Yangýn yeri... Büyük bir yýkýmý tanýmlamak için kullanýlan en etkili benzetme... Kömürleþmiþ bina ve eþya kalýntýlarýnýn kapkara manzarasý... Üzerlerine sýkýlan suyun buharlaþýrken yaydýðý kesif is kokusu... Kelimenin tam anlamýyla dehþet verici bir manzara: Geri getirilemeyecek biçimde yok olmanýn çaresizliði... Onarýlamayacak ve saklanamayacak kadar fazla zarar gören þeylerin kederi... Þeytanýn dilinin yalayýp geçtiði sönmüþ bir cehennem tasviri sanki Ortaçað’dan kalan...
Galatasaray Üniversitesi’nin, Boðaziçi kýyýsýndaki 142 yýllýk tarihi binasý; Ýlber Ortaylý Hocamýzýn anlattýðýna göre vaktiyle Tevfik Efendi Köþkü diye anýlan, güzel tavan süslemelerine sahip, ara katlarý ahþaptan, kagir yapý cayýr cayýr yandý! Hem de zamanýnda müdahale edilmesine raðmen. Yine Ýlber Hocamýzýn aktardýðýna göre, üniversite binalarý Dolmabahçe ve Çýraðan saraylarýnýn müþtemilatý. Protokol sýrasýna göre hanedan üyelerine lojman olarak tahsis edilirdi.
Çatýdan tutuþan ve durdurulamayan yangýn sonucu çöken binada öðretim üyelerinin odalarý, öðrenci iþleri ve Hukuk Fakültesi’nin kitaplýðý vardý... Galatasaray Üniversitesi camiasýna geçmiþ olsun. Çok büyük bir kayýp. Umarým bina aslýna uygun biçimde restore edilir de eskisinden daha saðlam ve güvenli bir bilim yuvasý olarak iþlevine devam eder.
***
Þu son cümleye “Eminim” deðil “Umarým” diye baþlamak içimi sýzlatýyor ama Ýstanbul’un kötü þöhretli yangýnlarýndan sonra iþlevini sürdürebilen okul ya da tiyatro, yerine apartman ya da otopark yapýlmayan ev yok gibi... Zaten bu Ýstanbul yangýnlarýnýn çoðu kastidir... Mülk sahipleri bazen tarihi binalarýna çivi çakamadýklarýndan bazen restorasyon çok pahalý olduðundan kýsa yoldan kar etmeyi amaçlar ve bile isteye kundaklama yaparlar. Miras kalan ahþap evlerinde hayatlarýný devam ettirmeye çalýþan mütevazý ailelerin baþýna gelen kazalar ya da terk edilmiþ binalara sýðýnan garibanlarýn ýsýnmak için yaktýðý ateþ yüzünden çýkan yangýnlar dýþýndakiler hep þaibelidir. Kaza sonucu yangýnlar trajiktir ama diðerleri kriminaldir. Bürokratik engellerden ve masraflardan kurtulmanýn kestirme yolu olarak görülürler.
Tarihi ve kültürel deðerlerle “iþi olmayan” dolayýsýyla baþka insani deðerlere de aldýrmayan “proje sahipleri”nin kundaklamalarý sonucu yoksullaþtý Ýstanbul. Ýki dev imparatorluðun payitahtý yangýn yerine döndü! Toplumsal tarihimizin en önemli simgelerinden Haydarpaþa Garý’ný ucuz kurtardýk! Çýraðan Sarayý 1910 yangýnýndan sonra tam 80 yýl boyunca Ýstanbullularýn gözü önünde bir enkaz olarak durmadý mý? Bir tarafýnda Beþiktaþ Yüzme Havuzu vardý, diðer tarafýnda BJK’nin Þeref Stadý... Ýlkinde yazýn yüzer, diðerinde güzel havada antrenman izlemeye giderdik, öyle bir tuhaflýk!
Kandilli Kýz Lisesi olarak kullanýlan Adile Sultan Sarayý 1986 yýlýnda yanarken alevlerin göðe yükseliþini izledim üzülerek. 70 yýl boyunca Gaziosmanpaþa Ortaokulu olarak kullanýlan Fehime Sultan Yalýsý da bir gecede kül oldu.
“Turizm amaçlý kullaným” için bu binalara gözlerini dikenlere devlet müsamaha gösterdikçe daha da çok yangýn göreceðiz, korkarým. Yerine otel, alýþveriþ merkezi, eðlence yeri ya da otopark konduramadýðýmýz saray, okul, tiyatro vs. kalmayýncaya dek! Her metrekaresinden patýr patýr para basmadýkça tarihmiþ doðaymýþ bize ne!
Olur ya Galatasaray Üniversitesi’nin deniz tarafýndaki binalarýyla ilgili böyle heveslere kapýlanlar vardýr, Boðaz’ýn en güzel yerinde de okul mu olurmuþ iyi niyetiyle hareket eden yatýrýmcýlarýn birden aklýna düþer, bir iyilik yapalým devleti masraftan kurtaralým falan derler... Tevfik Efendi Köþkü ve bundan sonra “kazaya uðramasý muhtemel” her kültür ve bilim yuvasý için Türkiye’nin “Yaðma yok!” diyecek olgunluða ulaþtýðýný “umarým”.