İstihbarat servisi ve ‘Başkan’ı tutuklamak

Yakın tarihi komşuları gibi, ancak, bir “darbeler tarihi” olarak yazılabilecek Latin Amerika’nın güzel ülkesi Arjantin’in istihbarat servisi, 1946 yılında, ülkenin efsanevi lideri Juan Peron’un talimatıyla kuruldu. 1816’da bağımsızlığını ilan etmiş, günümüzde 1853 tarihli anayasası ile yönetilen bir devletin neden bu konuda bu kadar geciktiğini, Latin Amerika’yı arka bahçesi olarak gören Amerika ile bu ülkelerin “çok özel” ilişkilerine bağlamakta yarar var. 

Zaten, Arjantin istihbaratı, 2. Dünya Savaşı sonrasında -nedense- Nazi Almanya’sının güçlü istihbaratçılarının istihdamı amacıyla kuruldu. Latin Amerika’nın en yüksek Yahudi nüfusuna sahip olan (300 bin) bir ülkede eski Nazileri toplamak kimin fikriydi, o ayrı bir tartışma konusu ama Amerikan istihbaratının o kadrolardan ilerleyen yıllarda çok faydalandığı biliniyor. İsrail’in önde gelen Nazi savaş suçlularını Arjantin topraklarında yakalayıp cezalandırması asla tesadüf değildir.

Zaten, ülke tarihinin de en büyük terör eylemi, bu tür bir denklem içinde gelişti. 1994’te Buenos Aires’teki Yahudi Kültür Merkezi’nde patlayan bomba 85 kişinin yaşamına mal oldu.

Arjantin’deki Yahudi cemaati ve İsrail, eylemin İran merkezli olduğundan eminler, İran reddediyor, Arjantin ise emin değil, 20 yıldır süren soruşturmalar net bir sonuç doğurmadı. Hatta son olarak Arjantin-İran arasında bu eylemin Buenos Aires ve Tahran’da bağımsız savcılar tarafından soruşturulması konusunda da bir anlaşma imzalandı.

Bir iddia... Bir ölüm

Arjantin’i 2007’den bu yana yöneten “halk oyuyla doğrudan seçilmiş” kadın cumhurbaşkanı Cristina Fernandez de Kirchner’in ülkenin vesayet sistemi ve ABD ile başı her zaman dertte oldu. “Sol” çıkışları, küresel finans sistemini sarsmaya yönelik (Yunanistan’ın Çipras’ı gibi ülkesinin üzerine bırakılmış ağır borç yükünü sorguluyor) tutumuyla her zaman“rahatsız edici” bulundu. Daha 2007 yılında yeni seçildiğinde Amerikalı savcılar, Fernandez’i, Venezuella eski başkanı Chavez üzerinden Amerika’da yaşayan Venezuellalılar’dan yasadışı seçim kampanyası bağışı toplamakla suçlamış, kendisini Chavez müttefikliğine oturtmuşlardı.

Fernandez, siyasi yaşamının en büyük meydan okumasını bir savcıdan, Alberto Nisman’dan aldı. Son 11 yıldır 1994 bombalama eylemini araştıran savcı, Fernandez’in petrol karşılığı hububat satımı sözleşmesiyle İran’a, bu bombalama eylemini ört-bas etme sözü verdiğini ileri sürdü.

Nisman elinde, Arjantin yönetimi üst düzey yetkililerinin “telefon tapeleri” olduğunu söylüyor, dökümü 300 sayfa olan bu “yasadışı dinleme” tapelerini de kullanacağını ifade ediyordu.

“Yasadışı dinleme tapeleri” bilgisi ortaya çıkınca, gözler bir anda, Arjantin istihbaratının güçlü adamı Antonio Stiuso’ya çevrildi. 61 yaşındaki Stiuso, ülkede kurduğu yasadışı telefon dinleme ağıyla tanınıyor ve Amerikan FBI’yını benzer yöntemlerle yönetmesiyle filmlere konu olan John Edgar Hoover gibi ülkenin “en çok çekinilen ve yerinden oynatılamaz adamı” olarak tanınıyor.

Nisman’ın telefon tapelerini, 11 yıldır yakın temasta olduğu Stiuso’dan aldığı kesindi. Nisman, konuyla ilgili Arjantin parlamentosuna bilgi verecekti ama toplantıdan 24 saat önce evinde ölü bulundu!.. Şakağından tek kurşunla vurulmuştu!..

Nisman’ın ölüm haberini dünyaya duyuran gazeteci Damian Pachter aynı zamanda bir İsrail vatandaşıydı ve gelişmeden üç gün sonra aldığı ölüm tehditlerini bahane ederek İsrail’e sığındı!..

Tutuklama müzekkeresi

Fernandez, konuyla ilgili açıklamasında iki noktanın üzerinde durdu: “Savcı Nisman, istihbarat içindeki bazı güçlerin yalanlarına inanmıştı, önce sağ olarak kullandılar, devamında da ölüsünün işlerine daha çok yarayacağını düşündüler. Bu gelişme, istihbarat servisinin yok edilip yeniden yapılandırılması gerektiğini gösteriyor.”

Buenos Aires’ten son gelen bilgisi ise savcı Nisman’ın evrakları arasında Arjantin cumhurbaşkanını tutuklama müzekkeresinin olduğu yönünde...

Belli ki, savcı, Fernandez’“dönemin cumhurbaşkanı” yapmayı kafasına koymuştu ama, ölümünün Fernandez’i daha çok köşeye sıkıştıracağını hesap eden bir güç müdahale etmişti.

Küresel düzeyde göze batan bir cumhurbaşkanı...

Vesayet sisteminin kalıntısı devlet kadroları...

“Yasadışı dinlemeler” ve bunları kullanan bir savcı...

İran’la yapılan ticari anlaşmalardan üretilen bir iddia...

Küresel finans oligarşisinin sevmediği, özellikle İsrail’in uğraştığı,  halkın yüzde 54.1 oyunu almış bir siyasetçiyi “tutuklama” girişimi...

Ben yalnız Arjantin’de bugünlerde yaşanılan bir öyküyü anlattım...