İster ulusalcı ol, ister paralelci ol... Yeter ki Erdoğan düşmanı ol!

Üşenmedim saydım, tam 14 gazete, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın malum konuşmasına manşetten “bravo” çekmiş. 

Ergenekoncu medya da var aralarında, cemaatçi medya da var.

Kemalist medya da var, sağcı-muhafazakâr medya da var...

Elbette Aydın Doğan’ın müesseseleri de var... 

Hiç kaçırırlar mı?

Neredeyse bütün köşelerde aynı güzellemeler, aynı ayılıp bayılmalar, aynı “İşte özlenen yargıç” nidaları, aynı “hukuk devletinin dönüşü” çığlıkları, aynı “Ben bu Haşim Kılıç’a şapkamı çıkarıyorum” reveransları...

Haşim Kılıç çıkıyor kürsüye, “botoksluymuş gibi” duran kaşlarını çatarak, “Biz gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız” diyerek salonda bulunanlara (milli görüş gömleğini çıkardıkları söylenen Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’a) laf sokuyor; Ergenekoncusu, pararlelcisi, liberali, Beyaz Türk’ü, eyyamcısı bu nahoş salvoya “topluca”alkış tutuyor.

Üstelik, Haşim Kılıç’ın “eski gömleğiyle” problemi olan arkadaşlar bunlar...

Israrla ve bıkmadan, o gömleği hatırlatmışlardı. Çok ayıp etmişlerdi.

O gömleği giyenler Sayıştay üyesi olamazdı...

O gömleği giyenler Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanamazdı.

O gömleği giyenler Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na getirilemezdi.

Bir urbadan sıyrılmak karakter zafiyetine işaret ediyorsa, Haşim Bey de (muhtemeldir ki şartların etkisiyle) eski urbasından sıyrılıp bambaşka bir kimliğe bürünmüştü... O gün salonda bulunanlar (başta Haşim Bey’in kendisi) burada bir “karakter zafiyeti” aramadı.

Demek ki milli görüş gömleğini çıkardığınızda “karaktersiz”İbda-C gömleğini çıkardığınızda “örnek hukuk adamı” oluyorsunuz Haşim Bey mantığına göre...

Böyle mi bakmalıyız?

Hem, “hukuk devleti”, “evrensel hukuk ilkesi”, “demokrasi” laflarının geçit resmi yaptığı bir konuşmada, çıkarılıp atılmış gömleklerin işi ne?

Ne demeye çalışıyor Haşim Bey?

Kaldı ki, bugün kendisine alkış tutanlar, Twitter kararına kadar, İbda gömleğiyle ilgili meselelerini henüz bitirmemişlerdi.“Çıkarıp attım” demek de fayda etmiyordu. Bir kere giymiş olmak yetiyordu lanetlenmeye. Haşim Bey’i hep bu lanetle andılar; Twitter kararı ve Başbakan’a laf soktuğu malum konuşması olmasaydı, bu “lanet” devam edecekti.

Haşim Bey’in durumu böyle!

Bir de “alkışçı güruh”un durumuna bakalım...

Normal, ilkeli, akıl sağlığı yerinde insanlar, politikalarını karşıtlık üzerine kurmaz. 

Bu cümleden olarak, “Erdoğan karşıtlığı” bir siyaset yordamı değildir.

Başlı başına bir yordam bile değildir.

Bir karşıtlılığı temel alarak sürekli alan değiştirmek, sürekli pozisyon değiştirmek, sürekli fikir değiştirmek, sürekli“mahalle” değiştirmek, sürekli “ahlak” değiştirmek izahtan vareste bir durumdur.

Soralım o halde:

Sırf “Erdoğan karşıtıdır” diye, her beyan sahibinin peşinden koşacak mısınız?

Her fikrin peşine takılacak mısınız?

Ceffelkalem her ortama dalacak mısınız?

İcabında İbda’cı, icabında paralelci, icabında Ergenekoncu, icabında liberal, icabında eyyamcı olmaya devam edecek misiniz?

Erdoğan düşmanlığının sizi “savurmasına” izin verecek misiniz?

Erdoğan düşmanlığı dışında bir fikriniz, bir siyasetiniz, bir kanaatiniz, bir düsturunuz, bir ilkeniz, bir hayat görüşünüz, bir ideolojiniz, bir felsefeniz olmayacak mı?

Nedir kendinizle alıp veremediğiniz?

HAMİŞ:

Değerli Yağmur Atsız’a hatırlatmak isterim:

Bir terbiyesizle polemik yapıyorsunuz. “Soyutlayabilme” melekelerini yitirmiş ya da buna hiç sahip olmamış birine söylenecek tek kelime şudur: “Uza...”