32. Ýstanbul Film Festivali’nde iki hafta içinde 200’ü aþkýn yapým seyirciyle buluþuyor. 1980’lerin ilk yarýsýnda mütevazý sayýlarda ama oran olarak çok daha anlamlý bir yekun tutan filmin beyazperdeye yansýdýðý Sinema Günleri’nden bugünlere nicelikte çok artýþ görülmekle beraber, niteliðin ayný oranda yüksek olduðu izlenemiyor.
Belli bir tarih aralýðýnda daha az sayýda ama seyircilerin sinema kültürü adýna deðerlendirmelerde ortak bir dil tutturmasý bakýmýndan verimlilik katsayýsýnýn daha yüksek olduðu o günlerden bugüne gelinen süreç, çok deðiþik mahiyette birçok filmin ayný bohçada yer almasýyla sonuçlandý. Oysa bir film festivalinin, sanatýn ana hedeflerinden olan aþkýn boyutun seyircilerde neþvünema bulmasý, yüksek bir ruh inþasýnýn gerçekleþmesi gibi yönelimleri olmasý gerekirken, renkliliðin ve çeþitliliðin albenisiyle çokluðun içinde varolmasý, üzerine düþünülecek bir konu gibi görünüyor.
Sosyal deðerler bakýmýndan da kimi uç örneklerin yer almasý da bir diðer mevzu olarak duruyor. Farklý yapý ve yaklaþýmlardaki festivallerin sinemanýn diðer odalarýna ýþýk tutmasý bakýmýndan sahneye çýkmasý sinema adýna bir kazanç olarak belirecektir.
Yine de festivalin seçtiði filmlerden bir seçme yapacak olursak, belli sinemasal deðerler taþýyan kimi çalýþmalar ehemmiyetle karþýmýza çýkýyor. Bunlardan ‘Uluslararasý Yarýþma’ bölümünde Ziyad Dueyri’nin yönettiði bir ortak-yapým olan Saldýrý, Ýsrail’deki bir intihar saldýrýsýnýn doðasýna mercek tutuyor. Avustralya’dan Tony Krawitz’in Ölü Avrupa adlý eseri, bugünkü Avrupa’nýn sosyal ve ruhsal problematiðinden dem vuruyor. Ukraynalý Eva Neymann’ýn Kuleli Ev’i, hasta bir anneyle oðlunun hikayesinden kendi toplumunun insani duyarlýlýðýný ele alýyor. Kazakistan’dan Darezhan Omirbayev, Öðrenci adlý yapýmýnda, Dostoyevski-Bresson-Yankesici çizgisinde Suç ve Ceza’yý yeniden yorumluyor.
‘Ýnsan Haklarý Yarýþmasý’ bölümünde Anais Barbeau-Lavalette, Kanada-Fransa ortak-yapýmý Ýnþallah’ta, bir Filistin mülteci kampýnda Kanadalý bir kadýn doktorun yüzleþmelerini perdeye getiriyor. Mehdi Fleifel’in bir ortak-yapým olan Bizim Olmayan Dünya’sý, Lübnan’daki bir mülteci kampýnda bir ailenin üç neslini iþliyor. Laos’tan Kim Mordaunt, Roket’te ritüellerin süskediði bir yol filmini gerçekleþtiriyor. Afganistan’dan Atik Rahimi’nin Sabýr Taþý, felçli kocasýna bakan genç bir kadýnýn iç dünyasýný aktarýyor.
‘Ustalar’ kýsmýnda, Portekiz’in yaþý 100’ün üstündeki ünlü yönetmeni Manoel de Oliveira’nýn Gebo ve Gölge adlý çalýþmasý, bir ailenin dramýný dile getiriyor. Yeni Dalga’nýn esintilerini getiren Alain Resnais, Henüz Birþey Görmediniz’de kurmaca ile gerçeðin tabiatýna eðiliyor. ‘Dünya Festivallerinden’ bölümünde aralarýnda Olievira ve Aki Kaurismaki’nin de bulunduðu dört yönetmen, Tarihi Þehir Merkezi’nde Guimaraes’in ruhunun keþfine çýkýyor. Mýsýrdan Yusri Nasrullah, Çatýþmadan Sonra’da Tahrir’de baþlayan olaylara bir aþk hikayesinden projeksiyon yapýyor. Ýskandinavya’dan Joachim Ronning ve Espen Sandberg, Kon-Tiki’de Büyük Okyanus’u bir salla geçen Thor Heyerdahl’ýn azim dolu macerasýna eðiliyor.
‘Yeni Bir Bakýþ’ bölümünde Kazak yönetmen Emir Baygazin, Uyum Dersleri’nde bir okulda öðrencilerin psikolojik mücadelesinden güç dengelerine içten bir bakýþ sergiliyor. Annemarie Yasir, Seni Gördüðümde adlý ortak-yapýmýnda 1967 Ürdünü’nde yine bir Filistin mülteci kampýnda, bir çocuðun gözlerinden olaylarý deðerlendiriyor.
‘Antidepresan’ bölümünde Finlanda’dan Maki Kaurismaki, Kuzeye Giden Yol’da uzunca bir süre birbirlerinden ayrý düþen bir baba ve oðlun uzun yol boyunca birbirlerini tanýma sürecine tanýklýk ediyor. ‘Kadýn Hikayeleri’nde Suudi Arabistan’dan Hayfa el-Mansur, bu ülkede çekilen ilk uzun metraj film olan Vecide’de bir bisiklete sahip olma peþindeki bir kýzýn hayatýna mercek tutuyor.