İstanbul'da Ramazan'a kitap yasağı ile girdik

Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun! Dört gözle beklediğimiz ağır misafirimiz nihayet geldi. Hilal göründü. Bin aydan daha hayırlı olan Ramazan, meleklerin saf saf yeryüzüne ineceği müjdesi verilen Kadir Gecesi ile birlikte bir hediye olarak yeniden çıkıp geldi. Onun her gelişi basübadelmevtin provası gibi. Tefekkür ayı, dayanışma, paylaşma, infak, selamlaşma, bağışlama, merhamet ayı. 

Bendeniz çocukken büyüklerden işittiğim ‘şehr-i Ramazan’ tabirini, şehir kelimesinden dolayı, ''Ramazan Şehri'' diye anlardım ve o Ramazan Şehri, muhakkak ki İstanbul olurdu. Ve dualar, selavatlar, mahyalar, gülsuları, teravihler, güllaçlar şeklinde akan bu zamanda, sanki şehrimize apayrı bir aydınlık gelirdi. Rahmetli Anneannemin bir ziyaretgah rotası olurdu. Aziz Mahmut Hüdai Efendi Tekkesi'nden başlar, Beşiktaş'taki Yahya Efendi türbesine geçer, oradan Eyyub Sultan hazretlerine varırdı bu rota. Oruç burada peynir ekmeklerle açılır, çarşıdan dini kitaplar satan esnaflardan, Kuranı Kerim, Elif-Ba, İlahi mecmuaları, Yasin cüzleri alınır, dondurma-leblebi yenir, oradan da teravih için Sultanahmet’e geçilirdi. Teravihin son kısımlarında üstümüze örtülen hırkaların altında uyurduk. Sanki Melek, yanaklarımızdan öperdi... 

***

Şehir unutmaz. Her şehrin tarihin imbiğinden geçerek birikmiş bir belleği vardır. İstanbul'un sosyolojisi 40 yıl içinde ciddi değişiklikler yaşadı. Ama arketip diyebileceğimiz şehre has ritüeller zaman içinde form değiştirerek de olsa devam ediyor. Misal; İstanbul'da Ramazan halen Kur'an-ı Kerim’i gür sesleriyle okuyan hafızlardır, göklere asılan ışıltılı mahyalardır ve Kitaplardır. Bütün kitaplar, aslında o bir tek Kitap için okunurlar. Kitapların annesi olarak Kur'an, azizdir, hürmete layıktır. Ve onun bu hürmete mazhar statüsünden diğer cümle kitaplar da paye alırlar. Bu yüzden Fatih Sultan Mehmet Han'dan itibaren, medrese, kitap, kütüphane işleri ciddi bir devlet meselesi ve dini ihya çabası olarak görülmüştür. Dünya çapındaki kütüphanelerin ev sahipliğini yapmış bir kenttir İstanbul. Halen yayınevleriyle kitap dünyasının nabzı İstanbul'da atar. Buna edebiyat zevki ve sanatçı bereketi de dahil edildiğinde kitabiyatın kalbi İstanbul'da atmaktadır diyebiliriz. İstanbul münevverler şehridir ve bu tenvirini kitaplarından alır. Ahmet Rasim Efendi'nin ifadesine göre; “Kitaplar, bu şehrin gece gündüz sönmeyen yıldızlarına benzer.”

***

İstanbul'da 37 yıldır Ramazanlarımıza eşlik eden bir gölgeliğimizdi Dini Yayınlar Fuarımız. 1982'den beri Ramazan'ın boynuna inci bir gerdanlık gibi asılırdı. Üniversiteli günlerimizde, indirim ve taksit imkanı bulduğumuz kitaplarımıza bu fuardan ulaşırdık. Sultanahmet’in serin avlusunda uzun yaz oruçlarımız latifleşirdi, okuduğumuz her cümleye sanki meleklerin de baktığını hissederdik. Ben kadın yazarları takip etmeyi çok severdim. Samiha Ayverdi, Anne Marie Schimmel, Claudia Addas, Eva Meyerovitch, Zehra Rehnaverd, Meryem Cemile, Zeynep Gazali, Münevver Ayaşlı, Prenses Kadriye Hüseyin, Fatma Aliye Hanım gibi isimler, yirmili yaşlarımın Kitap Fuarında keşfettiğim melikeleri gibiydi. 

Dini Yayınlar Fuarı'nın bu sene yapılmayacağını duyurdu Ekrem İmamoğlu Beyefendi. Gönlüm yıkıldı bu haberden. Bir siyasetçinin başa geçer geçmez Ramazan gölgeliğimiz olan kitap fuarını kapatması ne büyük talihsizliktir. Yok esnaf istememiş yok itfaiye istememiş. Bunlar kof bahaneler. 37 yıldır neredeymiş bu istemezükçüler. CHP'nin ilk icraatının kitapları kaldırmak olması tam bir facia ve fiyasko!