‘İslam terörizmi’ ya da küresel 28 Şubat!

Uluslarararası İslam Terörizmi  yaftasını bütün Müslümanların boynuna asmak için başlatılan propaganda savaşının arkasında Batılı dev petrol şirketleri vardır” demek yanlış olmaz. Bunu iyice anlayabilmek için Batılı dev enerji şirketlerine ve onların arkasındaki siyasal desteğe bir göz atmak gerekir.

ABD’nin üçüncü büyük enerji şirketi olan Enron neredeyse bir gecede iflas etti! Enron, Türkiye’de olduğu gibi Orta Doğu’da, Asya ve Afrika’da da ortaklıklar kurmuştu. İş tuttuğu bir çok ülkede darbeler düzenler, gerek Amerika’da gerekse de yatırım yaptığı birçok ülkede hem seçilmiş hem de atanmışların maaşlarını öderdi. Söylentiye göre uluslararası misyonerlik kuruluşlarını taşeron olarak kullanırdı. Bu yeni bir şey de değildi üstelik. “Yedi Kız Kardeş” olarak bilinen, çoğu 19. yüzyılın sonu ya da 20. yüzyılın başlarında kurulan petrol şirketleri her zaman işlerini kolaylaştıracak siyasileri satın almış direnenleriyse darbeyle koltuğundan indirmiştir. Enron, “iflas” ettikten sonra Bush ailesiyle ilişkileri ortaya çıkmaya başladı. New York’ta 11 Eylül saldırıları sonrasında gelişen olaylar, Irak ve Afganistan savaşları, “İslam dünyasının elindeki petrol bölgelerine yönelik Batılı saldırıların arkasında Enron’un ayak izleri var” diyenlerin sayısı her gün artmakta.

Enron ve ona bağlı kuruluşların dünya enerji pazarları üzerindeki belirleyici ve etkileyici rolü, İslam dünyasındaki petrol havzalarını yöneten kişilerle kurdukları ilişkiler ortaya çıktıkça 21. yüzyılda petrol üzerine oynanan oyunlar daha da iyi anlaşıldıkça İslam Terörü palavrasını kimlerin tezgahladığı ortaya çıkmaya başladı tabi. Enron iflas etse de yan kuruluşları, Türkiye, Orta Doğu, Asya ve Afrika’daki ortaklıkları sürüyor. Ama asıl mercek altına alınması gereken ülke Afganistan’dır. CIA’ya çalıştığı öne sürülen, Enron ve Unocal gibi enerji şirketlerinin danışmanı olduğu söylenen Hamid Karzai’nin Afganistan’da iktidara getirilmesiyle ülke tümüyle Amerika’nın egemenliğine girdi.

George W. Bush döneminde Afganistan’ın başına geçirilen ABD pasaportlu Karzai, hem Afgan hem de Amerikan vatandaşı on bakanıyla birlikte petrol şirketlerinin çıkarlarını korumak için kolları sıvadı. Irak ve Afganistan’da görev yapan Bush’un özel temsilcisi Halilzade, Enron’la Unocol’un özel danışmanıydı ve Afganistan saldırısı öncesinde Taliban’la boru hattı pazarlıklarını yürütüyordu gizliden. Halilzad ya da Halilzade, Bush’un önce güvenlik danışmanı sonra da Dışişleri Bakanı olan Condoleeza Rice’a ve CIA’ya raporlar hazırlardı. Rice’da bu göreve gelmeden önce Chevron Şirketi adına Kazakistan’da çalışıyordu. Bush’un yardımcısı Dick Cheney, Taliban’la 2 milyar dolarlık boru hattı projesini yönetsin diye Unocal’ı devreye sokmuştu. (İlhan  Bahar—MİT ve İstihbarat Örgütleri)

Düşünsenize bir yandan ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin gözetiminde Taliban’la gizli petrol boru anlaşması çalışmaları sürerken ABD, Taliban’a ambargo uyguladığını açıklıyordu! Hatta şirketin bir başka danışmanı, Başkan Nixon’un Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, ABD uçakları Afganistan’ı bombalarken bile petrol boru hattı görüşmelerini gizliden gizliye sürdürüyordu, Batılı istihbarat kuruluşlarını raporlarına göre. Pazarlıklar istenen sonuca varmadığından, Unocal’in CEO’su John Maresca, Afganistan’da, Batının onaylayacağı bir yönetim olmaksızın bu ülkede herhangi bir yatırıma girmeyeceklerini açıkladı. İşte bu söz Taliban’ın kaderini değiştirdi bir günde. Taliban devrildi ve batının onaylayacağı bir yönetim kuruldu. Taliban çağdışı, acımasız, insana değer vermeyen, ülkeyi demir yumrukla yöneten bir düzen kurmuştu ancak “insan hakları” dendi mi mangalda kül bırakmayanlar, 2 milyarlık boru hattı uğruna insanı, hele de kadını un-ufak eden bir düzene göz yummaya hazırdı! Bush ve petrolcüler Karzai’yi iş başına getirince dilediklerince at koşturmaya başladılar hatta çıkarları adına NATO’yu da bulaştırdılar Afgan bataklığına! Müslüman dünyaya yönelik, George W. Bush’un başlattığı, “İslam Terörü” gibi bir zırvayla allayıp pulladığı savaş, dünya enerji kaynaklarını uluslararası pazarlara ulaştıracak bölgeler üzerinde sıkı düzen kurmak isteğinden öte bir şey değildir!