İstanbul’u kim alır?

İstanbul’un devasa yapısını gördükçe bu büyük şehre su yetiştirmenin, çöpünü toplamanın, güvenliğini sağlamanın zorluğunu düşünüyor ve emeği geçenleri hep takdir ediyorum 

44 yıldır İstanbul’dayım. Yetmişli, seksenli, doksanlı yıllardaki İstanbul’un çileli hayatını bilirim. Suların akmadığını, çöplerin dağ misali yığıldığını, hatta çöp stoklarının patlayıp onlarca insanı katlettiğini, hava kirliliği sebebiyle şehirden kaçışın başladığını yaşayarak bilenlerdenim. 

*** 

Şurası bir gerçektir ki İstanbul, belediye hizmetinin ne demek olduğunu ancak Tayyip Bey’in başkanlığından sonra iliklerine kadar hissetmiştir. 

Şehir suya kavuşmuş, sokakları ve havası temizlenmiş, raylı sitemle, metrobüsle ulaşım bir hayli kolaylaşmış, şehir yeşile kavuşmuş, belediye sosyal tesisleri halka açılmış ve İstanbul şu anda Avrupa şehirleri arasında en iyi belediye hizmeti alan bir büyük şehre dönüşmüştür. 

Hatta birçok batı başkentinden daha güzel hizmetler vermeye başlamıştır. 

İstanbul halkı bu başarıyı gördüğü için de çeyrek asırdan beri Tayyip Bey’in adayını diğerlerine tercih etmiştir. 

***

Bu tercihin bir kısmı Tayyip Bey’in şahsına ve düşünce çizgisine yapıldı doğru fakat daha büyük bir kısmı da alınan hizmetler karşısında halkın objektif tepkisiydi. 

Tayyip Bey’in şahsında somutlaşan belediyecilik anlayışı diğer siyasi partilerden seçilen başkanları da olumlu etkilemiş ve onları da vatandaşa hizmet etme yarışına sokmuştur. Dolayısıyla diğer partilerin başarısında da bu belediyecilik anlayışının payı bulunduğu bir başka gerçektir. 

*** 

Ancak çeyrek asır sonra belediyelerdeki personel ve bürokrasinin ilk zamanlardaki hassasiyetinin törpülendiği ve halkla ilişkilerde bir gerileme olduğu sezilmiş ki Başkan Erdoğan bu kez haklı olarak ‘gönül belediyeciliği’ üzerinde duruyor. Telefonu kapalı olan ya da cevap vermeyen birinin belediye başkanı olamayacağının altını çiziyor. 

Gördüğüm kadarıyla kimilerinin aşırı güvenden kaynaklanan rehavetine karşıBaşkan Erdoğan geceli gündüzlü çalışarak siyasi liderliğini bir kez daha gösteriyor. 

Gerekirse muhalefeti de kendisi yapıyor, yeri gelince partisinin hatasını da itiraf ederek telafi istikametinde tedbirler alıyor. 

***

AK Partili belediyeler kimi eksikleri veya hataları sebebiyle eleştirilebilirler/eleştiriliyorlar. Parti yönetimi de bu eleştirileri masaya yatırmış görünüyor. Ama seçmenin yapılan hizmetleri yok saymayacağını düşünüyorum. 

Özellikle 94’den önceki CHP belediyeciliği ile sonraki hizmetler kıyaslandığında seçmenin eleştirse de hizmet eden anlayışı tercih edebileceğini düşünüyorum. 

Ancak yaşı 35’in altında olanlar eski ile yeniyi mukayese etme tecrübesine sahip değiller. 

AK Parti’nin adayları özenle seçmesinin yanı sıra belediyecilik anlayışını ve hizmetlerini muhalefetin belediyeciliğiyle kıyaslayacak bir yöntem izlemesi geçmişi bilmeyen seçmeni etkileyecektir diye düşünüyorum. 

*** 

CHP belediyeciliğinin eski icraatları hatırlatılırken bugün elinde bulunan belediyelerin icraatlarının da ciddi biçimde röntgeni çekilmelidir. 

Mesela sadece İstanbul Büyükşehir belediyeciliği ile İzmir Büyükşehir belediyeciliği objektif bir şekilde seçmenin önüne konabilir ve çok da etkili olur diye düşünüyorum.   

İçindeki kin ve öfke ile ve hatta nefret ile hareket eden seçmene bir şey etki etmez. Ama hizmete göre oy verenler,  partinin ideolojisine ve adayına bakmıyor, alacağı hizmeti hesap ediyor, çoğu kez de seçimin sonucunu onlar belirliyor. 

Her belediye önemlidir ama İstanbul hepsinden daha önemlidir.

İstanbul’u hizmet eden alır!