İbrahim Güneş
İbrahim Güneş
Tüm Yazıları

İsrail tankı patlarken

Bu saldırı biçimine "Yerden bitme pusu hareketi" deniliyormuş.

Ben de emekli bir tuğgeneralin bana yazdığı mesajla öğrendim.

Görüntüleri incelemiş ve diyor ki, "Örtü ve gizlilik içinde yerden bitme Pusu hareketini mükemmel uyguluyor. Askeriyede ders niteliğinde izlettirilmesi gereken bir video", yani Hamas belli ki bu saldırı biçimine çok sıkı çalışmış ve meskûn mahal çatışması için İsrail'i Gazze sokaklarına bekliyor.

Burada dikkat çekici olansa patlama anı, İsrail tankları uzaktan saldırılara karşı aktif koruma sistemine sahip, ancak elinde bomba ile tankın üstüne koşan bir mücahide karşı çaresiz. Normal şartlarda tankı İsrail askerlerinin, piyadelerin koruması gerekiyor. Ancak İsrail ordusu hem disiplinsiz hem de "Netanyahu'nun savaş politikaları için neden ölüyoruz" diye sorguluyor, yani hoşnutsuz. Bu yüzden tankların yanında yürümek istemiyorlar. İsrail'in Gazze'yi Hiroşima'ya çevirmek için 18 bin tondan fazla bomba atmasının sebebi bu.

İsrail "Ya teslim olun ya da ölün" diyor. Ama yine de Hamas'ın direnişi kırılamadı.

Şimdi soru şu zaman kimden yana işliyor? Ekonomisi sallanmaya başlayan, ordusunda başıbozukluk çıkma ihtimali yükselen ve ABD'nin "suyu ısındı" dediği Netanyahu'dan mı, yoksa ölümü öldüren Gazzeliler ve Hamas'tan yana mı?

KIZILELMA'NIN TEKERİNİ SİLEN ANNE

Elinde ıslak mendil, Bayraktar Kızılelma'nın tekerini silen bir anne, okumak anlamak isteyene ne çok mesaj veriyor değil mi? Muhalefet ne kadar vurmaya çalışırsa çalışsın, muhalefet medyası istediği kadar manşet atsın. Millet Selçuk Bayraktar nezdinde Türkiye'nin bu alanda attığı her adımı kabullenmiş, bağrına basmıştır. Sarayburnu'nda demirleyen TCG Anadolu'ya akın akın gidenler, TOGG ile gururla gezenler ve Kızılelma'nın tekerini silenler kıymet bilenlerdir.

Bu yüzden çamur at izi kalsın siyaseti, güneş balçıkla sıvanmaz atasözü karşısında eriyip gitmektedir...

"ALFABE BİRLİĞİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kazakistan'dan verdiği mesaj gerçekten çok kritik önemde... Türk Devletleri Teşkilatı'nın ayakları her yıl biraz daha yere sağlam basıyor. Özellikle Zengezur Koridoru'nun hayata geçmesinin ardından Anadolu'dan, Kafkaslar'a "Kızıl Elma" hayali için bir adım daha atılmış olacak.

Elbette TDT'den bir AB çıkmasını hemen beklemek haksızlık olur. Ama işte, dilde, siyasette, ekonomide birlik sağlanabilirse, bu yüzyıl gerçekten de Türk yüzyılı olabilir. Astana'daki zirvenin mottosunun "Türk Devri" olması tesadüf değil. Ama zirveden yansıyan liderlerin birbirini tercüman aracılığıyla kulaklık kullanarak dinlediği fotoğraf da üzücü. Erdoğan'ın "Dil birliğinin önemi aşikâr, bunun ilk adım için 'Alfabe Birliği'nin sağlanmasıdır açıklamasını bir kenara not edin. Gün gelir o da olur, neden olmasın...

"HANÇERLENMEK"

CHP'nin kurultayını işlerin yoğunluğu sebebiyle biraz göz ucuyla takip edebildim. Kılıçdaroğlu'nun "Beni asıl üzen omzumdaki yük değil, sırtımdaki hançerlerdir." ifadesi dikkatimi çekti. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olduğunda Muharrem İnce'nin yaşadıklarını düşündüm. Acaba empati yapmış mıdır?

Burada asıl dikkat çekici olan sırtından hançerlenme meselesinin CHP'de yaygınlaşmış olması, bu yüzden kurultayı kimin kazandığından çok, "bu CHP kimin umudu olur" sorusuna kafa yormak gerekiyor.

Terörist elebaşlarının umudu olan,

Hizipler ve kavgalarla anılan,

Belediyelerde iflas etmiş (İspark nasıl iflas etmiş olabilir, hâlâ anlayabilmiş değilim)

Bir CHP'nin halkın umudu olması gerçekten zor. Ben İmamoğlu'nun yanında Mahmut Tanal oturuyordu yazayım, gerisini siz hesaplayın.

Neyse CHP seçmeni en doğrusunu bilir.

Yerel seçimde kararını verir.

GÖZDEN IRAK OLANLAR

Muhalefet ve muhalefet medyası kendi iç kavgalarından onları unutmuş olabilir.

Ama biz depremzedeleri de "Evlat Nöbeti"ndeki aileleri de unutmadık.

Gözden ırak olsalar da gönülden ırak değiller.

Aralık ayında depremzedelere 40-50 bin konut teslim edilmeye başlanacak.

200 bin konutun inşası sürüyor. Allah emek verenlerden razı olsun. Evlat nöbeti ise bin beş yüz günü çoktan geride bıraktı. Ve nöbeti katılan aile sayısı 368'e yükseldi. Anne Ziyamet Altunbey, 17 yaşında dağa götürülen oğlu Fırat'a geri dön çağrısı yaptı.