Dün doðumlarý üzerinden henüz dört saat geçmiþ iki kundak bebeðinin de olduðu hastaneyi acýmasýzca bombaladý Ýsrail. Bu kapkaranlýk dünyada sadece dört saat durabilen iki küçücük insan! Kýyamet günü, karþýmýza çýkarýldýklarýnda ve ''suçlarý neydi de diri diri topraða gömüldüler' diye sorulduðunda, sadece bebek katilleri deðil, bizler de acaba ne cevap vereceðiz... Bilmiyorum...
Bir yýla yakýndýr Gazzelileri katlediyor Ýsrail. Aralýksýz olarak, þýmarýkça, meydan okuyarak gerçekleþtiriyor hem de bunu. Mide bulandýrýcý bu çullanma, sadece Gazzelilere yönelik deðil, artýk o boyuta geldi çattý ki, Ýsrail tüm insanlara, insanlýða, insana has tüm deðerlere karþý, yok edici bir güce dönüþtü.
Artýk ne söz ne yazý ne imza ne eylem kar ediyor. Ýsrail'in anlayacaðý tek dil var; o da mazlumlarýn meþru müdafa hakký çerçevesinde harekete geçmek... Bu manada uluslararasý sistemde alýnan kararlar, Adalet Divaný'nda görülen davalar, ileride Ceza Mahkemesi kapsamýna sokulmasý düþünülen iddianame talepleri var... Bunlar iþin hukuki ve diplomatik kýsmý.
Ama bir de iþin sýcak çatýþmalarla ilgili yüzü var. 1999 yýlýndan beri köþe yazarlýðý yapmaktayým ve genel temalarým içinde savaþ çýðýrtkanlýðýna asla yer olmadýðýný okuyucularým da yakinen bilirler. Lakin Ýsrail'in gözü doymaz þekilde yürüttüðü toprak iþtahý, her ne kadar buna arz-ý mev'ud gibi ütopik bir mana yüklemeye çalýþsalar da düpedüz evet toprak iþtahý bir türlü durdurulamýyor ve hatta ülkemizi de tehdit etmekten çekinmiyorlar....
Bu bizi ister istemez savaþa hazýr bir güç halinde tutmaya zorluyor. Aliya Ýzzet Begoviç'in de dediði gibi, 'savaþa en çok hazýr olmasý gerekenler, barýþý en çok isteyenler olmalýdýr'... Bu baðlamda, çok da kalem oynatmadýðým savaþa hazýrlýk, askeri teçhizatlanma, savunma modernizasyonu gibi baþlýklarýn ne kadar hayati olduðunu bizzat yaþayarak görüyorum, görüyoruz...
Ýki ateþin arasýndayýz: Kuzeyde Ukrayna, güneyde terör örgütleri ve Ýsrail... Ýki ateþin arasýnda rahat uyuyabilmek için, içeride ne kadar fikir ayrýlýklarýmýz olursa olsun, milli birlik ve dayanýþmayý saðlamak, dýþarýda da zamanýn þartlarýna uygun bir savunma sistemi inþa etmek zorundayýz...
Ýsrail'de sivil zannettiðimiz halk topluluklarý aslýnda silahlandýrýlmýþ gönüllü askerlerdir, son günlerde hýzla orduya dahil edilen sivil nüfus hiç dikkatinizi çekti mi? Her Ýsrail vatandaþý gayet iyi þekilde askeri eðitimden geçiriliyor. Saðcýsý solcusu, mecburi kýlýnmýþ askerliðini üstelik iki kez yerine getiriyor. Bu koþullarda düþündüðümüzde diyebiliriz ki silahlandýrýlmýþ ve mobilize güç haline getirilmiþ bir Ýsrail halký ile karþý karþýyadýr Filistinliler... Sadece Filistinliler mi? Hedef olarak gösterdikleri; Yemen, Ýran ve Türkiye de ayný çýlgýn gözü dönmüþ toplumla karþý karþýyadýr...
Üstelik Ýsrail, Ýsrail'den ibaret de deðildir, belki Ýsrail'den çok daha acýmasýz bir diaspora, gerek maddi imkan, gerek silahlandýrma, gerekse medyatik, akademik algý yönetimleriyle eli kanlý katliamcýlarýn destekçisidir...
Ama dikkat ederseniz, tüm bu dehþetli kan dökücülüðün, stratejik planlarýn, devasa silahlanmýþ yapýný karþýsýnda; soylu bir halk, tek baþýna, hiçbir dýþ destek de görmeden, tek bir kurþun bile atmadan, þehadetlerinden baþka hiçbir þeyleri olmadan, büyük ve asil bir mücadele veriyor...
Bu verilen mücadele sadece Gazzelilerin, Gazzeliler ve Gazze için verdiði bir mücadele deðil aslýnda. Ýnsan olmanýn, insan olarak kalabilmenin, sevginin, saygýnýn, nezaketin, umudun, varoluþ neþesinin, þükretmenin, insani dayanýþmanýn da kaný dökülüyor. Düþen her bir Gazzeli ile, insanlýðýmýzýn bir kýsmý da düþüyor.
Vahþetin, yýkýcý barbarlýðýn temsiline dönüþen Ýsrail ise, modern çaðýn vampirler topluluðu oluyor. Gazzelilere karþý deðil sadece, Ýsrail aslýnda insanlýða karþý!
Bu büyük savaþta, yerimizi kuþkusuz insanýn yanýdýr... Ýnsanýn yaný olmalýdýr...