Selahaddin E. Çakırgil
Selahaddin E. Çakırgil
Tüm Yazıları

‘İsmail’lerimizi kurban etmeye, var mıyız?

Yarın, ‘Kurban Bayramı..’
‘Kurban’ terimi, yakınlık mânâsına gelen ‘qurb’ kelimesinden türemedir.. (Akraba/aqraba kelimesi de aynı köktendir..) ‘Qurb’e-t-en’lillah..’ (Allah’a yakın olmak) dileğini yansıtır. O halde, Kurban eylemi de Allah’a yakınlık tesis etmek hedefini güder, gütmelidir. Ve bu vesileyle kutlanan bayram da, o hedefe varılmasının sevinci mânâsındadır.

Ama, milyonlar -yaygın bir gelenek halinde- kurban keserler de, bunun mânâsını ne kadar düşünürüz? Genelde, ‘Hak için kurban, küp için kavurma..’ anlayışı hâlâ da hükümfermâdır. (Rahmetli anamın, Kurban kesemediğimiz yıllarda, ‘Çocuklarım başkasının getireceği eti  bekliyecekler..’ diye nasıl hüzünlendiğini hatırlıyorum.. Yani bizde, kurban kesmek, malî güç göstergesi olarak algılanırdı. Yani, senede bir kez bile et yüzü görmeyen fukara insanlar için, Kurban Bayramı’ndaki bu sonuç, aslî hedefi gölgede bırakmıştır, genellikle..)

***

‘İbrahîmî dinler’ denilen ve özü itibariyle ‘vahy-i ilahî’ye dayanan dinlerde de, İslam’dakine tam benzerlik göstermese bile, farklı şekillerde Hacc ve Kurban ibadetleri vardır. Hattâ Budizm ve brahmanizm vs. gibi beşerî menşeli dinlerde bile.. Belki de onlar da ilahî menşeli dinlerden bir şeyler almış olabilirler. ‘Allah, hiç bir topluluğu onlara  peygamber göndermeden helâk etmemiştir..’  meâlindeki âyeti hatırlayabiliriz.. 

***

Hacc.. Gerçekte, bizdeki vatan duygusunu yerli yerine oturtmak için yaptırılan bir ilahî temrindir, idmandır. Hacc mekanlarına gittiğimizde, başka her türlü vatan anlayışlarından sıyrılır, namazlarımızı bile seferî -kısalatmalı değil, tam kılarız. Çünkü, ‘harem-i emn-i ilahî’  (ilahî güvenlik haremi)’ne girdiğimizde, seferîlik durumumuz kalkar; vatanımızın merkezindeyizdir artık..

140 yıl öncelerde, Nâmık Kemâl bile ‘vatan’ı tarif ederken, ‘Merkezinde Kâbe bulunan cihanşumül bir coğrafya’ diyordu. Şimdi ise,  yığınla ‘kutsal vatan’lar edindik. Bütün zaman ve mekanları, bütün insanları kuşatacak şekilde gönderilen bir din’in böyle beşerî çerçevelere zorla yerleştirilmesine karşı koyamadık. Halbuki, onun bütün zaman ve mekanlardaki insanlara tebliği, ulaştırılması halinde, Rabbimizin olan bütün yeryüzü, İslam’ın vatanı olmaya namzeddir. Bu yüzdendir ki, Hacc, bizdeki, kimi zaman coğrafya-perestliğe vardırılan vatan anlayışını düzeltir, -düzeltmelidir-..

***

Kezâ, Hz. İbrahîm’in çok ileri yaşta evlad sahibi olması ve İsmail’ine derin bir aşkla bağlanması üzerine, onu -sembolik olarak- kurban etmesi emriyle karşılaşması ile bize anlatılan, hiç bir sevgiye, Allah’u Tealâ’yı unutturacak derecede bağlanılmaması ihtarıdır.

Hatırlayalım, Amerikalı siyah müslümanlardan ‘Malcolm X’ ismiyle ünlü ‘Mâlik eş’Şâbaz’ müslümanım’ dediği halde, Hacc’da, bütün müslümanların, bütün beşerî makam, mevkı’, servet, ünvan, soy-sop, ırk üstünlüğü gibi zannlardan sıyrıldıklarını görünce, ‘beyaz ırkın üstünlüğü’ ididasına tepki olarak geliştirdiği ve ‘siyah ırkın üstünlüğü’ne dayalı zannettiği inancını ıslah etmemiş miydi? 

Biz de evlâd’u iyâli, serveti, makamı, coğrafyası, ırkı, kavmi, kutsal saydırılan ulusal bayrak ve sınırları, vs. her şeyi, İsmail’lerimizi belirleyip; onları inancımızın ölçüleri içinde yerli yerine oturtmaya var mıyız?

***

Âsaf Hâlet Çelebi ne demişti, o çok düşündürmesi gereken ‘İbrâhîm’ şiirinde..  

‘İbrâhîm,/ İçimdeki putları devir/
elindeki baltayla..

İbrâhîm.. /Kırılan putların yerine,/ 
yenilerini koyan kim..’

***

Kurban’ın bu idrakine eriyorsak, bayram yapabiliriz.

***

(Putkıranların pîri olan Hz. İbrahim’den beri var olan Hacc ve Kurban’ın taşıdığı yüksek mânâların idraki ve bu bayramın İslâm Milleti’ne ve bütün insanlığa hayırlar getirmesi dileğiyle tebriklerimi sunuyorum.)