Ýstanbul Sözleþmesi, hazýrlandýðý dönemde pragmatik bir ihtiyaca yaslanýyordu. Avrupa Birliði’ne girebilmemiz için önümüze konan mevzuatta, öncelikli olarak yer alýyor oluþu, pek de kuþku uyandýrmamýþtý. Çünkü Avrupa Birliði’ne dahil olmak istiyorduk, kendimize bir þekilde çeki düzen vermeliydik, modernleþtiðimizin sinyallerini alabilmeliydiler bizi aralarýna alacak olanlar.
Bu durum bizim mütemadiyen tekrar ettiðimiz aþina bir dönüþüm hikayesiydi aslýnda. Tanzimat Fermaný, Islahat Fermaný, 1. ve 2. Meþrutiyetler hatta Cumhuriyet dönemindeki hukuk modernleþmelerini de bu kafileye eklemek gerekir... Asýl itibariyle, Avrupa’ya bakarak kendimize vermeye çalýþtýðýmýz çeki düzenlerdir...
‘’Muasýr medeniyet seviyesi’’ veya ‘’Avrupa Birliði kriterleri’’ gibi dýþarýdan iktibas yöntemiyle ve oldukça hýzlý bir etkileþimle gerçekleþmesini planladýðýmýz deðiþimlerin; kendi hayat hikayemize ne kadar uyduðuna hiç bakmayýz oysa, hangi fay hatlarýný kýrýp, hangi dirençlere yol açacaðýna, hangi buhranlarýn fitilini ateþleyeceðine hiç bakmayýz. Bunlar ne de olsa ‘’aydýnlatýlmasý gereken halkýn’’ þuurunu zaman içinde açacaktýr, biz yapalým hele, denilir ve yapýlýr...
Bu bizim hikayemizdir....
Þu günlerde kuvvetlenen Ýstanbul Sözleþmesi tartýþmalarýný, ‘’bizim hikayemiz’’de bir ilk olduðu için önemsiyorum. Toplum, ilk defa kendisini ilgilendiren bir hukuk metniyle ilgili bu kadar yüksek ses çýkartýyor. Toplumsal tepki; sivil kurumlarýn, derneklerin, vakýflarýn, sendikalarýn, akademisyenlerin, tek tek vatandaþlarýn itirazlarýyla güçlendikç güçlendi, peki ya siyaset buna kulak verecek mi?
AkParti döneminde gündeme gelmiþ ve kabul edilmiþ, üzerinden yýllar geçmiþ ve bu süreçte giderek yoðunlaþan eleþtirilere maruz kalmýþ bir sözleþmeden bahsediyoruz. Ýþin dikkat çeken yaný, AkPartili siyasetçiler de sözleþme hakkýnda þikayetlerini dile getiriyorlar. Sayýn Cumnurbaþkanýmýz bu konudaki rahatsýzlýklardan haberdar, bu rahatsýzlýðýn giderilmesini istiyor. Partinin Genel Baþkanvekili Numan Kurtulmuþ da halkýn rýzasýný önemseyen bir parti olduklarýný ifade ederek, nasýl girildiyse öyle de çýkýlýr minvalinde görüþ bildirdi...
AkParti, tabanýn sesini önemseyen bir parti. Önümüzdeki seçimlerde Ýstanbul Sözleþmesi meslesinin kendisi için ‘’handikap’’ olmasýný istemeyeceðinden eminiz...
1- Kadýna þiddet tek baþýna bir sözleþmeyle önlenemez. Kültürel, dini, toplumsal kodlarýmýzýn da bu süreçte iþ görmesi gerekir. Yasal tedbirler evet þarttýr, ama o yasalara uyacak nesilleri yetiþtirmek de toplumun görevidir. Oysa biz, kadýn þiddetini kriminal bir vaka olana kadar seyrediyoruz, bu yüzden, ‘’bu anlaþma olmazsa kadýn þiddeti artar’’cýlara katýlmýyorum. 2014’ten beri yürürlüktedir bu sözleþme, kadýna yönelik þiddet azaldý mý?
2- Sözleþmeye karþý çýkanlar, kadýna yönelik þiddet karþýtlýðý hakkýnda sözleþmeyi yapanlarla ayný karede. Onlarýn sözleþmeye karþý çýkýþlarýnda ise ‘’aile’’ duyarlýlýðý yatýyor. Sözleþme, aileyi þiddet mekaný olarak tarif edecek kertede aileyi, geleneksel deðerleri, dini inancý, kültüel kodlarý, söz gelimi namus deðerini dahi olumsuz atýflarla indirgeyeci bir dile sahip çünkü. Ayrýca 4.md/3.fýkrada geçen ‘’cinsel tercih’’ ifadesindeki tavrý, sözleþmeyi; ‘’eþcinselliði meþrulaþtýrýcý’’, ‘’nesilleri ifsad edici’’ bir konuma sürüklüyor zihinlerde...
3- Sözleþmeyi imzalamayan ‘’medeni’’ ülkelere baktýnýz mý hiç? Sözleþmeyi þerhler koyarak imzalayanlara baktýnýz mý? Sözleþmeden cayan ülkelere? Peki sözleþmeyi imzaladýðý halde uygulamaya koymaktan imtina eden ülkelere de baktýnýz mý? Bunlarýn hepsinde dini çekinceler var. Kilise’den duyulan çekinceler bunlar ve hiç bir siyasi parti ne Kilise’yi ne de toplumsal itirazlarý karþýsýna çekmeyi göze alabiliyor...
AK Parti’nin dini eksenden yükselen itirazlara kulak týkayacaðýný hiç sanmýyorum...