‘Ýsrail kaynaklý’ saldýrýlar

Batý basýnýnda Türkiye karþýtý haberlerin sayýsýnda belirgin bir artýþ var. Son olarak Washington Post ve WSJ gazetelerinde MÝT Müsteþarý Hakan Fidan hakkýnda iddialar ortaya atýldý, Fidan bir anlamda Batý karþýtý ve marjinal bir kiþi olarak gösterilmeye çalýþýldý.

Haberlerin Ýsrail kaynaklý ve Fidan’ý yýpratmaya dönük olduðu söyleniyor. Bunlar kýsmen doðru tespitler, ancak gerçeðin tamamý deðil. Çünkü mesele ‘Ýsrail kaynaklý’ olmanýn ötesine geçti, ABD ve küre ölçeðinde faaliyette bulunan bazý Musevi aðlarýnýn iþi haline geldi.

Hedefte Hakan Fidan’ýn ve MÝT’in olduðu tespiti de gerçeðin sadece bir kýsmý. Hedefte sadece Fidan deðil Baþbakan Erdoðan ve hükümeti de var. Daha önce de çeþitli vesilelerle izah etmeye çalýþtýðýmýz üzere Erdoðan Hükümeti ve Türkiye marjinal gösterilmeye çalýþýlýyor. Bir anlamda Erdoðan’dan yasal bir Üsame Bin Ladin, Türkiye’den ise bir tür Ýran, Hizbullah veya Hamas çýkarýlmaya çalýþýlýyor.

Mavi Marmara etkisi

Hikâyenin kökleri AK Parti’nin iktidara geliþine kadar uzanýyor aslýnda. 2002’de AK Parti büyük bir halk desteði ile hükümeti kurunca Ýsrail’de ve ABD’de bazý çevreler bunu büyük bir felaket olarak deðerlendirdiler ve dostlarýný Erdoðan aleyhine ikna etmeye çalýþtýlar. Ne var ki Türkiye’nin Avrupa Birliði ile iliþkilerinin güçlenmesi, Ýsrail-Türkiye iliþkilerinin bozulmak bir yana daha iyi bir noktaya gelmesi ve içeride yakalanan istikrar AK Parti karþýtý gruplarý izole etti.

Lübnan ve Gazze nedeniyle Ýsrail-Türkiye iliþkilerinde yaþanan gerilim, Davos Krizi, Alçak Koltuk Krizi ve bardaðý taþýran son damla diyebileceðimiz Mavi Marmara felaketiyle birlikte iþler 180 derece tersine döndü. Daha önce Erdoðan’ý radikal bir Ýslamcý olarak gösteren ama sözlerini bir türlü dinletemeyen gruplara gün doðdu.

Mavi Marmara sonrasýnda Ýsrail adeta Türkiye’ye savaþ ilân etti. Netanyahu’nun konuþmasýný hatýrlarsanýz, o konuþmada sanki Türkiye’deki hükümeti deðiþtirme yemini vardý. Görebildiðim kadarýyla Mavi Marmara’dan bugüne kadar Ýsrail sözünü tuttu, elinden geleni arkasýna koymadý... Ýsrail, bir yandan Türkiye ile uzlaþmaya çalýþan taraf izlenimini verirken, diðer taraftan Erdoðan Hükümeti’ne verebileceði zararlarýn hesabýný yaptý...

 

Mavi Marmara’dan sonra Erdoðan, Fidan ve diðer yetkililer hakkýnda tuhaf haberlerin sayýsýnda bir patlama yaþandý. Örneðin Ýngiliz Daily Telegraph gazetesi AK Parti’nin Ýran’dan yüklü yardýmlar aldýðý yalan haberini yayýnladý, Avrupa’nýn kasaba gazetelerinde Fidan hakkýnda çýkan yalan haberler oradan alýnýp büyük gazetelere taþýndý vs. Gezi olaylarýnýn Batý basýnýna yansýtýlma biçimi de ayný çerçevede deðerlendirilebilir.

Ýsrail’i aþýyor

Diyeceksiniz ki küçücük bir Ýsrail tüm Batý medyasýný canýnýn istediði gibi yönlendirebilir mi? Evet, yönlendirebilir, çünkü Ýsrail sýradan bir devlet deðildir... Devlet dýþý bir oluþumdur ve dýþ aðlar, dýþ komiteler tarafýndan korunup kollanmaktadýr. Eðer ABD’nin ayný zamanda bir Musevi devleti olduðunu bilmiyorsanýz Ýsrail’i küçük bir Ortadoðu devleti olarak deðerlendirebilirsiniz.

Bundan dolayýdýr ki Türkiye ile iliþkileri geliþtirmek isteyen Obama Yönetimi, Mavi Marmara’dan sonra adeta panik yaþadý ve iki tarafý barýþtýrmaya çalýþtý. Çünkü Obama da, Amerikan devletinin güçlü aktörleri de çok iyi biliyorlardý ki Ýsrail ile iliþkiler bu þekilde devam ederken Türkiye-ABD iliþkilerinde belli bir çizgiyi geçebilmek zordur.

Sözün özü, Türkiye ve Hükümet karþýtý saldýrýlar önümüzdeki aylarda da devam edecektir. Bunu durdurmanýn yollarý nedir derseniz, bunu da bir sonraki yazýya býrakalým müsaadenizle.