Ýstanbul’un baþýna bela arýyorsanýz, tam isabet!

Kaç yýldýr siyaseti izliyorum (neredeyse Ekrem Ýmamoðlu’nun yaþý kadar), bu kadar “kaba” ve “saldýrgan”ýna rastlamadým. 

Dava açmayacaðýný bilsem, “Bu kadar terbiyesizine...” derdim. 

Eleman çünkü, ne söylendiðine, neye vurgu yapýldýðýna bakmadan dava açýyor. 

Bunun “susturma” cehdi taþýdýðýný belirtmeye gerek yok. 

Önce “hasým” bir kuruluþ olan Basýn Konseyi’ne gidiyor, oradan kaptýðý “kýnama” kararýyla mahkemenin yolunu tutuyor. Maksat, duruþma hâkimine, “Adam suçlu ki, Basýn Konseyi bile aleyhinde karar vermiþ” dedirtmek. (Basýn Konseyi, hiç kuþku yok ki, bu satýrlarýn yazarý için “hasým” bir kuruluþtur. Çünkü aðzýmýzla kuþ tutsak, bu kuruluþun diktiði ideolojik bariyerleri aþamayýz. Ayrýca, bu kuruluþ mahkemelerin “yargýlama hakkýný” gasp etmekte, kendini yargý organý yerine koyarak “aðýr suç” iþlemektedir...)

Ekrem Ýmamoðlu, baþýný istediði taþa vursun... 

Ýsterse Lahey Adalet Divaný’na gitsin. 

Hakkýndaki kanaatlerimizi yazmaya devam edeceðiz. 

Bakýyoruz ve ne görüyoruz? 

Kaba, saldýrgan ve “tahammülfersa” bir adam görüyoruz... 

Eskiden, “derisi kalýn, ne söylenirse söylensin efendiliðinden ve olgunluðundan taviz vermiyor” dedirtiyordu. Daha doðrusu, adamlarý böyle diyordu. 

Ufak bir kývýlcýma bakýyormuþ... 

Hemen parlýyor... “Tahammüllü ve hoþgörülü siyasetçi” elbisesini çýkarýp, “asabî hasým” kýlýðýna giriyor... Karakol basmalar, polis tartaklamalar, mafya yöntemiyle vatandaþ susturmalar, hoþa gitmeyen sorularla karþýlaþýnca gazetecilere horozlanmalar, yine hoþa gitmeyen sorularla karþýlaþýnca “ünlem” koyup soruyu uyutmalar... Esnafla dalaþmalar... Saygýsýzca el kol hareketleri yapmalar... Ýkna edemediði vatandaþa hakaret etmeler... 

Þaþýrýyor muyuz? 

Elbette þaþýrmýyoruz. 

Eleman, çünkü, “karakterinin” gereðini yerine getiriyor. 

En son, Ordu Valisi’ne, “Bu Vali itlik yapmýþtýr. Kendisine aynen iletin” derken yakalandý. 

Daha doðrusu, önce polislerle dalaþtý, aðza alýnmayacak küfürler savurdu, sonra “gýyabýnda” Vali’ye yöneldi: “Bu Vali itlik yapmýþtýr. Kendisine aynen iletin.” (Özür mü? Ne özrü? Adam inkâr etmek için bile aðzýný açmýyor. O derece piþkin!)

Dün görüntüleri yayýnlandý... 

Evet, küfrediyor... Alenen küfrediyor... Vali için de o terbiyesiz ifadeyi kullanýyor... 

Müdafa olan soy ismin “Ýmamoðlu” olarak deðiþtiren Ekrem Ýmamoðlu “imajýna” (kendi görüntüsüne) düþkün bir siyasetçi. Bunun zedelendiðini (imajýna halel geldiðini) düþündüðü an deliriyor. 

Ýki þey yapýyor. 

Kendi müdahale alanýndaysa, müdahale ediyor. Karakol basmalar, polis tokatlamalar, vatandaþ tartaklamalar, vs... 

Deðilse, (karþýsýnda diþ geçiremeyeceði rakipler varsa) mahkemeye koþuyor. 

Bazen de kendisi mahkemelik oluyor 

Dökümünü daha önce de vermiþtim: 

Ekrem Müdafa, sadece dava açmýyor... Mukabil davalara da muhatap oluyor...  

Bugüne kadar sayýsýz davanýn “sanýðý” olmuþ...  

Öyle ki, hakkýnda “zimmet davasý” bile açýlmýþ... Bazýlarýnda beraat etmiþ.  

Þimdi sýký durun:  

Etrafa “hoþgörü” gülücükleri saçan Ekrem Müdafa için açýlan davalarýn 5’ini “hakaret ve tehdit davasý” oluþturuyor... Yani, muhataplarýna küfredip tehditler savurmuþ. 

Demek ki, her tartakladýðýný “susturamýyor”, istemeden de olsa kendisini “sanýk” durumuna düþürebiliyor. 

Hülasa... 

23 Haziran’da sandýk baþýna gidecekler, nasýl birini Ýstanbul’un baþýna tebelleþ edeceklerini iyi düþünmelidirler. 

Biz uyarmýþ olalým!