Ýslam, nasýl çözecek Kürt sorununu?

Kürt sorunu, Ýslam’la çözülebilir mi?

‘Zamansýz’ desem, eksik anlaþýlýr. ‘Anakronik’ desem, kimisi anlar, kimisi anlamaz. Zaten kelime yeteri kadar ‘ecnebi’.

Hani derler ya, ‘biz yanlýþ zamanda dünyaya gelmiþiz’ diye.

Bu soru da, þu günde, þu saatte, yanlýþ zamanda sorulmuþ gibi görünüyor.

Deneyin isterseniz, bakýn insanlar nasýl surat asýyor, böyle bir soru karþýsýnda.

Eskiden sorulurdu.

Cevabý da verilirdi.

‘Ýslam’la çözülür’, ya da ‘çözülmez’ demek yerine, ‘konuyu bu þekilde ele almak doðru deðil’ demeyi tercih ederdi bir çok Türk ve ‘Kürt arkadaþ’ýmýz.

Doðrusu, bana da, kolaycýlýk gibi gelirdi, ayet ve hadislerle insanlarýn elini kolunu baðlayýp, sorunu ‘çoban matý’ yapar gibi iki üç hamlede çözüp ense yapmak!

(‘Kürt arkadaþ’ terkibini, daha önce çok esaslý bir þekilde, bir makalenin tamamýný tahsis ederek anlattýðým için týrnak içine aldým. Merak edenler o yazýya müracaat edilebilir.)

‘Kürt sorunu Ýslam’la çözülebilir mi acaba?’

Gerçekten, ben de cümleyi yazýp karþýdan baktýðýmda, zamansýz ve yersiz buluyorum bu soruyu.

Düpedüz anakronik!

Ama inadýna soruyorum.

Soru çok kolay aslýnda. ‘Tak’ diye, tek kelimeyle verirsin cevabýný. ‘Çözülür.’

Biz öyle yetiþtik. Benim taþýdýðým ilk pankart, 1976’daki Fetih Mitingi’nde, ‘Tek Yol Ýslam’ pankartýydý. Çözülüyordu her þey Ýslam’la.

Yine çözülür.

Çözülür idi.

Türkler ve Kürtler, hayatlarýnýn içine, -sorunlarýný çözecek kadar içine- Ýslam’ýn dahil olmasýna izin verselerdi.

Hani bir slogan daha atardýk. Heceleye heceleye baðýrýrdýk.

‘Müs-lü-man-lar  Kar-deþ-tir!’

Bu sloganlarý ata ata sesimiz kýsýlýrdý. Mitinglerden sonra üç-dört  gün boðazýna leblebi kaçmýþ tavuk gibi konuþurduk.

Ayettir bu slogan. “Mü’minler kardeþtir” diye baþlar, “Kardeþlerinizin arasýný ýslah edin, kardeþlerinizi barýþtýrýn” diye devam eder.

Bu ayeti, Kürtler veya Türkler, doðru dürüst okusaydý, tabii ki çözerdi Ýslam, Kürt sorununu.

Ama Türkler ve Kürtler, doðru dürüst okuyor mu Kur’an-ý Kerim’i?

Size bir Kur’an okuma þekli söyleyeyim.

Hani rüþvetçiler, rüþveti verirken veya alýrken, Ýslam’ý çýkamayacaðý, olaya müdahale edemeyeceði bir yere, saðlam kilitlerle kilitlerler ya...

Haramiler, Ýslam’ý bir nevi karantina altýna alýp, haram yeme iþlemi tamamlandýktan sonra serbest býrakýrlar ya.

Yedikten sonra yallaaah Harem-i Þerif’e giderler ya.

Ruhlarýna ýrkçýlýk virüsü musallat olmuþ Türkler ve Kürtler de, böyle yapýyor, Kürt sorununu konuþurken.

Ve düþünürken.

Ýslam’ý kilitliyor, kelepçeliyor. Aðzýný burnunu bantlýyor. Bir kelam ettirmiyor.

Bir sürü, ýrkçý, faþist edebiyat ürettikten sonra, mevzu kapandýktan sonra, gökyüzüne bakarken, Allah’ý hatýrlýyor.

O zaman, secdeye varýyor.

Kürt sorununa, Allahu Teala’yý hiç karýþtýrtmýyor.

Hadi bir de güncel örnek verelim.

Hakim ve savcý sýnavlarýna hile karýþtýrýldýðý söyleniyor ya.

Eðer doðruysa, o hileyi karýþtýranlar.

Yani, baþkasýnýn hak ettiði ekmeði, Allah’ýn razý olmadýðý bir þekilde, adamýn önünden alýp, kemal-i afiyetle midelerine indirmeyi göze alanlar.

Onlar da, bir nevi ‘tecrit odasý’na alýyorlar Ýslam’ý.

Böylece, yargýçlýktaki veya savcýlýktaki ilk ‘tevkif’tecrübesini de idrak etmiþ oluyorlar.

Ýlk olarak, Ýslam’ý tevkif etmiþ oluyorlar.

Ýslam’ýn ‘sakýncasý’ ortadan kalktýktan sonra, Müslümanlýða devam.

Bu ‘anakronik’ tartýþmanýn sonucu þu:

Biz bu kafadayken, Ýslam, bizim sorunlarýmýzý çözmez.

Tabii ki Kürt sorununu da çözmez.

Bu cansýkýcý soru, isterim ki daima çevremizde dursun. Bize tepemizden baksýn. Bizi rahatsýz etsin.

***

Konunun ‘anakronik’ kýsmýný daha fazla uzatmamýza lüzum yok.

Ýlk fýrsatta, güncel konulara geçelim.

Artýk buradayým.

Star’da.

Evim kadar sýcak ve evim kadar doðru bir yerdeyim.

Allah mahcup etmesin.