İstifalar AK Parti’ye zarar verir mi?

Son altı haftada altı belediye başkanı istifa etti AK Parti’den. Daha doğru ifadeyle istifaları istendi. Benzeri olmayan bir siyasi gelişme olduğuna şüphe yok. Kamuoyunda şaşkınlık yaratması, merak uyandırması normal o yüzden.

Sürecin neden ve nasıl işlediğine geçmeden önce, şu iki noktayı tespit etmek gerek:

Bir; 2019 seçimleri için gerçek anlamda hazırlanan tek parti AK Parti. Bu hazırlanışın sandıkla sınırlı olmadığı, partinin sistem değişikliğinin gereğini yaparak kendini yeni döneme hazırladığı da anlaşılıyor. Türkiye’nin 2023-2071 hedeflerini yerine getirmeye talip tek parti olması da ayrıca onu güçlü ve güvenilir kılıyor.

İki; kabul edelim, kamuoyuna mal olmuş isimleri, kendi başkanlarınız da olsa görevden almak, bunu kapalı kapılar arkasında değil muhalefetin de nemalanmak için hazır beklediği arenada, kamuoyunun önünde yapmak hayli zordur, risklidir. Cesaret ve maharet ister. Ama yapıldı. Şeffaf bir süreç yaşandı ve tüm ülke sürece şahit olarak dahil edildi. Müdahale başarıyla tamamlandı.

***

AK Parti buna neden ihtiyaç duydu, neden dönem sonunu beklemedi de muhalefete malzeme verme pahasına bu riskli yolu seçti?

Yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenime göre şöyle bir izahı var bunun. 2019 seçimlerini çok önemsiyor AK Parti. Handikapların da farkında. Yüzde 50+1 almak için şimdi daha çok çalışması, kendisiyle rekabet etmesi gerekiyor. Bunun için de ekibini yenilemesi, imanını tazelemesi, defoları ortadan kaldırması gerek. 2019’u alabilmek için 2019’a giden süreci kendi lehine çevirmesi gerek.

Halk tarafından artık sevilmeyen, başarısız bulunan, eleştirilen bir ismi kendi adamı olsa bile görevde tutmak bir parti için, faturanın kendisine kesileceğinden bihaber olmak demek. Ama AK Parti iç denetim ve takip sistemiyle il yönetimleri ve milletvekilleri gibi belediye başkanlarını da gözlüyor, performanslarını ve halkın, tabanın, teşkilatın memnuniyetini ölçüyor. Aksayan şeyleri başkanla istişare ederek düzeltmeye çalışıyor. Eğer bir düzelme olmazsa konu genel başkanın önüne geliyor.

Dolayısıyla başkanın hatasının, günahının ya da rehavetinin bedelini ödemek istemiyor AK Parti. Erdoğan’ın dediği gibi yoluna “yük olan değil yük alan” isimlerle devam etmek istiyor.

***

Peki, neden diline pelesenk ettiği “seçimle gelen seçimle gider” mottosuna aykırı şekilde “seçimle geldi, emirle gitti” dedirtmeyi göze aldı AK Parti?

Belediye başkanları elbette halktan oy-onay aldı ama o başkanları sadece halk seçmedi. Halkın önüne konulmadan önce parti lideri ve yetkili kurulları tarafından yüzlerce aday arasından seçildi. Ve halkın karşısına x kişi olarak değil “AK Parti belediye başkan adayı x kişi” olarak çıktı. Keza aldıkları oy o partiye, lidere, markaya verildi.

Seçilen kişi görev yaptığı süre içinde partisini temsil etmeye devam ediyor. Kötü temsile dönüşmüşse eğer durum, aday gösterilirken işletilen demokratik sürecin görevden ayrılırken de işletilmesi neden anti demokratik olsun?

Somut gerekçeler, birden fazla kriter nedeniyle istifa potasına girdi bazı isimler. Bazı isimler için belki çok da somutlaşmayan nedenler olabilir. Başkan yorulmamıştır mesela ama belki o şehir o kişiden yorulmuştur. 

Başkanlar kuşkusuz nefsi-insani açıdan zor bir iş yaptılar. Ama özgür iradeleriyle yaptılar. Yoksa kimse kimseyi böyle bir şeye zorlayamaz. Aksini iddia etmek ise insanın öz varlığına ihanet olur.

Netice itibariyle kamuoyuna yansımasa da bazı isimlerle ilgili partide, tabanda ve ilgili şehirde oluşan negatif algı-duygu-durum partinin gündemindeydi ve yetkili kurullar-kişiler aracılığıyla aşılmaya çalışılıyordu. Bunu en iyi bilenler istifası istenen başkanlar olmalı. Kendileriyle muhtemelen defalarca konuşuldu. Dolayısıyla her şey çok yolunda gidiyor idi de birden istifaları istenmedi yani. Buna rağmen kimsenin rencide olmaması, zan altında kalmaması için dikkatli bir dil de kullanılıyor.