İstanbul ve Ankara harap olduktan sonra...

Ölçü bilmeyen çaylak aşçının yaptığı yemeğin tadının kaçmasına benzemeye başladı sıkıcı kavga... Herkes yedeğinde ne varsa kazana atıyor ve buradan lezzetli bir taam çıkmasını bekliyor... Çaylak aşçının yemeği daha ilk lokmada tükürülüp atılır; ama kavgada ortalığa saçılan iddialardan zevk duyanlar çıkabiliyor...

En son iddiayı işitmişsinizdir: Paris’teki PKK bürosunda işlenen üç cinayet de Câmia’nın işiymiş...

Bir başka iddia da şu: Yargıtay’da görülmekte olan bir davanın son aşamasında, Pensilvanya’ya kadar gidilip ‘’Nasıl bir karar verelim?’’ diye sorulmuş...

Dönün, etrafınıza bakın, çoğu kişinin işittiklerine inandığını göreceksiniz...

Kavganın başlangıcında, bu sürecin Câmia açısından büyük sorunlar doğuracağını söyleyenler, görüyorsunuz, haklı çıkıyor... Toz duman arasında, kulaklara gelen bilgilerle bilenen hınçla, herkes, vaktiyle inanmayıp elinin tersiyle ittiği anlamlı-anlamsız iddiaları şimdilerde ısıtıp gerçek imiş gibi sunuyor...

Tabii, onlara dönüp, ‘’Madem bunu biliyordun, neden daha önce söylemedin’’ diyenler çıkıyor; oysa söylememelerinin sebebi, o zaman bu tür iddialara inanmamaları... Şimdi kavga ortamı var ve vaktiyle inanılmayanlar kazana malzeme olarak atılabiliyor...

Koca bir şehrin bütün önemli şahsiyetlerinin kocakulaklarla dinlendiği söylendi. Havadan ortam dinlemesi yapmak üzere ithal edilmiş aygıt kaybolmuş; nereye gittiğini bilen yokmuş...

“Kimler çalmış olabilir’’ merakı yersiz, adres belli...

Birileri, kavganın ekonomiyi berbat edip doların değerini fırlatacağını öngörüp bundan yararlanmaya koşmuş...

‘’Kim o birileri... Anlarsınız ya...’’

Yarın kimbilir daha ne vahim iddialar ortalığı saracak ve gündemi sarsacak...

‘’Söylenmedik daha ne kaldı’’ demeyin, hayra hizmet amaçlı her davranışı tersine yorumlamak  mümkündür ve kavgada bunu yapmayı uygun görecek bir anlayışın varolduğu da açık...

Câmia’ya yönelik atışlar böyle de, oraya yakın olduğu varsayılan çevrelerden atışlar sanki farklı mı? Hayır ile şerrin yer değiştirmesine yol açacak türden iddialar hükümet için de havada uçuşuyor ve gazeteler ile televizyon kanallarına da malzeme oluyor...

En masum ticari faaliyetler, Türkiye’nin itibarını artırma amaçlı çabalar, dostane ilişkiler, hatta bir buraya veriyorsa beş oraya göndermeyi ihmal etmeyenlerin tasaddukları bile, tersine çevirilip ‘suç’ halinde sunulabiliyor...

Muhtemelen hatır için yapılmış işleri illâ ‘rüşvet’ saydırma gayreti de cabası...

Yanlış anlamayın; hükümete yönelik iddiaların Câmia’dan, Câmia’ya yönelik ithamların hükümetten kaynaklandığını söylüyor değilim... Birbirleri için bir söylüyorlarsa, suret-i haktan görünen birileri de onlar nâmına binle katkıda bulunuyor...

Karşılıklı öfke ve hınç birikimini o katkılar sağlıyor. Her yanlış ve kötüye inanmaya zaten hazır kitleler bu yüzden iki taraflı zedeleniyor...

Toz duman ortadan kalktığında, bu kargaşaya ve karşılıklı itibar kaybına yol açan kavgaya, taraflara yakın görünen ama farklı yerlere bağlılıkları bulunan tiplerin sebep olduğu anlaşılacak, ama...

Atı alan, İstanbul ve Ankara’yı geçmiş olacak...

Ne yapalım, burası inatçı insanların yaşadığı bir ülke...