Dün iþsizlik (Aðustos) cari açýk (Eylül) ve merkezi yönetim bütçesi (Ocak-Ekim ve Ekim-2012) gerçekleþmeleri birlikte geldi. Aslýnda dün gelen rakamlar, hem ekonomi yönetiminin hem de piyasanýn beklentisi doðrultusunda. Ama bu üç veriyi yan yana deðerlendirdiðimizde, bu veriler bize önümüzdeki günleri de anlatýyor. Biliyorsunuz Türkiye, iþsizlikte Haziran ayýnda yüzde 8’lik tarihi seviyeyi yakalamýþ ama biz bu tarihi seviyenin, var olan halde, görebileceðimiz en iyi durum olduðunu söylemiþtik. Nitekim ilk önce 8.4’e geldik sonra da 8.8’e. Gerçi þu noktayý da atlamamak lazým, mevsim etkilerinden arýndýrdýðýmýzda, Haziran’da iþsizliði 8.9 olarak görüyoruz. Aðustos’ta ise 9.2. Buradaki artýþ daha az ancak yine de istihdamda bir ‘U’ dönüþü yapmak üzere olduðumuzu söylemek gerek. Bunun iki temel nedeni var; birincisi ihracatýn hýzýnýn, hem Avrupa krizine, hem de Ortadoðu kargaþasýna baðlý olarak kesilmesi ikincisi ise ekonomi yönetiminin yeni yýlla birlikte baþlattýðý ekonomiyi soðutma ve büyümeyi düþürme çabasý. Tamam, dün Maliye Bakaný Sayýn Mehmet Þimþek’in söylediði gibi ekonomi hala istihdam yaratmaya devam ediyor ama ayný ekonomi, yarattýðý istihdamdan daha fazla iþgücü kapasitesi ortaya çýkarýyor. O zaman hem iþsizlik hem bütçe gerçekleþmeleri hem de cari açýk rakamlarý arasýnda güçlü bir baðlantý var. Öncelikle bütçenin Ocak-Ekim açýðýnýn, geçen yýla göre gösterdiði muazzam artýþ, harcama tarafýndan ziyade gelir tarafýndaki aþýnmadan kaynaklanýyor. Þunu da belirtelim ki, Ekim ayýnda bütçede bir toparlanma da gözüküyor. Son önlemler olmasaydý bu açýk çok daha fazla olacaktý. Ama bu açýðýn da nedeni, ‘þu soðutma çabalarý.’ Buna da bütçenin paradoksu diyelim. Bütçenin gider tarafý, yaklaþýk yüzde 18’e varan bir artýþ gösterirken gelir tarafý yüzde -yaklaþýk, ortalama- 11 oranýnda artmýþ. Yine dolaylý vergi artýþý ve katma deðer vergisi gibi önemli kalemlerdeki artýþ yüzde 6’lar civarýnda ve ithalde alýnan katma deðer vergisinde düþüþ var. Faiz giderlerindeki artýþ ise yüzde 15’i aþýyor. Personel giderleri ile gelir artýþý arasýnda paralellik var ama saðlýk, emeklilik, sosyal yardým giderleri yüzde 30’lara (27.9) uçmuþ. O zaman diyeceksiniz, nasýl harcama tarafýndan ziyade gelir tarafýndan kaynaklanýn bir olumsuzluk var denir? Çok basit, Türkiye ekonomisi 2010 ve 2011 büyüme hýzýný takip etseydi hem dolaylý vergilerde hem de ithalat dahil katma deðer vergisinde bütçe giderlerine paralel bir artýþ görecektik. Öncelikle istihdam oluþturan bir büyüme çizgisi hem gelir vergisinin artýþ hýzýný yukarý çekecek hem de faizi aþaðýya çekerek faiz giderlerini düþürecekti. Þunu tekrar etmek istiyorum: Bir ekonomide faizleri, ne olduðu belirsiz deðerleme kuruluþlarýnýn notu ve bunun sonucu gelecek sýcak para ile düþüremezsiniz, bu kalýcý ve istikrarlý olmaz. Faiz, ancak ihracata, yeni öncü sektörlere dayalý bir sanayileþme ve büyüme politikasý sonucu kâr oranlarýnýn yükselmesiyle düþer. Ama bu yol ayný zamanda bütçeyi de yoluna koyar. Siz bu yolda ýsrar ederseniz dolaylý vergilere dayalý sistemi deðiþtirme cesaretini de bulursunuz.
Avrupa’nýn resesyonu ve Türkiye’nin cari açýðý
Þimdi tam burada cari açýk denileceðini biliyorum. Dün gelen Eylül verisi, enerji hariç cari dengede 3.2 milyar dolar ile pozitife dönüldüðünü gösteriyor. Cari açýk ise yýllýk bazda 55.8 milyar dolara geriledi. Peki, Türkiye bu durumu büyümeyi düþürmeden saðlayabilir miydi? Þüphesiz evet, zaten bu tablo son iki yýldýr devam eden ihracata dayalý sanayi büyümesinin sonucudur. Çünkü küresel þartlarda rekabet eden ve nitelikli ara malý üreten bir sanayi çevrimi yakaladýk ve bu da ara malý ithalimizi düþürdü. Stratejik limanlara ulaþýmý otobanlarla kolaylaþtýrýp yerli ürünlerin ihracatýna hýz verdik.
Türkiye’nin cari açýðýnýn iki kaynaðý var; enerji ve ara malý ithali. Ekonomiyi küçültme çabalarý ne enerjiyi ne de ara malý ithalini gerçek anlamda çözer. Bu ikisini de çözecek olan istikrarlý bir yatýrým ortamý ve yüksek katma deðerli istihdama dayalý yeni bir büyüme ve kalkýnma politikasýdýr.
Öte yandan dün Avrupa’dan gelen büyüme verileri Euro Bölgesi’nin resesyona girdiðini gösteriyor. Euro Bölgesi GSYÝH 2. çeyrekte 0.2 daralmýþtý 3. çeyrekte de 0.1 ile daralma sürdü. Dolayýsýyla bu resesyon demek. Almanya’da da düþüþ sürüyor ve yakýnda krizin merkezinin Almanya olduðunu göreceðiz. Avrupa bu haliyle biterken Ýsrail’in Gazze saldýrýsý, hem petrol fiyatlarýný yukarý çekerek Rusya’ya konumunu korumasý mesajý vermek hem de ABD’yi sýkýþtýrarak Suriye-Baas’a yönelik cepheyi bölmek amacýný taþýyordu. O zaman bütün bu olanlarý hem Avrupa’da hem de Ortadoðu’da ‘kaybedenlerin’ son hamleleri sayabiliriz. Avrupa’nýn ve Ortadoðu’nun ‘eskileri’ giderken Türkiye ayaðýný gazdan çekmemeli.