Geçtiðimiz günlerde TBMM'de gerçekleþtirilen gizli oturum, bölgedeki gerilimin ne denli ciddi bir boyuta ulaþtýðýnýn en somut göstergelerinden biri. Ýsrail'in sýnýr tanýmayan saldýrýlarý sadece Gazze, Ýran ve Lübnan'ý hedef almakla kalmýyor, ayný zamanda Türkiye için de giderek büyüyen bir tehdit oluþturuyor. Cumhurbaþkaný Erdoðan, son konuþmalarýnda Ýsrail'in Türkiye'ye doðrudan bir tehdit teþkil ettiðini vurgulayarak bu tehlikenin boyutlarýný açýkça gözler önüne serdi: "Vadedilmiþ topraklar hezeyaný ile hareket eden Ýsrail yönetimi, tamamen dini fanatizmle beslenen bu anlayýþýný, Filistin ve Lübnan'dan sonra, açýk söylüyorum, bizim vatan topraklarýmýz üzerinde de uygulamaya çalýþacaktýr." Bu açýklama, tehdidin boyutlarýný gözler önüne seriyor.
Peki, Ýsrail'in bu saldýrgan tutumu ne anlama geliyor ve Türkiye için hangi somut tehditleri barýndýrýyor? Ýsrail Askeri Ýstihbaratý (AMAN) raporuna göre, Türkiye'nin "agresif politikalarý" nedeniyle tehdit oluþturabilecek ülkeler listesine alýnmýþtý. Times of Israel'de yer alan habere göre, Ýsrail istihbaratý tarihinde ilk kez Türkiye'yi bu rapora dahil etmiþti.
Ýsrail'in bu saldýrgan ve geniþleme arzusu sadece bölgesel bir güvenlik sorunu deðil, ayný zamanda uluslararasý hukukun hiçe sayýldýðý bir durum. Ýsrail, uluslararasý normlara ve Birleþmiþ Milletler kararlarýna raðmen, bölgedeki egemen devletlerin sýnýrlarýný tanýmadan hareket ediyor. Gazze'ye uygulanan abluka ve sürekli saldýrýlar, Lübnan'a yönelik operasyonlar, Ýran'a karþý tehditkâr tutum, Ýsrail'in yayýlmacý politikalarýnýn açýk göstergeleri. Bu saldýrýlarýn ardýnda yatan "Vadedilmiþ Topraklar" ideolojisi, Türkiye sýnýrlarýný kapsayan bir tehdit olarak karþýmýza çýkýyor.
Öte taraftan, Ýsrail'in Kürt baðýmsýzlýðýna verdiði destek sýr deðil. Özellikle 2017'deki IKBY baðýmsýzlýk referandumu ile belirginleþen bu destek, Ýsrail Baþbakaný Netanyahu'nun Kürt halkýnýn "meþru devlet kurma çabalarýný" desteklediklerini açýklamasýyla teyit edilmiþti. Bu, Ýsrail'in Orta Doðu'daki ayrýlýkçý hareketlere tarihsel olarak verdiði desteðin bir parçasý olarak deðerlendiriliyor. Benzer þekilde, Ýsrail Dýþiþleri Bakan Yardýmcýsý Tzipi Hotovely, Suriye'deki YPG/PYD güçlerine atýfta bulunarak, Ýsrail'in Kürt güçlerine "farklý þekillerde yardým ettiðini" belirtmiþti. Netanyahu'nun oðlu Yair Netanyahu'nun sosyal medyada Türkiye'yi de kapsayan sözde "Kürdistan haritasý" paylaþýmý da bu durumu daha da görünür kýlýyor.
Hatýrlanacaðý üzere, Türkiye'nin Ýsrail'den kiraladýðý Heron insansýz hava araçlarý, Kuzey Irak'ta gerçekleþtirilen operasyonlar sýrasýnda arýza yapmýþ ve tamir için Ýsrail'e gönderilmiþti. Ancak, Heronlarýn tamiri için ödeme yapýlmýþ olmasýna raðmen, araçlar geri gönderilmemiþ veya tamir edilmemiþti. Ayný þekilde, Suriye'deki YPG unsurlarýnýn ABD tarafýndan Golan Tepeleri üzerinden Ýsrail'e destek saðladýðý, bu unsurlarýn Ýsrail ordusuyla entegre olduðu ve maaþ aldýklarý biliniyor.
Türkiye'nin bu saldýrgan tutuma karþý kayýtsýz kalmasý düþünülemez. Ýsrail'in dini fanatizmle meþrulaþtýrmaya çalýþtýðý bu politikalar, Türkiye'nin ulusal güvenliði açýsýndan doðrudan bir tehdit oluþturuyor. Bu baðlamda Türkiye, hem askeri hem de diplomatik açýdan gerekli önlemleri almak zorunda.