Ýstanbul Ticaret Üniversitesi hafta içinde oldukça önemli ama bir o kadar da kamera ýþýklarýnýn dýþýnda geçen bir toplantýya ev sahipliði yaptý.
Ýstanbul, Avrupa demokrasisinin geleceðini sorguladý.
Avrupa ve Avrupa kurumlarý, Türk demokrasisini tartýþýrken, Avrupa demokrasisinin geleceði, Ýslamofobi tartýþmalarý merceðinden sorgulandý.
Bu baþlýk haber merkezlerinin gözünden nasýl kaçtý, bu soruyu bir tarafa býrakýp, toplantýnýn zamanlamasýnýn önemine bir kez daha vurgu yapalým.
Fransa’da seçimlerin sonuçlandýðý ve Avrupa çapýnda aþýrý saðýn sahnede kilit rol üstlendiði bir dönemde sessiz sedasýz gerçekleþen bu tartýþma, ayný zamanda gündemin kritik yansýmalarýna da ev sahipliði yaptý.
Avrupa’da Ýslamofobi’nin pazarda alýcý bulan bir üründen, bir ihraç malý haline dönüþtüðü bir süreçten geçiyoruz. Ýslam karþýtý açýklamalar, Fransýz seçimlerinde alýcý buldu. Belçika’daki bazý politikacýlarýn da iþtahýný kabarttý ve bu ürünü ithal etmeye hazýrlanan Belçikalý siyasetçilerin varlýðýna dikkat çekelim.
Fransa’da Müslümanlarýn oylarýyla giden bir cumhurbaþkaný var. Ancak yerine gelen de bu hassasiyeti pek anlamýþ gibi görünmüyor.
Toplantýnýn kapanýþ konuþmasýný yapan Tarýk Ramazan, katýlýmcý deðil de gazeteci sýfatýmla kendisiyle yaptýðým kýsa röportajda, yeni lider François Hollande’dan da pek umudunun olmadýðýný anlattý.
Hollande’ýn göç ve Ýslam gibi konulardaki sessizliðine dikkat çeken Tarýk Ramazan’a yönelik algýnýn, Ýstanbul ve Paris’te farklý olmasý dikkatimi çeken ilginç bir nokta oldu.
Fransa, 7,5 milyona yakýn bir rakamla, nüfusunun onda birine tekabül eden bir sayýyla Avrupa’daki en kalabalýk Müslüman nüfusuna ev sahipliði yapýyor. Ve ayný Fransa, ötekine yönelik nefret politikalarýnýn da beþiðine dönüþüyor yavaþ yavaþ. Özellikle de seçim kampanyasý boyunca verilen Ýslam ve öteki karþýtý mesajlarýndan ders almamýþ bir trendden söz ediyoruz.
Bizde beyaz Türklerden bahsedilir ya.
Yavaþ yavaþ bir beyaz Avrupalý kimliðinin ön plana çýkarýldýðýna tanýklýk ediyoruz. Bütün bu dýþlayýcý politikalarýn beslediði bir kimlik oluþumu ve bu oluþumdan beslenen bir politika...
Bu gidiþatýn önüne geçebilecek tek unsur olan Türkiye’nin AB sürecinin bir illüzyona dönüþtürüldüðü bir zaman tüneli.
Benzetmek gibi olmasýn...
Hani bir politikacý, 1929 ekonomik buhraný ortamýnda Yahudilerden nefreti körükleyip, ari bir ýrk üzerinden politika yapmýþtý.
8 Mayýs 1945, ikinci dünya savaþýnýn bitiþi.
Bu tarihten tam 67 yýl sonra, Hitler faþizminin yarattýðý acýlardan ders almamýþ bir Avrupa tablosuyla karþý karþýyayýz.
Gidiþat, yavaþlamadan bu doðrultuda ilerlemektedir.
Ýþte size Avrupa demokrasisinin geleceðine dair küçük notlar...