Taha Akyol Bey’in partizanlýk üzerinden sýðlaþtýðýna dikkat çektiði Ýslamcýlýk için, bir yandan ‘’öldü mü ölmedi mi’’ tartýþmasý sürmekte. “Dokuz canlý” dedikleri böyle oluyor herhalde, öldürüyorsun öldürüyorsun bir türlü bitmiyor.
1. ‘Partizan’lýðýn geniþ Ýslamcýlýk caddesindeki yürüyüþün, anlýk geçitlerinden birisi olduðunu düþünüyorum. Zamanýn sosyolojisiyle ilgilidir ki; Türkiye, Mýsýr ve Endonezya deneyimleriyle, diðerlerine tam olarak benzemese de Filistin ve Hamas üzerinden iþleyen politik deneyimlerle bile düþünüldüðünde, Ýslamcý düþünce siyasi partileþme tecrübesini yaþarken elbette “partizanlýk” bir kýsmýyla bunun doðal uçlarýndan olacaktýr.
Özellikle gençler, yoksullar, iþsizler, iþgale veya diktatörlere karþý çýkan kesimler gibi toplumun ezilen katmanlarýnda daha kolay karþýlýðýný bulan partizanlýk... Sýra Türkiye’ye ve AK Parti’ye geldiðindeyse daha magazin... Bir kýsmýyla yeni kariyer tanýmýnýn AK Partili olmakla iliþkilendirilmesi, diðer kýsmýyla sosyal çevre edinme ve gençler arasý popülerlik gibi sebeplerle bezeli...
Siyasi Hareketler, aydýnlardan ibaret deðildir. Partizaný kalmamýþ bir siyasi hareketse belki müzeliktir, belki içi saman doldurulmuþ zavallý bir ölüdür o. Partizan, ait olduðu siyasi harekete hayat bahþeden kalp atýþý mesabesindedir...
Ayrýca Ýslamcýlýk; tarihsel ve çoðu kez reflektif, muhalif bir harekettir, partizanlýða has bir etkileþim yaþasa bile bu uzun süreli olmaz. Özeleþtirisini sürekli -hatta huzursuzluk boyutunda- açýk tutan, tashih ve ihyayý varoluþunda atardamarlarý olarak kurmuþ bir yapýdan söz ediyoruz.
2. Öte yandan AK Parti, hiçbir zaman “Ýslamcý” olduðu iddiasýnda bulunmadý zaten. Hatta “Muhafazakar Demokrat”lýk þeklinde tam olarak izah edemese de kavramsallaþtýrmaya çalýþtýðý vizyon/misyon kimliðini ifade ederken bile geçmiþe atýf yapmadý. Geçmiþ derken AK Parti nükleer kadrosununMilli Görüþ tecrübesine iþaret ediyorum. Keza Milli Görüþ’tekiler de Ýslamcýlýk tanýmýna hiç gitmediler...
Ýletiþim’in Ýslamcýlýk ansiklopedisi yazýlýrken, Milli Görüþ deneyiminin Ýslamcý Hareket içinden sayýlýp sayýlmayacaðýný tartýþýyorduk sözgelimi 2001’de. Sonra bu tartýþmanýn içinde olan aydýnlarýn önemli bir kýsmý AK Parti kadrolarýnda siyaset yapmaya baþladý, bir kýsmý bürokraside, bir kýsmý akademik danýþmanlýk seviyesinde daha somut iliþkiler dönemi baþladý... Yasin Aktay ve Nasuhi Güngör gibi isimler Ýslamcý düþünce için kayýp, ama AK Parti ve neticeten devlet adýna deðerli kazanýmlardýr mesela...
3. Aydýn/siyasi parti iliþkisinin yanýsýra, AK Parti’nin girdiði hemen her seçimi oy oranýný yükselterek kazanmasý ve kendisi dýþýndaki tüm sað yelpazeyi adeta silip süpürürcesine merkez saða oturmasý meselesi, Taha Akyol’un ‘’partizanlýk’’ üzerinden açtýðý soruyu cevaplarken gözden kaçýrýlmamasý gereken arka temalar.
AkPartinin büyümesi ve baþarýsý sivil ile resmi olanýn arasýndaki sýnýrlarý buharlaþtýracak seviyededir ve zorunlu olarak sivil olan resmi olanýn içine doðru kaymaktadýr. Bu durum hem baþarý, hem de diðer alanlarý kaplayýþ anlamýný da içeriyor ki, partizanlýk bu obezite sürdükçe, artmaya devam edecektir.
4. Arap Baharý’nda esen olumlu rüzgarlar; Türkiye’deki demokratik tecrübe, siyasi partileþme ve serbest seçimler konusunda, Ýslam dünyasýna ilham verici nefesler taþýmýþtý. Elbette mezkur siyasi partileþme eðilimini, Taha Bey’in partizanlýk ifadesiyle birebir eþlemiyorum ama yakýnlaþtýrýyorum.
Nuh Yýlmaz’ýn dikkat çekiþiyle baþka bir þey daha yaþandý Arap baharýnda, tek bir Ýslamcýlýðýn deðil, siyasal olana renk vermeye çalýþan muhtelif Ýslamcýlýklarýn olduðunu farkettik. Özellikle Mýsýr’daki Selefilerin, Sufilerin, Liberal Ýslamcýlarýn, Ýhvan’a muhalif duruþlarý ile ortaya baþka bir þey çýktý. Artýk siyasi muhalefet, Ýslamcýlar ve diðerleri arasýnda deðil, hatta daha yoðun þekliyle Ýslamcýlarla Ýslamcýlar arasýnda geçiyor... Ve bu durum bile Ýslamcýlýðýn ölümünü deðil, aksine çoðaldýðýný, etkileþim gücünün arttýðýný gösteriyor...
Taha Akyol’un yazýsýnda atýf yaptýðý arkadaþýmýz Kemal Öztürk’ün Yeni Þafak’taki özeleþtirel yazýlarýný deðer vererek okuyorum. Kemal Bey Anadolu Ajansý idareciliðinde büyük hizmetler gördü. Þimdiyse gecikmiþ özeleþtirler getirmekle eleþtiriliyor. Oysa insan hem devlete ait, hem de muhalif olamaz ki ayný anda. Devlet görevi, temsil, mevki, makam bitince baþlýyor esas konuþmalar. Doðal karþýlýyorum ben bunu. Selamlaþmayý bile emekliliðine ertelemiþ yüzlerce eski Ýslamcý arkadaþýmýz þu þiiri hatýrlar: ‘’Sarp bir güvercin düþüyor yüreðimden, buna dayanmalýyým’’...