Ýstanbul Mushafý...

Kanlýca'daki Ýslam Medeniyeti Sanat Bahçesi'ne girdiðinizde, sanki bir Osmanlý minyatürünün içine yolculuk ediyormuþsunuz hissine kapýlýyorsunuz. Güller, sümbüller, çamlar, serviler arasýnda kuþ sesleriyle asude bir mekân ve içinde bal arýsý gibi çalýþan sanatkârlarýyla canlý ve yaþayan bir medeni birikim... Tam anlamýyla bir nakkaþhane, sanatý nakþederken, kalpleri de nakþeden bir bahçe...

Bilim Kültür ve Sanat Derneði (BÝKSAD) nasýl yola çýktýklarýný þöyle anlatýyor: 'Ýnsan her zaman güzeli anlatmak ister. Güzel olaný deðerli ve kendine yakýn kabul eder, ona tutku ile baðlanýr. Ýçinde yaþadýðýmýz zaman ise bu deðerlere uzak kaldýðýmýz, anlayýþ derinliðinin günden güne azaldýðý, ruhlarýn bunaldýðý kuru, çorak bir mevsim gibidir. Böyle bir ortamda mutlu olabilmenin en saðlýklý, en müstakim yolu güzel ve iyi olaný arayýp bulmaktýr. Ýþte biz bu düþünceden hareketle yola çýktýk...'

Bir zaman köprüsü veya yaralý bilincimizi, bulanýklaþmýþ, uçmuþ gitmiþ hafýzamýzý onaracak, yepyeni bir canlýlýkla harekete geçirecek bir kavþak niteliðinde anlayacaðýnýz. Geleneksel sanatlar baþlýðýný soyut bulduðumu daha evvelki yazýlarýmda zikretmiþtim, Ýslam Sanatlarý, hassaten müminlerin kitabý olan Kuraný Kerim'i yazmak, ciltlemek ve tezyin etmek üzere neþet etmiþlerdir. Yani bizim sanatýmýz aslen bir maksada yaslanýr. Zamanla camilerin kitabelerindeki, duvarlarýndaki, tavanlarýndaki yazýlar ve çini desenler, kabir taþlarýndaki süslemeler, türbe ve zaviyelerin kapý kitabeleri, çeþme baþlýklarý, sanduka örtüleri, puþideler ile Ýslam sanatlarý çeþitlenmiþtir.

'Kur'aný Kerim Mekke'de nazil oldu, Kahire'de okundu, Ýstanbul'da yazýldý' sözüyle meþhurdur ki, Osmanlý medeniyeti, Ýslam yazým sanatýný aþýlamayacak güzellikte üsluplaþtýrmýþtýr. Hattatlar, -yetiþmelerindeki disiplin, terbiye ve usta-çýrak iliþkisinin verdiði kendine has týlsýmdan da olsa gerek- sadece kitap yazým ve çoðaltým iþini gören zanaatkârlar deðildir, toplum içinde saygý gören, özenilen, zarafet ehli, fikrine ve adabýna güvenilen kiþiler olmuþtur.

Hat yazým tarihimizde iki önemli kýrýlmayý zikretmeden de geçemeyiz. Ýlki matbuatýn –1729 yýlýnda basýlan Vankulu Lügati- ardýndan 18.yy'da giderek hýzlanan basým yayým, yepyeni bir sosyolojiyi de yanýnda taþýmýþtýr. Fakat 1 Kasým 1928 tarihindeki Harf Devrimi'nden sonra çok daha köklü bir uzaklaþma, hatta reddedilme, yasaklanma ile karþý karþýya kalan 'eski harfler', sahipsiz kalmýþtýr. Hattat Hamit Aytaç (1891-1982), Ýslam yazý sanatlarýna yön veren ve Ýslam dünyasýnýn dikkatlerini Ýstanbul üzerinde toplamayý baþaran büyük Türk hattatlarýnýn sonuncusudur...

Ne var ki feyzini Hamit'ten alan hattatlarýmýz, sayýca az da olsalar, yýldýz gibi parlamaktalar. Hatta Hüseyin Kutlu Beyefendi de bu parlak silsilenin bir devamý olarak, Cumhurbaþkaný Sayýn Recep Tayyip Erdoðan'ýn himayesinde, 66 yoldaþýyla birlikte Ýstanbul Mushafý'ný yazmaktaydýlar... Yedi yýldýr iþin üstündeydiler. Kâðýtlarýn kendileri üretip, mürekkeplerini kendileri damýtýyor, havanlarda dövülen misk ü amberler, gönüllerindeki zikirlerle coþuyordu...

Ýstanbul Mushafý; aslen 10 ciltten oluþuyor. Mushafta, Endülüs, Memlük, Ýlhanlý-Celayir, Türkmen dönemleri olarak anýlan Akkoyunlu ve Karakoyunlu devri, Timur, Babür ve Safevi dönemlerini takip eden Osmanlý'nýn ilk ve son dönemlerinden bugüne kadar uzanan ekoller ve üsluplar özü itibariyle temsil edilmiþ. 10 çeþit yazýnýn kullanýldýðý mushafta el yapýmý aharlý kâðýtlar için 800 bin yumurta aký kullanýlmýþ. Ýstanbul Mushafý'nda 1001 farklý tasarýmda durak, 14 farklý secde gülü ve aþr gülleri, 30 farklý cüz gülü, 120 hizip gülü ve 114 sure için ayrý tasarýmlarda sure baþlýðý yer alýyormuþ.

Safer el-Muhibbi el-Cerrahi'nin Tasavvuf Sözlüðünde þöyle bir beyit okudum: ''Bu gözlerin müþahede edip gördüðü þeylere ilim, kalbin müþahede ettiði þeylere ise yakîn denir'' diyor... Medeni birikimimiz, 'güzel' olaný, dünya ve ahiret için edeceði en toparlayýcý duasý içine bile yerleþtirmiþ. Bizde güzellik, dünya ve ahiret iþi... Bugünkü medeni hamlelerimizi görsel olarak elbette önemsiyoruz. Her þeyden evvel bize hatýrlattýklarý için. Lakin güzellik sadece ten gözü ile seyredilecek bir þey olursa zevkten ibaret kalýr. Safer Baba'nýn iþaret ettiði gibi; o güzelliðin bizi de güzelleþtirmesi ise ancak kalbimize girmesiyle mümkündür. Nicelikten niteliðe geçebilmek, güzelliði bir ahlak haline taþýyabilmek duasýyla... Bayramýnýzý da tebrik ederim efendim...