İslami damardan gelen iki siyasetçi: Ayhan Bilgen ve Altan Tan

Nihayet bu da oldu.

Kandil, yol, baraj, havaalanı yapılmasını ‘ateşkesi’ bitirmek ve devrimci halk savaşını başlatmak için yeterli gerekçeler olarak görmüş ve ‘savaşı’ başlatmıştı.

HDP sözcüsü Ayhan Bilgen ‘iç savaş’ı tartışmak için bakın nasıl bir gerekçe bulmuş:

Sandıklar taşınırsa, iç savaşı tartışırız!

Türkiye’nin gerçeklerine, anayasanın güvencesinde siyaset yapma hakkına ve tabanın taleplerine bağlılıkla değil, Kandil’in izlediği stratejilere göre siyaset yaparsanız, YSK’nın hendeklerle çevrili mahallelerde, sandıkların taşınması kararına karşı, ‘iç savaş’ çağrısı yapar ve dünya alemi kendinize güldürürsünüz.

Hem güldürür hem kara kara düşündürürsünüz.

HDP’yi yöneten akıl bu akılsa, Türkiye’nin ve bu partiye oy veren insanların işi hakikaten çok zor.

Oy verdikleri partilerinin ‘sandıklar taşınırsa iç savaşı tartışabiliriz’ diyen bir parti olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşku yok çünkü.

Kandil, baraj, havaalanı ve yol yapılırsa, ateşkesi bitireceğini söylüyordu, HDP sözcüsü de, iç savaş çıkarmaya aklınca ‘kallavi’ bir gerekçe bulmuş:

Sandıklar taşınırsa HDP olarak seçimi boykot ederiz, etmekle kalmaz, iç savaşı tartışırız!

Türkiye, Anayasanın güvencesi altında siyaset yapan bir partinin, iç savaşı tartışırız diye açıklama yapabildiği bir ülke haline geldi!

Bunu Ayhan Bilgen gibi, İslami damardan gelen, Kürt hareketiyle sonradan tanışıp kaynaşmış bir siyasetçinin söylemesi ayrıca çok üzücü.

Ayhan Bey, otuz yıl önce, Kürtler’in memlekette iç savaş yokken yaşadığı acıları bizzat yaşamamış olsa da, bu acıları yaşayanların yazdığı kitaplardan ve anlatımlardan bilmek isteyen bir insan hakları savunucusu olarak tanınıyordu. Bölgeye birkaç defa beraber gitmişliğimiz ve panellere konuşmacı olarak katılmışlığımız vardır. Meclis koridorlarında karşılaştığımızda selamlaşır hal hatır sorarız. Yıllar önce Van’da bir toplantıya beraber katılmış ve geceyi Van’da geçirmiştik. Elinde benim ilk kitabım olan Dıjwar-Onlara Dair Her Şey isimli anı-romanım vardı. Dıjwar, faili meçhul cinayetleri ve Diyarbakır cezaevini anlatır. Ayhan Bey, kitabı gece okuyup bitirmiş ve çok etkilendiğini söylemişti.

Şimdi de, Dıjwar’da anlatılan acıların daha büyüğünü yaşamaya yol açacak, Türklerle Kürtler’in, arkalarında herkesin herkesi boğazladığı katliamlar bırakarak, kan revan içinde ayrılması anlamına gelecek bir iç savaşı, birkaç sandık taşınacak diye partisinin tartışabileceğini söylüyor!

Kandil bile, iç savaş talebini, şu bu diyerek gizlemeye çalışırken, Ayhan Bilgen gizleme gereği bile duymuyor. Demokratik özeklik ilanlarını, devrimci halk savaşını desteklemeyen, PKK’nin bu maceralarının arkasında durmayan Kürt halkını, Ayhan Bilgen, sandıklar taşınacak diye iç savaşı tartışmaya çağırıyor!

Bilgen, Dıjwar’da okuduğu acıların hiçbirini yaşamamış bir siyasetçi. Ama babasını, Dıjwar’da anlatılan Diyarbakır Cezaevi’nde kaybeden Altan Tan ise çok daha farklı düşünüyor, kırk yıldır sürüp giden ‘savaşın’ gerçek mağduru olarak, ne iç savaş ne başka bir savaş istiyor.

HDP’nin aslında, İslami damardan gelen bir başka siyasetçinin yani HDP’li Altan Tan’ın devam eden ‘devrimci halk savaşı’ ve iç savaş hakkında söylediklerini tartışması gerekiyor: 

“İç savaş felakettir. Suriye, Irak ve Lübnan örnekleri önümüzde. Devrimci halk savaşları 1960’ların Latin Amerikasında kaldı. Afrika’da, Angola’da, Kongo’da, Bolivya’da kaldı. Yapanlara da bir hayrı dokunmadı. Ardından diktatöryal rejimler geldi. Bunlar fantezilerdir. Bugünün dünyasının gerçekleri ile örtüşmez. Son kamuoyu araştırmalarında hep birlikte gördük. Kürt halkının yüzde 84.2’si bu mevcut hendek kazmaları, devrimci halk savaşı dedikleri pozisyonu benimsemiyor. Halka rağmen halkçılık olmaz. Halka rağmen de devrim olmaz. Nikaragua’da Sandinistalar devrimle gelip seçimle gittiler. “Bu halkın kafası basmıyor, ben ona doğruyu öğreteyim” demek de olmaz. İstanbul’dan, Urfa’dan, Diyarbakır’dan, Hakkâri’den, İzmir’den bu ülkenin 6 milyon insanı destek verdi, bizleri demokratik siyaset için Ankara’ya yolladı. Bunun ötesindeki yolları bu halk tasvip etmiyor. Tekrar söylüyorum: Yakarak, yıkarak, halkın yarısını perişan ederek elde edeceğiniz sonuç barış değil. Pirus zaferi, o da zafer değildir.”