Ýstanbullularýn 1994 öncesine dönme korkusu!

1990 yýlýnda üniversite eðitimi için Eskiþehir’den Ýstanbul’a geldiðimde, Ýstanbul’u SHP’li Nurettin Sözen yönetiyordu. SHP, dönemin CHP’si idi ve Ýstanbul bütün muhteþemliðine raðmen kelimenin tam anlamýyla vahþi bir þehirdi. 

Öðrenci evimiz Ümraniye Atakent’te, okulum (Marmara Ýletiþim) Harbiye’de olduðu için her gün giderken üç, dönerken üç otobüse biner, duraklarda uzayýp giden kuyruklarda saatlerce bekler, mecburen kalabalýk otobüslere biner ve gerçekten çok yorulurdum. Egzoz dumanýndan boðazýmýn yandýðýný, beklemekten yýldýðýmý, dur-kalk yapa yapa kaplumbaða hýzýyla ancak ilerleyen otobüste askýlýklara tutunmaktan avuç içlerimin su topladýðýný dün gibi hatýrlýyorum. 

Sular akmazdý Ýstanbul’da. Bulaþýklar elde yýkanýr, çamaþýrlar -sular gittiði ve günlerce gelmediði için- mecburen makineden çýkarýlýp az suyla elde yýkanýr, insanlar kýsýtlý suyla banyo yapardý. Bitlenmek bir Ýstanbullu sporuydu. 

Küvetlerde su toplardý insanlar. Banyolarda, balkonlarda, mutfak köþelerinde doldurulmuþ kap kacaklar, leðenler kovalar olurdu. Sular geldiðinde evde olmayan bedbahtlar ise daha büyük bir kedere düçar olur, o haftayý nasýl geçireceðini bilemezdi. 

Pet þiþede su yaygýn ve ucuz deðildi, ýslak mendil henüz icat edilmemiþti. Üstelik çöpler toplanmýyor, sokaklara, caddelere, meydanlara tepeler halinde yýðýlan çöpler korkunç kokuyordu. 

Çöp yýðýnlarýnýn etrafýnda výzýldayan karasineklerle, þehir sanki kocaman bir bataklýkmýþ gibi azgýnlaþtýkça azgýnlaþan sivrisinekler Ýstanbullularýn canýna resmen okuyordu. 

Ýstanbul’da hayat çok zordu. Üniversite okuyan kardeþlerimle birlikte yaþadýðýmýz sýkýntýya uzaktan þahitlik eden annem babam, sonunda dayanamadý ve liseye giden kýz kardeþimi de alýp Ýstanbul’a yanýmýza taþýndýlar. 

Onlar gelince kýsmen rahatladýk. Çünkü annem sularýn ekonomik kullanýmýný saðlýyor, babamla birlikte su bidonlarýný toplayýp Çamlýca’ya, Libadiye’ye, Sarýgazi’ye nerede bir çeþme varsa gidiyor ve bazen gece yarýlarýna kadar bekleyip eve su getiriyorlardý. 

Ýstanbul tam bir gecekondu þehriydi. Yollar kötü, meydanlar kabak, þehir düzensiz ve özensizdi. 

Ýstanbul patlamak üzereyken önce Ümraniye’de Hekimbaþý çöplüðü patladý, 39 kiþi öldü. Sonra SHP’li Ergun Göknel’in yolsuzluktan 5 yýl hapis yatmasýna sebep olan ÝSKÝ skandalý patladý. O dönem Ümraniye belediye baþkaný da SHP’dendi ve belediyede dönen dolaplarýn büyüklüðünü, baþkanýn mahallemizde oturan akrabasýna bakarak anlayabiliyorduk. 

Ama yolsuzluk ve iþ bilmezliðin SHP’nin göbek adý olduðunu bizzat gözlerimizle görerek öðrendik. 

Þöyle ki, yeni evli abimin evi de Atakent’teydi ve bir gün apartmanýn karþýsýndaki boþ alana park yapýlacaðý söylendi. Önce beton parçalarý, inþaat demirleri getirilip dizdiler alana. Sonra alan tören için hazýrlandý. Bir cumartesi günü büyük bir kalabalýk toplandý oraya. SHP parti yöneticileri, belediye yönetimi, medyadan onlarca kameraman, muhabir, fotoðrafçý… 

Biz ise ailece balkondayýz, her Türk ailesi gibi çekirdek çitleyip olanlarý seyrediyoruz. Deniz Baykal’ý ilk o gün gördüm mesela. Çýktý ve oraya park yapacaklarýný, SHP’nin hizmetlerini falan anlattý. O akþam bütün bültenlerde vardý bu tören. 

Aradan epey geçti, malzemeler ya kýrýlýp parçalandý, ya yaðmalandý ama o alana bir park yapýlmadý. Daha sonra seçim yaklaþýrken 1994’te, ayný alanda yüksek katýlýmla bir tören daha düzenledi SHP, “biz buraya park yapacaðýz” töreni. Ve o park yine yapýlmadý. 

94’te Recep Tayyip Erdoðan Ýstanbul’a büyükþehir belediye baþkaný olduktan kýsa süre sonra yapýldý o park. Dikilen aðaçlar -þehrin her yerinde olduðu gibi- apartmanlarýn boyuna ulaþtý. 

*** 

Erdoðan’ýn Ýstanbul çekirdek ekibinden olan Binali Yýldýrým’ýn Ýstanbul’a çok emekler verdiðine yaþayarak þahit olmuþ bir Ýstanbulluyum. “Ne dediysek yaptýk, yine biz yaparýz” sloganýný pek isabetli buluyorum.