İstanbul Rum cemaatinin 70 yıl önceki şikâyetleri

Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü’nün görevlerinden biri de, yurt içinde çıkan gazete ve dergileri gözden geçirmek ve Başbakanlığı bilgilendirmekti.  Gayri müslim cemaatlerin basını da bu gözlemden kurtulamamıştı.

Başbakanlık Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü, tek-partili rejimin değişmesinden sonra da kendisine verilmiş eski görevlerine devam ediyor ve basını taramayı sürdürüyordu. O kadar ki; İstanbul’da yayınlanan bazı Rumca gazeteler de bu ilgiden yoksun kalmamışlardı. Maalesef gayri müslim basının tarihi hemen hemen hiç ele alınmadığından; o alanı pek de bilemiyoruz.

‘EKALİYETLER VE UYDURMALAR’

1946 yılının Temmuz ayında; ilgili müdürlük, İstanbul’da yayınlanan Metarrithmisis adlı Rumca gazetenin Haziran ayında yayınlanmış dört yazısını masaya yatırmış gibi görünüyordu. Buna yine İstanbul’da yayın hayatına devam eden Rumca Apoyevmatini gazetesini de eklemek gerekir. Onun da Haziran ayındaki iki sayısı gözden geçirilmişti.

Adı geçen ilk gazete; avukat Vladimir Mirmirorğlu’nun “Dervişler” adlı eserini “methediyor”du. Bu kitap, 1940 yılında Atina’ta basılmıştı. Mirmiroğlu, Fener Rum Patrikhanesi’nin hukuk müşaviriydi. Yazıda; yazarın “bu koca eserinde; Kur’an’ın uydurma olduğunu; eskiden Türklerin Anadolu’da ekalliyet [azınlık] halinde yaşadıklarını; Anadolu’da Türkçe konuşmanın tuhaf sayıldığını; velhasıl Türklerin gayri mütecanis bir millet olduklarını iddia” ettiği belirtiliyordu.

BALIKLI HASTANESİ:

Rum cemaatinin şükran duyguları Yine aynı gazetede; Balıklı Rum hastanesiyle ilgili olarak da şikâyetler vardı. Tarihi çok eskilere kadar uzanan ve bugün de hizmet vermeye devam eden bu hastane, Rum cemaatine aittir ve 1753 yılında kurulmuştur. Şimdi de bu şikâyetlere bir bakalım:

“Öteden beri Rum cemaatini alâkadar eden meselelerle meşgul oluyoruz. Tek mütevelli [eski CHP miletvekili] İstimat Özdamar sayesinde Balıklı hastaneleri eski mevkiini kaybetmiştir. Sayın hükumetimiz yılda 35-50 bin liralık yardımı yapmasaydı; şimdiye kadar çoktan kapıları kapanmış olurdu. İstamat Özdamar, hastaneden çekilmek üzere emir aldığı halde; birkaç gün tereddüt içinde kalmış ve ancak dün sabah [27 Haziran 1946] istifasını vermiştir.

Bu vesile ile gazetelere bir beyanname yollayan İstamat Özdamar, kendisini adeta bir veli nimet olarak takdim etmektedir. Halbuki Balıklı hastanesinin ne hâle geldiğini herkes bilir. Özdamar’ın istifası bütün Rumları memnun etmiştir. Balıklı, dünden itibaren Rumlara teslim edilmiştir. Haklı şikâyetlerini dinleyen hükûmetimiz ve bu meselenin hâllinde az gayret göstermeyen [Cumhuriyet] Halk Partisi’ne karşı Rumlar şükran borçludurlar.”

Gazetenin bu kez iktidarı destekliyor olması; başkaca şikâyeti olmadığı anlamına gelmiyordu elbette… Aksine gazete, Papa Eftim’e verilmiş olan kiliselerin iadesinde ısrarlıydı.

Bir başka Rumca gazetede de; Apoyevmatini gazetesinde; aynı şekilde Özdamar’ın istifasının uyandırdığı memnuniyet açıklanıyordu. Haberde şöyle deniyordu:

ÖZDAMAR’A TEPKİ

Apoyevmatini gazetesi; Özdamar’ın kamuoyuna açıklamasından hemen sonra; bu kez de ona yanıt verme gereğini duymuştu. Gazete, Özdamar’a hitaben kaleme aldığı beyannamesinde şöyle diyordu: “Kötü söz söylemektense, susmak hayırlıdır derler. Bay Özdamar; kendi arzularıyla çekildiğini söylerken, bizi çok saf zannetmektedir. Kendisini istifaya mecbur edenlerin hükûmetle [Cumhuriyet] Halk Partisi olduğunu hepimiz biliriz. İstamat Özdamar, Balıklı hastanesini insanî bir duygu ile idare ettiğini ve bu duygu ile bu işi üstüne aldığını iddia etmektedir. Halbuki aldığı bol maaş meydandadır.

Hesaplarının ve yaptığı işlerin meydanda olduğunu söylüyor; bunları murakıplar tetkik edeceklerinden, biz şimdiden bir şey söyleyemeyiz. Özdamar’ın sözlerine yalnız safdiller kanabilirler. Bay Özdamar; dışarıdan dahi hastaneye yardım etmeyi bir borç bildiğini söylüyor. Onun yardımı eksik olsun…”

Papa Eftim’in kilisesi

Yine aynı gazetede; Papa Eftim’in kilisesinden de söz edilmişti. Buna göre; gazete, bu kiliseyi ve Papa Eftim’i sert şekilde eleştiriyordu. Gazete şöyle yazmıştı: “Hemşerileri mübadele ile Yunanistan’a sevk edildikten sonra İstanbul’a gelen Keskinli papaz; patrikhaneye tecavüz ettiğinden dolayı, ruhani sıfatını kaybetmişti. Bundan sonra aklını başına toplaması lâzım gelirken; Galata’da bulunan iki Rum kilisesini işgal ve zapt etmiştir. Bu suretle kurduğu Türk Ortodoks kilisesinin mensupları kendi aile efradından ibarettir. Eftim Karahisaridis rahip olmadığı gibi, Hristiyan ve Ortodoks da değildir. Bu kiliselerin Rum cemaatine iadesini ve Eftim Karahisaridis’in bize ait olan kiliselerden uzaklaştırılmasını sayın cumhuriyet hükûmetimizden bekleriz.”