kurma arayýþýna girdi. Dolayýsýyla her devlet tarihini kendi ihtiyaçlarý doðrultusunda tekrar yorumladý ortaya milliyetçi ve bir milliyetçi bir tarih anlayýþý ortaya çýktý. Bugün 1. Dünya Savaþý’nýn 100. yýlýndayýz. Artýk eski Osmanlý bakiyesi olan halklar ve entelektüeller olarak tarihimizi daha soðukkanlý bir þekilde okuyacak ve anlayacak durumdayýz. Fakat bu tartýþmalarý yapacak, Türk-Arap aydýnlarýný bir araya getirecek ortak bir platform yoktu maalesef. ATCOSS tam da bu amaca hizmet etmektedir. Böylece dünyanýn ve bölgenin geleceðinin yeniden þekillendiði kurgulandýðý bir konjonktürde ATCOSS vasýtasýyla ortak bir gelecek inþasý için çalýþmalar yapmaktayýz.”

Bir kulaðýmýz Petra Üniversitesi’ndeki oturumlardayken diðer kulaðýmýz Tunus’taki seçimlerdeydi. Her ne kadar Emrullah Ýþler konuþmasýnda “Bizim model ülke olmak gibi bir iddiamýz yok” dese de gerek kongrede Arap aydýnlarýnýn sunduðu tebliðler gerekse de kongrenin kapanýþ konuþmasýný yapan Prens Hassan Bin Talal, Türkiye’nin bölge açýsýndan öneminin altýný ýsrarla çizdi. Hatta Osmanlý döneminden verdiði tarihi örneklerle tekrar tekrar model Türkiye vurgusunu yaptý.

Ürdün Kralý Abdullah’ýn amcasý olan Prens Hassan Bin Talal enteresan bir isim. Konuþmasýný dinlerken (Her ne kadar kötü bir tercüman olsa da) yaptýðý gerek ümmetçi gerekse Ýslam ülkelerine yönelik yönelttiði sorularla muhalif bir kiþilik ortaya koyunca iki kez þaþýrdýðýmý söylemeliyim. Konuþan Prens olmamalýydý ama o deðilse de onun yanýnda bir konuþma olabilir miydi?

Prens Talal’ýn konuþmasý esnasýnda kötü tercümeden dolayý bazý cümleler kopuk ve baðlamsýzdý, sonrasýnda Anadolu Ajansý’nýn Ürdün temsilcisi Zehra Yaman Canbey’den tercüme konusunda yardým aldým.

Prens Talal konuþmasýna “Türkiye harika iþler baþardý” diyerek baþladý ve Türkiye’nin Asya’dan Avrupa’ya yeni bir köprü inþa ettiðini dile getirdi. Ýslam ülkelerine, karþýlaþtýklarý tehditlere karþý birleþme çaðrýsý yapan Talal’ýn “Müslümanlarýn Þura geleneðine ne oldu? Nereye gitti bizim Þura geleneðimiz?” sorusu üzerinde ciddi olarak tartýþýlmasý gerekiyor. Talal demokrasi konusunda iki yüzlü davranan Batý’ya ciddi eleþtiriler yöneltirken, Batý’nýn mülteciler konusundaki tavrýný da þu sözlerle eleþtirdi: Ýnsana insan merkezli bakýlmasý gerekiyor. Batýlý ülkeler ise mülteciler konusunda bile sadece durumu iyi mültecileri kabul edeceðini söylüyor.

Ýki günlük verimli bir kongreydi. Prens Talal’ýn kapanýþ konuþmasýndan sonra kongre bildirisi okunarak seneye ATCOSS’un Fas’ta düzenleneceði müjdesi verildi.