Ýstanbul’u yýkmak lazým!

Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn 21 Ekim Cumartesi günü yaptýðý þehircilikle ilgili konuþmasý gündemdeki yerini hâlâ koruyor.

Erdoðan her zamanki harbiliði ve hasbiliði ile özeleþtiri yaparak mevcut yapýlaþmadan kendisini de sorumlu tuttu ve þehirciliðe medeniyetimizin yansýmasýnýn gereðine vurgu yaptý.

Dikey yapýlanmanýn saðlýksýzlýðýna yatay yapýlanmanýn gereðine iþaret etti.

***

Medeniyetimizin yansýmasýdediðimizde zaten dikey yapýlanma kendiliðinden ortadan kalkmýþ oluyor.

Medeniyet ise kültür ile maddi kalkýnmanýn kaynaþmasýndan, kültürün maddeye yansýmasýndan oluþuyor. Medeniyetimizin kültür temelinde ise elbette ki Ýslam yatmaktadýr.

Ýslam kültüründe de dikey kalkýnma deðil yatay kalkýnma esastýr.

Birileri Ýslam dendiðinde rahatsýz olabilir ama þunu belirtelim ki Ýslam demekdoðal olan saðlýklý olan ve insana en uygun olan demektir.

Giyim kuþamdan gýdaya, mimariden sanata, sanayiden ticarete, insan haklarýndan hayvan haklarýna, çevreden güvenliðe kadar ne varsa Ýslam bir kural koymuþsa o kural insan yapýsýna en uygun olandýr.

***

Tarihimizin en görkemli dönemlerine bakýn, yüksek bina yoktur. Yapamadýklarý için deðil kültürümüzde yüksek bina tercih edilmediði içindir.

Ýslam yüksek bina yarýþýný kýyamet alameti olarak niteleyip yermektedir. Ayrýca yüksek bina yapmayý kebairden sayan rivayetlere istinaden özellikle konut inþasýnda binalar iki üç katý geçmemiþtir.

Bu da haliyle yatay mimariyi geliþtirmiþ ve þehirler yukarýya doðru deðil tabiata doðru yayýlmýþtýr.

Onlarca hatta yüzlerce dairenin bulunduðu bloklarýn insan hayatý üzerindeki olumsuzluklarýný saysak sayfalar dolusu yer tutar.

Unutmayalým Anadolu’da þehirlerde ve köylerdeki o bahçeli evlerin adý büyük þehirlerde villa oldu!

Ama ne gariptir ki kendi kültüründen koptuðu için o villa misali evde yaþayan köylü de þehirdeki apartman dairesine özenmektedir.

***

Buradan hareketle ben “Ýstanbul’u yýkalým” derken elbette tahrip etmek anlamýnda deðil, yeniden inþa etmek anlamýnda söylüyorum.

Ýzinsiz ruhsatsýz denetimsiz yapýlmýþ binalarýn tehlikesini zaten bilen biliyor.

Ben yýkma iþine öncelikli olarak Suriçi’nden baþlanmasýnýn gereðine iþaret etmek isterim.

Suriçi,hemen her sokaðýyla tarihi eserlerin yoðun biçimde bulunduðu bir bölge. Hatta asýl Ýstanbul orasý.

Fakat o güzelim tarihi eserler mendebur suratlý binalarýn gölgesinde kalmýþ ve çoðu artýk görünmez hale gelmiþtir.

***

Diyorum ki, Suriçi’ndeki o mendebur suratlý beton yýðýný binalarýn hepsi yýkýlmalý yerine iki katlý kültürümüze ait özellikler taþýyan konutlar yapýlarak tarihi eserler ortaya çýkarýlmalý.

Mesela Mahmutpaþa ve Sultanhamamý gibi ticaret merkezleri kapalý çarþý benzeri tarihi özellik taþýyan bir yapýya kavuþmalý ve orada görünmez hale gelen tarihi eserler görünür hale getirilmeli.

Mesela Sultan Ahmet, Caðaloðlu gibi bölgeler yine ayný otantik mimari ile donatýlmalý ve bu bölge Ar-ge hizmeti veren kuruluþlara tahsis edilmeli.

Düþünce kuruluþlarýburalarda sürekli kültürel etkinlikler düzenleyerek hem ulusal hem uluslararasý çerçevede toplantýlara ev sahipliði yapmalýdýr.

***

Suriçi,girenleri bir tarih koridoruna girdiklerini hissettirecek bir yapýya kavuþmalýdýr.

Tabii ki kentsel dönüþüm projelerine de artýk bir çeki düzen verilmelidir.

Beton yýðýný ruhsuz binalarýn yerine medeniyetimizi yansýtacak yeni projeler üretilmelidir.

AK Parti bugüne kadar niceliðe riayet ederek evsiz binlerce insaný ev sahibi yaptý. Artýk bundan sora niteliðe dikkat edeceði anlaþýlýyor ki bu çok müspet bir geliþmedir.

Gönüllerimizi daraltan ve insaný yalnýzlaþtýran bu yapýlaþmanýn farkýna varýlmasý geç de olsa güzel.

Güzel.