Vefatýndan bir buçuk yýl öncesine deðin, Atatürk bütün Türkiye’nin en büyük toprak sahiplerinden ve zenginlerinden biriydi. Atatürk, çiftliklerini hazineye baðýþlamýþtý; doðru. Ama iþin bir de arka plâný vardý.
Bazen olaylar dýþarýdan bakýldýðýnda çok farklý görülür. Eðer elimizde olaylarýn arka plânýna iliþkin anlatýmlar yoksa, yanýlabiliriz de. Þimdi en iyisi, bir de Ýnönü’nün anlattýklarýna kulak vermek.
Ýnönü meseleden haberdar ediliyor
Ýnönü, anýlarýnda çiftlik meselesini þöyle anlatmaktadýr: Ankara’da Atatürk ile orman çiftliðinin önünden geçerken, Atatürk kendisine bazý sorular sorar. Ardýndan konuyu kendi aralarýnda görüþürler ve akþama da Çankaya Köþkü’nde toplanmaya karar verirler. Ama bu görüþmenin de bir arka plâný vardýr; Ýnönü, bunu da uzun uzun anlatmaktadýr. Þöyle ki; 1937 yýlýnýn Nisan ayýnda Yugoslavya seyahati sonrasýnda Ankara’da ilk karþýlaþtýðý bakanlardan biri Ýnönü’ye, “Ankara’da orman çiftliðinin Ziraat Vekâleti tarafýndan satýn alýnmasý konuþuluyor” diye haber verir. Hatta Celâl Bayar’a da bu konuda haber verildiðini aktarýr. Ýnönü, “ne oluyor; nasýl oluyor; sebep nedir?” tarzýnda sorular sorarsa da, bakan bu konularda bilgisi olmadýðýný belirterek, sadece ortada bir ‘mesele’ olduðunu aktarmak niyetinde olduðunu söyler.
Bu konuþma üzerine Ýnönü meseleyi Atatürk’e açar. Atatürk, çiftliði Ziraat Vekâleti’nin satýn almak istediðini kýsaca belirtir. Ýnönü, bu noktada þöyle yazýyor: “O zaman hatýrýmda tam rakamý kalmadý; bedeli meselesinin konuþulduðunu da orada öðrendiðimi zannediyorum.” Ýnönü, çiftliðin bedeli karþýlýðýnda devletçe satýn alýnmasýna itiraz eder: “Ben buna itiraz ettim. Orman çiftliðini yetiþtirmek için çok emek sarf etmiþsiniz; ama hükûmet ve devlet de bir örnek göstermek için gösterdiðiniz gayreti kolaylaþtýrmak üzere çok emek sarf etmiþtir.”
Hazine yardýmý ile meydana gelen eser
Ýnönü’nün bu satýn alýnma iþlemine itirazýnýn nedeni çok ilginçtir; çünkü, Atatürk’ün kiþisel mülkiyetinde bulunan orman çiftliði için -Ýnönü’nün kendi ifadesiyle- “büyük ölçüde hükûmet yardýmý ile, hazine yardýmý ile meydana gelmiþ bir eser, tekrar hazineye satmak muamelesi bizim için doðru olmaz” demiþtir. Yani, Atatürk’ün özel mülkünde bulunan çiftlik için aslýnda bakanlýðýn imkânlarý seferber edilmiþtir. Bu kesin tutum karþýsýnda Atatürk, “peki, ne olacak?” diye sorar. Ýnönü de, gayet rahat bir þekilde, “bunu alacaklar bir gün” der. Çünkü, “yolunu devlet yapar, suyunu devlet getirir, aðacýný devlet diker, sonra eser meydana gelince, bunu deðerlendirir, satarsýn… Özel bir maldýr diye bu yürür gider; býrakmazlar. Hepimiz gideriz, gitmeyiz; ama ondan sonra bunu alýrlar.” diye de devam eder. Atatürk, ne yapýlmasý gerektiðini sorunca da, bu kez Ýnönü, “bilmiyorum, ne yaparsýn” der. O da “vereyim öyle ise, nereye vereyim?” diye sorar. Doðrudan hazineye vermesini Ýnönü söyler. O zaman da Atatürk bu öneriyi kabul eder. “O halde ben vereyim” der.
Atatürk müteessir ama…
Kýsa süre sonra bu kez Ali Çetinkaya, Ýnönü’ye, “Atatürk bu çiftlikte her aðacýn dikilmesine ilgi göstermiþtir; takip etmiþtir, zevk almýþtýr. Bunu seviyor. Üzüntüsü yok mu? Bunu böyle hazineye baðýþlamakla müteessir olmaz mý?” diye sorar. Ýnönü, “olmaz” deyince, Çetinkaya, ýsrarla, “olmaz; son derece müteessir olmuþtur; hiç þüphe etme buna” der. Çetinkaya, “bir aðacýna kýyamayan hepsini birden verir mi bunun?” diye de sorar. Oysa, Ýnönü’ye sorarsanýz, çiftliðin elden çýkarýlmak istenmesinin asýl nedeni, zarar etmesidir. Atatürk, bu zarardan kurtulmak istemektedir. Çetinkaya ise, baðýþýn doðru olmayacaðýnda ýsrarlýdýr. Ýnönü, bu görüþmeyi ‘bir ikâz’ olarak deðerlendirir.
Ya bira fabrikasý ne olacak?
Bu arada Ýnönü, çiftlikte bulunan bira fabrikasýnýn ise satýþa dahil edilmediðini öðrenecektir. Bu kararýn nedeni, bira satýþýnda tekel yaratma amacýdýr. Ýstanbul’daki Bomonti bira fabrikasýnýn üretiminin durdurulmasý için giriþimde bulunulmuþtur ve Bomonti de nihayet bu karara karþý dava açmýþtýr. Atatürk, Bomonti’nin davasýnýn haksýz olduðunu düþünmekte ve bu muamelenin hýzla tamamlanmasý için de bizzat baþbakaný sýkýþtýrmaktadýr. Ýnönü ise, Bomonti fabrikasýna da ihtiyaç olduðu görüþündedir. Ayrýca, bira satýþýnda tekele de karþýdýr. Çünkü öngörülen, bira fabrikasýnýn üretiminin devletle yapýlan pazarlýk sonucunda beliren fiyat üzerinden tekele satýlmasýdýr. Fakat bir bakan Ýnönü’yü uyarýr; buna imkân yoktur; çünkü bira fabrikasý da Atatürk’ün kiþisel mülkiyetindedir. Ancak Atatürk ile bakanlýk arasýnda bir sözleþme yapýldýðý takdirde bu mümkündür. Durumu Atatürk’e aktaran Ýnönü, Atatürk’ten bunun nasýl yapýlabileceði sorusuyla karþýlaþýr. Atatürk bu soruyu gülerek sormuþtur. Ýnönü de bunun olamayacaðýný söyler.
Mesele kapanmaz
Ama hayýr, mesele kapanmaz. Bu kez de Çankaya Köþkü’nde Ziraat Vekili’nin çalýþmalarý Atatürk tarafýndan sertçe eleþtirilir. Bütün bu geliþmelerin sonucunda Atatürk-Ýnönü ayrýlýðý kaçýnýlmaz hale gelecektir. Ýnönü’nün baþbakanlýktan uzaklaþtýrýlmasýnýn ardýnda yatan nedenlerden biri de, iþte bu baðýþ öyküsüdür. (Ýsmet Ýnönü; Hâtýralar, 2. kitap, s. 287-301).
ATATÜRK’ÜN MÝRASINDAN PÝYASAYA DÜÞEN MALLAR
Þimdi de Atatürk’ün ölümünden on iki yýl geçtikten sonra Nihat Erim’in günlüðünden birkaç satýr okuyalým (8 Nisan 1950): “Bugün öðle yemeðinde Ýnönü’nün yanýnda idim. Cemil [Sait] Barlas ve Kemal Satýr da vardý. Tüccar ve Yeni Ýstanbul gazetesi sahibi Habib Edip, Atatürk’e ait bir altýn sigara kutusunu bir kuyumcudan satýn almýþ… Atatürk’ün hemþiresi Makbule Haným tarafýndan satýlmýþ… Habib Edip, Kemal Satýr vasýtasýyla bu kutuyu Ýnönü’ye göndermiþ… ‘Bu bana deðil; Ýnönü’ye lâyýktýr; lütfen kabul buyursun’ demiþ… Kemal Satýr, kutuyu Ýnönü’ye verdi. Ýnönü, “bunu ne yapalým?” diye bize sordu. Ben derhal, “þahsen kabul etmeyin; Ýstanbul’da Atatürk müzesi var; oraya gönderin” dedim. (…) Ýnönü þu cevabý verdi: “Ben bunu partiye veririm; orada Atatürk’ün diðer menkul eþyalarý arasýna koyarlar” dedi. (…) Ýnönü, kutuyu Sýlay’a teslim etti. Ýçine kendi el yazýsý ile kutunun kapaðýna yazdýrýlacak satýrlarý ihtiva eden bir kâðýt yazýp koymuþ… Ýnönü, bu kutunun Atatürk’ün yatak odasýnýn baþucunda durduðunu söyledi.” (Nihat Erim; Günlükler, 1. cilt, s. 433). “
ATATÜRK’ÜN SERVETÝNÝN KAYNAKLARI
Bunu da Mete Tunçay’dan dinleyelim: “Vefatýndan bir buçuk yýl öncesine deðin, Atatürk bütün Türkiye’nin en büyük toprak sahiplerinden ve zenginlerinden biriydi. Bu servet ona miras kalmamýþ; aylýklarýnýn artýrýlmasýyla da oluþmamýþtýr. Bilinen iki kaynak; kurtuluþ savaþý yýllarýnda Hint hilâfet komitesinin Ankara’ya yolladýðý 600.000 Liraya yakýn yardýmla; daha ileriki yýllarda eski Mýsýr Hidivi Abbas Hilmi Paþa’nýn TC uyrukluðuna girerken CHP’ye baðýþladýðý 900.000 TL dolaylarýndaki paradýr.” Tunçay’ýn aktardýðýna göre, Hindistan’dan gelen paranýn 120.000 liraya yakýn bir bölümü, büyük taarruzdan önce batý cephesi komutanlýðýnca harcanmýþ; geri kalan paranýn çoðuyla, yaklaþýk 250.000 Liralýk kýsmý ile Ýþ Bankasý’ný kurdurmuþtur. Bankanýn da hissedarý olmuþtur. (Mete Tunçay; Eleþtirel Tarih Yazýlarý; s. 147-149).
Burada ilginç olan husus; Hindistan’dan gelen yardýmýn doðrudan Atatürk’ün kiþisel hesabý olarak benimsenmiþ olmasýdýr. Eðer Hasan Rýza Soyak’ýn anýlarýna bakýlacak olursa, bu gayet tabiî karþýlanmýþ olmalýdýr. Çünkü harcanmayan para, Atatürk’e bizzat bakanlar kurulu kararýyla geri verilmiþtir. Soyak, Atatürk’ün çiftlik arazilerini de bu parayla satýn aldýðýný yazmaktadýr.
Yine Soyak’a kulak verelim en iyisi: Atatürk öldüðünde Ýþ Bankasý’ndaki hesabýnda bir buçuk milyon liradan fazla nakit parasý ve 120.000 lira civarýnda da Ýþ Bankasý hissesi bulunmaktaydý. Baþkaca hisselerinden 25.000 lira nakit parasý daha vardý. (Bu bilgileri; Hasan Rýza Soyak’ýn Atatürk’ten Hâtýralar kitabýnýn birinci cildinin 683 ilâ 715. sayfalarýnda ayrýntýlarý okumak mümkündür.)