Sanýyorum Rusya ve Ýran’dan baþlamak gerekecek. Çünkü baþýndan beri Suriye’deki Baas iktidarýný açýktan ve örtülü-her þekilde- desteklediler. Her iki ülkenin de hesabý, Ortadoðu’da Esad rejimini, hem bir üs olarak kullanmak hem de Suriye-Irak çemberine Hizbullah gibi yapýlarý da ekleyerek, bölgenin ekonomik ve siyasi olarak yeniden yapýlanmasýnda, en azýndan, konumlarýný korumaktý. Özellikle Ýran, 1979’daki ‘devrimden’ hemen sonra kendi modelini ihraç edeceðini sanmýþ buna uygun bir yayýlma stratejisini önüne koymuþtu. Bu strateji, son yýllarda, hem ekonomik hem de siyasi nedenlerden dolayý, soðuk savaþ döneminin son yýllarýnda Sovyetlerin yaptýðý gibi, nükleer tehdide-dengeye- dayanan bir savunma durumuna dönüþtü. Ýran, nükleer tehdide varacak silahlanmayý sürdürürken, Ýsrail’i de öne sürerek, çok karþý çýkýlamayacak bir meþruiyet de oluþturdu. Ýran’ýn ambargoya raðmen ayakta kalmasýnýn en önemli dayanaklarýndan birisi de Türkiye idi. Türkiye, Arap Baharý’nýn, bugün ortaya çýkan yeni siyasi konturlarý iyice belirene kadar, Ýran’ý, batý karþýsýnda ticari ve finansal operasyonlarla korudu. Çünkü Ýran’ýn dinamiklerinin Baas rejimlerinin dinamiklerinden çok farklý olduðunu ortadaydý ve tarihsel iliþkiler de bu dinamiklerden doðan beklentilere eklenince, Türkiye’de, rejimin, esneyerek kendine özgü bir açýlýmý ortaya çýkaracaðý kanýsý uzun zaman hâkim oldu. Aslýnda bu kaný, Türkiye üzerinden, Obama yönetimi ve AB’nin geniþlemeden yana kesimlerinde de aðýrlýklý olan görüþtü. Örneðin Ýstanbul’da yapýlan nükleer ‘silah’ görüþmelerinin olumlu sonuçlanýyor gibi olmasý, bu iyimser görüþün geldiði son noktaydý. Ama ne olduysa, Ýstanbul görüþmesinden sonra iþler hýzla tersine dönmeye baþladý. Olan þuydu; Mýsýr belli olmaya baþlamýþ, Mursi’nin Cumhurbaþkanlýðý ve Ýhvan iktidarýnýn kalýcýlaþmasý adýmlarý, Arap Baharý denilen çýkýþýn siyasi konturlarýný oluþturmaya baþlamýþtý. Tunus, Libya, Mýsýr, K. Afrika’dan baþlayarak, Ortadoðu’yu yeniden biçimlendirecek bir yeni dinamiði ortaya çýkarýyor ve bunu Türkiye’ye baðlý olarak gerçekleþtirme iradesini ortaya koyuyordu. Bu geliþme kadar önemli bir diðer geliþme de, K.Irak’ta oluyordu. Barzani, K.Irak petrolleri için Exxon-Mobil’le anlaþýyor, bununla da yetinmeyip K.Irak-Türkiye (Ceyhan) hattý için baþlangýç veriliyordu. Barzani, topraklarýndaki zenginlikleri, Irak merkezi yönetimine sormadan, Akdeniz’e Türkiye üzerinden açma kararý alýyordu. Akdeniz çýkýþý konusunda Suriye’nin atlanmasý, Barzani’nin ve Türkiye’nin Musul-Kerkük konusunda birlikte davranmaya baþlamasý Ýran’ý da vuracak bir geliþmeydi. Hele Azerbaycan doðal gazýnýn TANAP projesiyle, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaþmasý, hem Rusya hem de Ýran için çok kabul edilecek bir þey deðildi. Zaten Maliki, Ýran ve Rusya aðzýyla, ‘Barzani bizi atlayýp, Türkiye ve Exxon-Mobil anlaþmalarýnda ýsrar ederse savaþ çýkar’ demiþti. Gerçekten Ýran, Maliki yönetimi ve Rusya, Suriye üzerinden, bu gidiþatý durdurmak ve Arap Baharý’na baðlý olarak, Türkiye-Mýsýr inisiyatifiyle belirlenecek yeni Ortadoðu haritasýnýn oluþumunu engellemek için savaþa baþvuracaklardý. Ancak, beklenmeyen bir þey oldu. ABD, -daha çok Obama yönetimi- Ýsrail’i geri çekti. ABD, bununla da kalmadý Suudi Arabistan yoluyla petrol fiyatlarýný yüz dolarýn altýna götüreceðini de söyledi. Bu, Ýran ve Rusya’yý hem siyasi meþruiyet hem de ekonomik olarak vuracak bir adýmdý. Zaten Ýran’a sermaye giriþleri durmuþ ve riyal hýzla deðer yitirmeye baþlamýþtý. Yüzde yüzlere giden enflasyonla at baþý giden mal darlýðý ayaklanmalarý baþlatmýþtý.
Savaþ ve Barýþ...
Bütün bu geliþmelere, Mursi’nin, Meþal’in ve Barzani’nin AK Parti Kongresi’nde konuþmalarý tuz-biber ekti. Savaþ ittifaký, ABD’nin Ýsrail’i çekmesiyle boþa çýkmýþ, Kürt Bölgesel Yönetimi, Hamas ve Ýhvan’dan gol yemiþti. Türkiye’ye açýlan ateþ, Baas’ýn, Ýran ve Rusya’ya, can havliyle, -belki son kez-hadi demesiydi ama artýk çok geçti.
Tabii bu savaþ ittifakýnýn arkasýnda Avrupa’da Almanya ile somutlanan militarist-sýnaî sermaye, ABD’de neocon-Ýsrail çemberi, Türkiye’de geleneksel oligarþik yapý ve kriz darbesi yiyen küresel finans-kapital çevreleri var. Bu tarihsel bir bloktur. Þimdi biz, baþýndan beri bu uðursuz savaþ ittifaký bozulsun, BM kararýyla NATO, gecikmeden Suriye’deki katliamlarý durdurmak için müdahale etsin, ikinci Bosna faciasý yaþamayalým, katil Baas rejimini alaþaðý etmek için dünya ve insanlýk her þeyi yapmalý derken savaþ yanlýsý oluyoruz, yukarýdaki uðursuz savaþ ittifakýný-bilerek ya da bilmeyerek- destekleyenler barýþ yanlýsý oluyor, öyle mi?