İsrail ile anlaşmak yanlış mı?

Türkiye’nin üç şartını kabul eden İsrail ile anlaşmaya varıldı. 31 Mayıs 2010 yılında Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinin basılıp 10 vatandaşımızın katledilmesi ile Türkiye-İsrail ilişkileri sorunlu bir döneme girdi. 6 yıldan sonra İsrail; 1) Özür diledi, 2) Masum sivillerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etti, 3) Uygulanan ambargo kalkmadan Gazze’de yaşayan Filistinlilerin hayat şartlarının iyileştirilmesine izin verdi.

Bu çerçevede, gıda, sağlık, konut gibi temel ihtiyaçlara kadar her alanda Gazze’ye yardım ulaştırılabilecek. İsrail Türkiye’nin Gazze’de hastane, elektrik santrali ve su arıtma tesisi inşa etmesine izin verecek. 14 tonluk acil yardım gemisi Cuma günü Mersin’den Gazze’ye hareket edecek.

TOKİ Gazze’de konut projesi yapacak. Gazze’de kaba inşaatı tamamlanan 200 yataklı Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesinin de iç donanımlarının yapılarak, bir an önce hizmete alınacak. Ayrıca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından Filistin’de inşa edilecek Organize Sanayi Bölgesi için de çalışmalar hızlanacak. Sanayi bölgesine yönelik projesinin tamamlanması halinde Filistin’de yaklaşık 6 bin kişiye doğrudan, 4 bin kişiye ise dolaylı iş imkânı sağlanması planlanıyor.

İnsan ve Müslüman olarak Filistinlilere böyle bir imkânın sağlanmış olmasına sevinilmez mi? Anlaşmalarda kimse bütün taleplerini karşı tarafa kabul ettiremez. Ama sulh, her zaman çatışma ve savaştan hayırlıdır. Çünkü hayırlara kapı açar.

Kaldı ki, bölgemizde yalnızlığa itilmişken, PKK terörü ile mücadelede karşımızda bir şer ittifakı oluşturulmuşken, Türkiye etrafındaki çemberi yarmak zorundadır. Bu açıdan sadece İsrail ile değil, Rusya, Mısır ve Avrupa Birliği ile ilişkilerde reel politikanın icaplarını yerine getirmeye çalışmak elbette doğrudur.

Bu anlaşmadan İsrail’in kârı nedir? Başbakan Netanyahu, bu anlaşmanın, İsrail doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasına imkân vereceğini belirtti. Türkiye ile varılan anlaşmanın “önemli bir adım olduğunu, İsrail ekonomisi üzerinde muazzam etkileri olacağını” ekledi. Elbette asıl kârı, Filistin meselesinde tek arabulucu Türkiye’nin kıymetini kabul ederek yeniden normalleşe döneminin başlamasını sağladı.

Bu anlaşmanın, o boyun eğdirdi, bu boyun eğdirdi açısından ele alınmasının kimseye faydası yok. “Efendim geçmişte şöyle denmişti, böyle yapılmıştı, ne haber?” zart zurtları da Erdoğan düşmanlığının her fırsatta depreşmesinden başka bir anlam taşımıyor. Zaten bu iflah olmaz Erdoğan düşmanlarının tatmin olması da imkânsız. Dış politikada yalnız kalmayı da eleştirirler, dostların sayısını artırmayı da eleştirirler. Ne eğere gelirler, ne semere...

Gelelim asıl meseleye. Türkiye ile İsrail’in anlaşmazlığı iki ülke için de zararlıdır. ABD ve Avrupa’daki Yahudi lobisinin sürekli husumetini çekmenin bize bir faydası olmaz. Ha, bize İsrail hemen dost mu olur, onu demek istemiyorum. Zararı azaltmak da bir siyasettir.

Şunu da biliyoruz, Türkiye-İsrail ilişkileri kırılgan bir zemine oturuyor. Her an sıkıntı doğuracak bir fay hattından söz ediyoruz. İsrail daha önce yaptığı gibi yarın, sanki anlaşma olmamış gibi davranabilir. Bizde de hissiyat ağır basabilir. Onun için asıl mesele, ilişkilerin karşılıklı nezaket ve saygı temelinde uzun vadeli olması amacıyla kuvvetlendirilmesidir.

Türkiye-İsrail anlaşması yanlış değildir. Açık ki, Gülenistler, Geziciler, CHP, HDP/PKK, Cumhuriyet, Sözcü bu anlaşmadan ciddi olarak rahatsızlar. Bu bile anlaşmanın yanlış olmadığını anlatmaya yeter.