Ýstanbul’un fethi ve bugün

Bugün 29 Mayýs 2012, Ýstanbul’un fethinin 559. senesi.

Bu tarihleri hiç karýþtýrmýyorum zira bendeniz 1953 doðumluyum, yani doðum senem Ýstanbul’un fethinin tam 500. senesi.

Üzerine konan seneler de benim yaþýmý veriyorlar.

Ýstanbul’un Fatih tarafýndan fethi hepimiz için çok önemli.

Bendeniz bu þehirde doðup büyümekten, yaþamaktan son derece mutluyum.

Ancak, Ýstanbul meselesi, istanbulluluk meselesi ülkemiz Türkiye’de her zaman örtük de olsa bir siyasi çekiþme konusu.

Ýstanbul’un tarihi, Ýstanbul aidiyeti Cumhuriyet yönetimleri için her zaman bir sorun teþkil etmiþ. 

29 Mayýs 1453’den bu yana Ýstanbul’dayýz.

Bu tarihten itibaren Ýstanbul’un her þeyi, tarihi, yapýlarý, en önemlisi insanlarý bizim, hepimizin, insanlýðýn.

Büyük mimar Sinan Ýstanbul’u Süleymaniye ile taçlandýrmýþ ve kente geri dönüþsüz olarak Osmanlý imzasýný atmýþ.

Ama çok daha önceleri, 537’de de, Hicret’ten yaklaþýk yüz sene önce, biri Aydýn’lý, diðeri Milet’li iki mimar da Ayasofya’yý inþaa edip kente yine geri dönüþsüz bir biçimde Bizans imzasýný atmýþlar.

Burada Ayasofya onlarýn, Süleymaniye bizim kavgasý kadar da anlamsýz bir kavga olmayabilir.

Ne zaman ki, hem Ayasofya’nýn (537) hem Süleymaniye’nin (1536) her þeyleriyle bizim olduklarýna inanýrýz, Ýstanbul galiba o tarihte gerçekten bizim olacaktýr diye düþünürüm.

Süleymaniye’nin bizim olduðu meselesinin de daha ÖZENLÝ düþünülmesi gerekebilir.

Seneler önce kýzýmý, görmesi, öðrenmesi için Süleymaniye’ye götürmüþ, bu arada da Mimar Sinan’ýn türbesini ziyaret etmiþtik.

Dillerden düþürmediðimiz Sinan’ýn türbesinin pisliði, içler acýsý hali beni çok olumsuz etkilemiþ, kýzýma mahcup olduðumu düþünmüþ idim; daha sonralarý bu konuda bir mesafe alýndý galiba.

Ýstanbul’u sevmek, benimsemek, sahiplenmek her þeyden önce bu kente her þeyiyle sahip çýkmak demek olduðunu yukarýda belirtmiþ idim.

Ýstanbul’da ise en az sahip çýktýðýmýz konu herhalde Ýstanbul’un kadim nüfusu rumlar olmuþ.

Bugün, 2012’de Ýstanbul’da sadece iki bin rumun yaþýyor olmasý Cumhuriyet için, hepimiz için büyük bir ayýp.

Benim çocukluk yaþlarýmda Ýstanbul’un nüfusu bir milyon dolayýnda idi, kentte de yaklaþýk yüz elli bin rum vatandaþýmýz yaþýyor idi.

Kemalistlerin öncelik ettiði sistematik bir projeyle bu sayý bugün iki bine indi.

1942, 1955, 1964 Ýstanbul için, hepimiz için utanç tarihleridir.

Bendeniz hala bu sürecin, küçük bir ölçüde de olsa, geri çevrilebileceðine, Yunanistan’daki kriz, iþsizlik ortamýný da deðerlendirip, bir zamanlar vatandaþýmýz olan bu insanlarýn kendilerinin ya da çocuklarýnýn, torunlarýnýn geri döndürülebileceðine inananlardaným.

Bu isteðime bizim içimizden, türk milliyetçiliði adýna, çok kýzanlarýn olduðunu da biliyorum ama Ýstanbul’a geri dönüþ yapabilecek elli bin rumdan çekinen bir zihniyetin nasýl bir zihniyet, nasýl bir milliyetçilik olduðunu anlamaktan da aciz kalýyorum doðrusu.

Bu insanlarýn büyük bir bölümünün Ýstanbul’da tapulu mülkleri var.

Bu tapularýn tasarrufunu serbest býrakmakla iþe baþlayabiliriz.

2012 senesinde, bir trilyon dolara yaklaþan milli geliriyle, Türkiye’nin böyle adýmlardan çekinecek nesi olabilir ki?

Ýstanbul’un fethini sadece Ulubatlý Hasan efsaneleriyle deðil, geleceðe yönelik, daha güçlü Türkiye, daha dünya kenti, daha kozmopolit Ýstanbul projeleriyle kutlayalým. 

Osmanlýcýlýk sadece mehter marþý çalmak olmamalý, dinsel ve etnik açýdan daha girift bir toplum ideali de olmalý ayný zamanda.              

twitter.com/KarakasEser