Ýlk oyunu 1994'te Ýstanbul seçimlerinde kullanmýþ bir Ýstanbullu olarak söyleyeceklerim var. Dünyanýn pek çok metropolünü görmüþ bir gazeteci olarak söyleyeceklerim var.
Ýlkinden baþlayayým, neyi kaybettiðinizi ya da neyi kazandýðýnýzý bilmezseniz sahip olduðunuzun kýymetini de bilemezsiniz. Ýstanbul nasýldý biliyor musunuz? Dýþarýya çamaþýr asamadýðýnýz, assanýz kömür kokusundan giyemediðiniz bir þehirdi. Banyolarýndaki küvetleri sadece su depolamak için kullanabildiðiniz bir þehirdi. Belediye baþkan adaylarýnýn "Haftanýn iki günü çeþmelerinizden su akacak" diye seçim vaadinde bulunduðu bir þehirdi. Çöplerin toplanmadýðý, çöp yýðýnlarýnda metan gazý patlamalarýnýn olduðu bir þehirdi. Altýn boynuz namlý Haliç kokudan geçilmeyen bir balçýk, bataklýk haline gelmiþti. Ýstanbul atýk arýtma denilen þeyle henüz tanýþmamýþtý.
Yeþil alan namýna zengin muhitlerdeki parklar vardý. Ulus, Bebek, Gezi, Maçka, Yoðurtçu Parký... Malum son yýllarda solcularýn örgütlenme mekanýna dönüþtüler.
Bir de sadece üst sýnýfýn kullandýðý boðazýn etrafýndaki birkaç koru. Belediyeye ait tesislerin dahi halka açýk olmadýðý bir yerdi Ýstanbul. Dünyanýn bu en güzel þehrinin dünyada esamisi okunmuyordu.
Neler yoktu peki?
Marmaray yoktu, Avrasya Tüneli yoktu, Kuzey Marmara Otoyolu yoktu. Metro aðlarý yoktu, Metrobüs hattý yoktu, þehir içinde kullandýðýmýz sayýsýz tünel yoktu. Yavuz Sultan Selim Köprüsü yoktu, Ýstanbul Havalimaný yoktu. Þehir hastaneleri, Millet bahçeleri yoktu, þehir kütüphaneleri yoktu. Taksim Camii yoktu, Rami Kütüphanesi yoktu, Çamlýca Kulesi yoktu, Çamlýca Camii yoktu, Ayasofya Camii açýlmamýþtý. Restorasyon çalýþmalarýný, kamu binalarýnýn tamamýnýn yenilendiðini falan söylemeye gerek var mý bilmiyorum.
Yani Ýstanbul hep, 2019'da Ekrem Ýmamoðlu'nun yönetime geçtiði zamanki gibi deðildi. Recep Tayyip Erdoðan Ýstanbul'a baþkan seçildiðinde Ýstanbul periþan haldeydi. O günden bu güne AK Parti ile birlikte belediyeciliðe bir seviye geldi. "AK Belediyecilik" adeta markalaþtý.
"Ýstanbul nimet nimet" diyerek iþ baþýna gelenler, kýt kaynaklarla mamur edilmiþ bir Ýstanbul teslim aldýlar ve ne yazýk ki o günden bu güne Ýstanbul'a irtifa kaybettirdiler, zaman kaybettirdiler, kaynak kaybettirdiler, vizyon kaybettirdiler.
Ýstanbul'u hiç ciddiye almadýlar. Ýstanbul'u bir sýçrama tahtasý olarak gördüler. Ýstanbul'un öz kaynaklarýný kendi ikballerine sermaye ettiler.
ÝBB pek çok bakanlýktan daha büyük bir bütçeye sahip. Buna raðmen Ýmamoðlu engelleniyoruz yalanýna sýðýndý. Oysa Ýstanbul'un bütçesinin yüzde 88'i hükümetten geliyor. Üstelik bu bütçe son beþ yýllýk dönemde önceki dönemlere göre artmýþ, yüzde 68'den yüzde 88'e çýkmýþ. Nasýl oluyorsa yine de engellendiklerini iddia ediyorlar.
Ýstanbul'da 39 ilçe var; Ýstanbul'un bütçesi bu 39 ilçenin bütçesinin toplamýnýn 4 katý büyüklüðünde. Ama ÝBB'nin yýllýk yatýrým harcamasý pek çok AK Parti ilçe belediyesinden daha düþük. Burada bir tuhaflýk yok mu?
Baþka tuhaflýklar da var tabii, "nimet nimet" denilen kaynaklarýn nerelere harcandýðýna dair fikir verici; AK Parti döneminde ÝBB'nin ürettiði öz kaynak toplam gelirinin yüzde 38'ini oluþturuyorken, Ýmamoðlu döneminde yüzde 12'ye kadar düþüyor.
AK Parti döneminde gelirlerin yüzde 53'ü yatýrýma ayrýlýrken Ýmamoðlu döneminde yatýrým bütçesi yüzde 37'ye geriletiliyor. ÝSPARK dahil yatýrým maliyeti olmayan, personel dýþýnda gideri olmayan kuruluþlar bile zarar eder hale geliyor ya da zarar ettiði söylenerek baþka dolaplar çevriliyor.
Yatýrým bütçesi
Akýl almayan iþler...
Yatýrým bütçesi sosyal faaliyet bütçesinden, deprem bütçesi reklam bütçesinden düþük þekilde yönetiliyor ÝBB.
Ýstanbul, dünya metropolleriyle karþýlaþtýrýldýðýnda alt yapýsý itibariyle oldukça yeni bir þehir. Ama hýzla eskiyor, hýzla kirleniyor, trafik yoðunluðu katlanýlmaz hale geliyor. Deprem riski kapýsýnda olan, Türkiye'nin ekonomik ve kültürel hayatýnýn kalbi konumunda, turizm gelirleri itibariyle dünya sýralamalarýna giren bir þehrin nasýl yönetildiði güvenlik meselesi mesabesindedir.
Seçmenin sandýða giderken meseleye bu yönüyle de bakacaðýný düþünüyorum.