Ýþte Fatih Terim meselesinin ekonomi-politiði

Futbol, bugün hem ekonomik hem de siyasi bir alan... Bunun için futbol dünyasýnda olan biteni yaþadýðýmýz bütün bu ekonomik ve siyasi geliþmelerden ayrý tutamayýz. Bu anlamda bu dünyanýn ‘oyuncularý,’ ister beðenin ister beðenmeyin, sürekli medyanýn dolayýsýyla hepimizin gözünde olduðu için çok önemli ekonomik, kültürel, sosyal hatta siyasi figürler. Fatih Terim sanýyorum bu konuda, Türkiye kamuoyu için çok özel ve önemli bir örnek. Fatih Terim ismi, isteyene futbol da tartýþtýrýr, ekonomi de siyaset de. Hatta onun ismi üzerinden dört dörtlük sosyolojik, kültürel çýkarýmlar yapabilirsiniz.

Fatih Terim, bu Galatasaray da olsa, bir yerden ayrýlabilirdi ama Terim bir yerden, hele Galatasaray’dan, ‘uzaklaþtýrýlamazdý.’

Ama bu oldu, ‘birileri’ herþeyi göze alarak Fatih Terim gibi çok önemli bir figürü, ismi ile özdeþleþmiþ Galatarasay’dan ‘kovdu’ (bu kelimeyi kullanmak zorundayým; çünkü gerçek bu). Bu, tabii ki teknik, ekonomik ve bu anlamda rasyonel bir karar deðil ve tabii ki etik de deðil.

O zaman, GS’ýn bu sene Lig’de ve Þampiyonlar Ligi’ndeki olasý baþarýsýzlýðý, taraftar ve kamuoyu tepkisi göze alýnarak Fatih Terim operasyonu niye yapýldý?

Evet, tahmin edeceðiniz gibi, bu GS için ekonomik rasyonaliteye sýðan bir operasyon deðil ama bunu yapanlar için, bu operasyonun hem ekonomik hem de siyasi rasyonalitesi var. Ýþte size þimdi bunu anlatacaðým.

Bizim Rami Maluf’larýmýz kimler? 

Bugün Ýngiltere Premier Ligi’nin takým aðýrlýðý 3 milyar Euro’yu geçmiþtir. Türkiye ligi ise 800 milyon Euro’luk takým aðýrlýðý ile Avrupa’da altýncýdýr.

Ancak, Türkiye futbol endüstrisi olmasý gereken yerin çok altýndadýr da ayný zamanda. Bunun en büyük nedeni, Türkiye futbol endüstrisinin Avrupa gibi piyasaya tam açýk olmamasýdýr. Bunu anlatmak için þöyle bir benzetme yapalým: Mesela Suriye’de, kâr eden hiçbir ‘piyasaya’ Esad oligarþisinin temsilcisi Rami Maluf’dan izinsiz girilmezdi. Ya da Maluf’a ortak olunurdu. Peki Türkiye’de, futbol endüstrisinde, suyun baþýný tutan Maluflar kimler; bunlarýn futbol dýþýndaki siyasi, ekonomik (medya) gücü nereye dayanýyor; bu güç þimdiye deðin, hangi organize suçlarý iþledi? Bu sorularýn yanýtlarýný biliyorsunuz; þike skandalý ve bu skandalýn arkasýndakilerin nasýl hâlâ yüzsüzce ‘dolaplar’ çevirmekte olduðu ortada. Ama futbol, Avrupa’da da tam anlamýyla ‘temizlenmemiþtir.’ Ancak bu konuda bizden hýzlýlar. Örneðin GS’nýn bu sene grubunda olan Juventus çok güzel ve özel bir örnektir. Juventus, FIAT ve Kaddafi ailelerini birleþtiren, bu iki ailenin suçlarýný aklamak için kullandýklarý ve kendilerin bulunduðu bataða çektikleri bir kulüptür.

FIAT, Juventus ve Ýtalyan sermayesi...

FIAT ailesi ile Kaddafi ailesini birleþtiren Juventus ortaklýðýnda Berlusconi bile vardýr. Libya, 1977 yýlýnda Lafico firmasý aracýlýðýyla FIAT’ýn yüzde 15’ini satýn almýþ ama zaman içinde bu hisselerini yüzde 2’ye düþürmüþtü. Ancak oðul Al-Saadi Kaddafi, hem Ýtalya’da futbol oynamýþ hem de Juventus’un yönetim kurulunda bulunmuþtu. Yani Ömer Muhtar’ýn kemiklerini sýzlatan bu Kaddafi-Ýtalyan sermayesi iliþkisi ve bu iliþkinin, Berlusconi dahil olmak üzere, Ýtalyan burjuvazisinin en tepelerindeki isimler tarafýndan sürdürülmesi, futbolun aslýnda ne olduðunu anlatýr. Real Madrid faþizminden ve Franco’dan ise hiç bahsetmeyeyim. Orasý çok kanlý çünkü... Yine Ýtalya’ya dönersek; Berlusconi, FIAT gibi, geleneksel Ýtalyan sanayisini temsil eden güçlerin, medya aracýyla ortaya çýkardýðý bir denge unsuru oldu. Bu denge, medya ve futbol endüstrisinin milyarlarca dolarlýk birlikteliði ile saðlandý ve Juventus burada bu gücün kullanacaðý güzel bir oyuncaktý.

Ne yazýk ki...

Ýnanýn ve  bana gücenmeyin, Türkiye’ye de, ne yazýk ki, futbolun ve özellikle üç büyük kulubümüzün hikayesi Juventus’dan da Real’den de farklý deðildir. Ama þunu teslim etmek gerekir ki, bunlar içinde kendisini en iyi saklayan ve bu iþlere en az bulaþamýþ görünen Galatasaray’dýr. Ama þimdi burada Galatataray öne çýkýyor. Çünkü GS bazý ‘eski’ güçlerin ellerindeki tek kale. Týpký FIAT ve Kaddafi ailesinin Juve’si gibi.

Bir elektrik oyunu...

Ünal Aysal kimdir; mesela kýzsanýz da sevseniz de Demirören’in adýný biliyordunuz, Polat’ýn adýný yaptýklarýný biliyordunuz, ürünlerini evinize aldýnýz. Peki Aysal kimdir? Aysal’ýn ilk ortaya çýktýðý günlerde Sabah Gazetesi’ndeki bir haber þöyle baþlýyordu: ‘Sýkýntýlý günler geçiren Galatasaray’ýn AIG ile ipleri koparmasýný saðlayan 14.6 milyon dolarý veren iþadamý Ünal Aysal, Türkiye’nin gündemine oturdu. Türkiye’nin ilk doðalgaz çevrim santrallerinden birini kuran Aysal’ýn, devlete çok yüksek fiyattan elektrik sattýðý biliniyor. Zaten Aysal da bunu kabul ediyor.’ Evet, Aysal, daha önce Koç Grubu’nda bulunan ama sonra -ani bir kararla- yurt dýþýna giden ve burada enerji aðýrlýklý þirketleri olan bir iþadamý. Ana þirket Hollanda’da ve enerji aðýrlýklý. Aysal’ýn þirketi, yap-iþlet-devret modeli ile devlete elektrik satýyor. Ortadoðu’da yatýrýmlarý var. Hükümet, daha o zamanki enerji bakaný Hilmi Güler zamanýnda, devlete fahiþ fiyattan elektrik satan bu modeldeki santrallerin sahipleri ile fiyat pazarlýðý yapmaya baþlamýþtý. En çok dört cent’e mal edilen elektriði devlete 10 cent’e satmak ve bunun vergisini de, þirket yurt dýþýnda olduðu için doðru dürüst vermemek, Galatasaray Baþkanlýðý’nýn arkasýnda ne kadar idare edilir bunu bilmiyorum ama bildiðim, bu konu dahil olmak üzere hükümetin, tüketici ve memleket lehine, enerji piyasasýnda- özellikle bu senenin mart ayýnda çýkan 6446 sayýlý kanunla- çok önemli düzenlemelere gittiði ve daha da EPDK aracýlýðýyla gideceði. Yani birilerinin bizim cebimize uzanan elleri kesilecek ve kesiliyor da zaten...

Ama, enerji piyasasýnda, yurttaþ ve memleket lehine düzenlemelerin artmasý, yalnýz Aysal gibileri rahatsýz etmiyor. Bu konuyu, Markar Esayan’la yazdýðýmýz ‘Dünyayý Durduran 60 Gün’de anlattýk ve kitapta bundan hangi grubun rahatsýz olduðu var. Aysal’ýn arkasýndaki güç de orada yazýyor. Yani, herþeyi göze alýp, Fatih Terim’i gönderen o çok bildik güç... Eski Türkiye’nin sahibi (!) hani... Terim’i ve Galatasaray’ý bunlara yedirmeyin...