Necip Fazýl hayatta iken, Necip Fazýl hakkýnda atýp tutmak kolay deðildi. Ýleri geri yazýp çizenler, anýnda cevaplarýný alýrdý.
Bedii Faik’e cevaben yazdýðý ‘AL’ baþlýklý yazýdan sonra, Bedii Faik’in bir müddet Beylerbeyi’nden Caðaloðlu’na, -vapurda dalga geçerler diye- gelemediði söylenir.
Üstad ahirete göçtükten sonra, piyasa düþtü. ‘Ukala’nýn dili çözüldü. Ben, böyle birçok yazýyý okurken -Kadir Mýsýroðlu, Murat Sertoðlu vs...- sýkýysa saðken yazsaydýlar diye düþünürdüm. Çünkü bunlar Üstad saðken de elinde kalem olan insanlardý.
(Bir de iyi yazýlar var. Yüzlerce, belki binlerce. Ama bana göre, Üstad’ýn rahmete eriþmesinden sonra yazýlan en güzel yazý, Sezai Karakoç’un yazdýðý “Göklerin çektiði kartal” yazýsýdýr. O yazýdaki adamdýr iþte Necip Fazýl. Sezai Karakoç’un,
“Dev sulara karþý bir ömür boyu gerilmiþ kollar düþtü.
Ve yüz yýlýmýza þeref olan þiir saati, durdu.
Ey ölüm, sen ne sýrlý bir güçle donanmýþsýn ki, en yalçýn kayalýklarýn tepesinde, zamanýn üstünde dimdik duran kartallar bile avýn olur. Gök þahini aðýna, tuzaðýna düþer” dediði adamdýr Necip Fazýl.)Ben, o seviyesiz saldýrýlar ilk ortaya çýktýðýnda diyeceðimi demiþtim.
Metinler elimin altýnda deðildi. ‘Benim gözümden Menderes’ kitabýna sadece bir atýf yapmýþtým. O kitapta bir yazý var. Ýnönü’nün Baþbakaný Recep Peker’in, Üstad’a nasýl rüþvet teklif ettiðini anlatan bir yazý.
Þöyle diyor Üstad:
“SENE 1946... (...) Örfi idare tarafýndan kapatýlmýþ bulunuyoruz. Sebep, kapaðýmýza koyduðumuz kocaman bir kulak resmi ve üstünde bir yazý: Baþýmýzda kulak istiyoruz!(...) Halk Partisi çetesinin baþý Þekavetmeâp Efendimiz’in saðýr olduðu malûm... Hemen onun saðýrlýðýný iþaretlediðimiz hükmüne varýyorlar ve bizi kapatýyorlar...
Kelimenin tam kavramiyle meteliksiz ve ümitsizim... Kapatýlan Büyük Doðu’nun Anadolu bayilerinden alacaðý olan, parça parça daðýnýk onbinlerce liradan on kuruþ bile tahsil edebilmem imkânsýz...
Böyle bir günde, sabah vakti kapým çalýndý:
- Sütçü, dediler, galiba parasýný istemeye geldi!
Kapýya çýktým. Sütçü beni ne halde görmüþ olmalý ki, hemen:
- Aman, beyefendi, dedi; sýkýlmayýnýz, ne zaman olsa verirsiniz!
Ve günlük sütünü býrakýp gitti.”
***
Sonra, Baþbakanlýktan bir davet geliyor Üstad’a. Ve görüþüyorlar. Söze, ‘Sýr’ piyesiyle giriyor Baþbakan Peker. Bir bakýma tehdit ediyor:
“Bu, apaçýk, milleti kanlý ihtilâle teþvik, tahrik eseridir. Örfi Ýdareyi uyandýrdýk. Yakýnda hesap verirsiniz”
Tehditten sonra uzun uzun övgüler. Üstad devam ediyor:
“Peþinden, hiç beklenmedik anda çekmecesini çekip içinden, Merkez Bankasýnýn bandajiyle sarýlý bir deste binlik çýkardý ve masaya koydu.Binliklerin destesinden gözüme ilk çarpan þekil, Þekavetmeâb Efendimiz’in banknotlara yerleþtirilen ceberûtî suratý... Hayret ve dehþet!!!”
“Demokrat Partinin aleyhinde olduðunuzu biliyorum. Bir an için bizi unutup onlarla uðraþmanýzý tavsiye edeceðim. Bir de, din baðlýlýðýnýzý bizi harekete zorlayacak derecede açýða vurmamanýz, biraz peçelemeniz gerekiyor. Recep Peker bunlarý söylerken ben týrnaklarýma bakýyordum. Bana öyle gelmiþti ki, yüzüm þöyle dursun, týrnaklarým bile kýzarmýþtýr.”
Necip Fazýl’ýn cevabý: Ben size ne yaptým, ne türlü ümit verdim ki, bana bu teklifte bulunabiliyorsunuz?
Ve Peker’in son sözü: Madem ki, mukabeleniz budur; öyleyse sizi bütün icra kuvvetlerimizle, polisimiz, jandarmamýz, ordumuz, her þeyimizle tevkif etmek...
“Sonra eliyle ‘dur’ iþareti verip devam etti:Yani durdurmak müsaadesini bize veriyorsunuz demektir!”
O tehdit altýnda ve o yokluk içinde, ‘Milli Þef’in 100 bin liralýk rüþvetini reddetti Necip Fazýl.
‘Ýnönü deðil Peker teklif etti’ diyecekler çýkabilir, çýksýn. Recep Peker kimin baþbakanýydý?
O seviyesiz saldýrýlara gelince... Yazsýnlar. Herkesin Necip Fazýl’ý anlamasýný bekleyemeyiz.
Herkesin, bizim sevgimizi anlamasýný da bekleyemeyiz.