Ispanağı nasıl yiyelim?

Şu an Türkiye’nin gündemi ne sınır ötesinde devam eden terörle mücadele, ne bitmeyen cumhuriyet tartışmaları, ne Cumhurbaşkanımızın 13 Kasım’da gerçekleştirip gerçekleştirilmeyeceği merak edilen ABD ziyareti. 

Şu an gündem ıspanak!

İstanbul’da farklı ilçelerde yedikleri ıspanaktan zehirlenenlerin sayısı 50’yi aşınca durum tekil vaka olmaktan çıktı, toplum genelini tedirgin eden bir halk sağlığı sorunu oldu çıktı. Sayının daha fazla olma ihtimali de yüksek üstelik. Hemen her sohbet grubunda bir kişinin bir akrabası, bir tanıdığı benzer şikayetlerle başvurmuş hastanelere. 

Haliyle ıspanağı da aşan bir durumla karşı karşıyayız. 

İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün açıklamasına göre “zehirlenmelerin sebebi ıspanak değil, ıspanak içine karışmış patlıcangiller familyasından atropin ve scopalamin içeren yabanı otlar”.

Dün televizyon kanallarında gün boyu konuşan üreticiler ve tarım mühendisleri ısrarla “bizim ıspanağımızın arasına adı geçen otlar karışmaz” dedi. “Karışsa da zehirlemez” dedi. “Biz ıspanağa tarım ilacı sıkmıyoruz. Bir kere sıkıyoruz, hemen ertesi gün de ıspanağı hasat ediyoruz, böylece ilacın etkisi geçiyor o yüzden tüketiciyi zehirlemez” de dedi.

Ankara’da bir ilçenin adı öne çıktığı için o ilçede ıspanak yetiştirenler zan altındaydı. Hep onlar savunmaya geçti gün boyu. 

Ama o ıspanakları satan, satarken de raflarda uzun süre yemyeşil ve diri kalsın diye üzerlerine kimyasallar sıkan market zincirlerinden hiç biri bu suçu-günahı üzerine almadı. Marketlerle yapılmış hiç bir habere, röportaja denk gelmedim açıkçası. Muhtemelen üzerlerine yapışmasın “markaları zarar görmesin” diye kurumsal bir kararla içeriye kameraman, gazeteci sokmuyorlardır. 

Doğrusu izlediğim, anlayıp dinlediğim kadarıyla bu zehirlenmelere güzel avrat otunun ya da adamotunun sebep olduğuna ikna olmadım ben. İstanbul’da birkaç ilçede ve Tekirdağ’da aynı anda onlarca ayrı vakada “ıspanak arasına zehirli ot karışmış” olamaz. Ya tarlada, ya rafta ıspanağa sıkılan bir tarım ilacının sebep olma ihtimali daha yüksek, daha akla yatkın. 

Tarım ilacı denilen şey bir zehir neticede. Kullanım amacı da bu zaten; “zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlar”.

Bu kimyasallara pestisit adı veriliyor ve herkesin ulaşabileceği bilgiler arasında pestisitlere uzun süre maruz kalınması halinde çeşitli kalıcı hastalıklara yol açtığı hatta öldürücü olabildiği yer alıyor. 

Bununla ilgili epeyce makale ve haber okudum. Tedirgin oldum. Bu hal bana mahsus da değil elbette, yaygın. İnsanlar artık yoğurdunu, ekmeğini, turşusunu hatta salçasını evde yapmaya çalışıyor. Kadınlar çalışsın-çalışmasın ev kadınlığında level atladı. Sebze meyvedeki “tarım ilacı” nasıl arındırılır, yoğurt çalarken, ev sirkesi yaparken neye dikkat edilir, birbirine tüyo veriyor. 

Ama paketli ürünlerden, hazır gıdalardan ya da sağlıksız yiyeceklerden tamamen sakınmak mümkün de değil. Çoluk çocuğuna, sevdiklerine ne yedirdiğinden emin olamamak gerçekten çok rahatsız edici. Ve bu hal hiç öyle il tarım müdürlerinin, sağlık müdürlerinin açıklamalarıyla teskin edilebilecek gibi değil.

Fabrikasyon tavuklar, plastik yutan balıklar, GDO’lu ürünler, mumla kaplı meyveler derken şimdi bir de “tekinsiz ıspanak gerçeği” var mutfakta. 

Geçen gün hızla şişip kesim aşamasına gelsin diye boğazına yem basılan ördekler videosu izledim. Herkes izledi. 

Bütünüyle kuşkudayız yani. Duyarlılık yükseliyor ve sağlıkla ilgili kısmın dışında mesele siyaseten istismara da açık hale geliyor.

Hükümet konuyla acilen ilgilenmeli. Denetimler artmalı, belki mevzuat elden geçmeli. Yediklerimizden zehirlenme ya da uzun vadede hastalanma ihtimali hafife alınacak bir konu değil asla.