Ýngiliz edebiyatýnýn önemli isimlerinin, istihbarat teþkilatlarýyla olan ilgisi üzerine tuhaf ve bir kýsmý da belgelenmiþ iddialar vardýr. Hoþ, kalitelerine bakýlýrsa teþkilatlar mý onlarý, yoksa onlar mý teþkilatlarý kullanmýþtýr; hayli tartýþýlýr. Kendi payýma bunda sorun görmüyorum. Aksine böyle bir iliþkiyi eðlenceli ve ufuk açýcý gördüðümü söyleyebilirim.
Öte yandan istihbaratý sýradan bir faaliyet olarak görenlerin yahut sadece bir güvenlik çabasý olarak algýlayanlarýn; edebiyat ya da herhangi bir entelektüel alanla istihbarat arasýndaki iliþkiden rahatsýz olmasýný, daha kötüsü bunu gereksiz bulmasýný, tek kelimeyle facia olarak görmek lazým. Böyle bir çoraklýk ve sýradanlýk, o ülkenin istihbarat faaliyetini daha baþtan yenilgiye mahkum edecektir.
Yakýn bir tarihte þunlarý yazmýþtým, izninizle paylaþmak istiyorum;
‘Mesela söz konusu olan istihbaratsa, bu alaný besleyen kanallar gerçekten açýk ve zengin mi? Filmler, diziler, hepsinden önemlisi tüm bunlara kaynaklýk edecek bir edebiyattan, toplamda bu alana ait ciddi bir birikimden söz edebilir miyiz ? Okur yazarlarýn, entelektüel hayatýn bu alana ilgisi ne düzeyde?’ (Star, 3 Kasým 2014)
Bu ilginin halihazýrda sýfýra yakýn seyrettiðini, istihbarat adýna kitaplara, edebiyata, ekranlara ya da sinemaya taþýnanlarýn ucuz komplo teorilerinden ve bunlardan yýllar yýlý itibar ve para elde eden hokkabazlardan baþka bir þey olmadýðýný da hiç çekinmeden söyleyebiliriz. Yine affýnýza ve izninize sýðýnarak ayný yazýdan biraz daha alýntý yapmak istiyorum;
‘Ýstihbarat akýldýr, oyundur, oyun kurmaktýr. Hayal gücüdür, edebiyattýr, ufuktur. Beklenmeyeni öngörmek, bekleneni yerinden oynatmaktýr. Türkiye’nin önündeki yol haritasý, en çok bu alanda kazaya uðrayabilecek kadar hassas ve engebeli. Böyle bir yola çýkýyorsanýz, bunlarý tartýþmak, konuþmak ve bu alaný besleyecek tüm kanallarý açýk tutmak zorundasýnýz.’
Yakýn zamana kadar MÝT adýna yapýlmýþ belki de en parlak çýkýþ, Soðuk Savaþ döneminin bitip yeni bir dünyanýn kurulduðuna dair ortaya konulan analizdi. Emre Taner döneminde teþkilatýn 80. kuruluþ yýldönümünde yayýnlanan metin o dönemde hayli tartýþýlmýþtý Bu metin, Türkiye’nin kurulacak yeni dünyada nasýl bir yer alacaðýna dair teþkilatýn ya da teþkilatta birilerinin hayli ciddi bir entelektüel süreç yaþadýðýný ifade ediyordu. Bilmediðimiz tek husus, bunun teþkilat içinde stratejik akla sahip birileri tarafýndan mý yapýldýðý, yoksa kurumsal bir çalýþmanýn mý sonucu olduðuydu.
Hakan Fidan’ýn müsteþarlýk dönemi ise, kelimenin tam anlamýyla ‘devlet aklý’ düzeyindeki deðiþimin, MÝT üzerinden de ete kemiðe bürünmesinin baþlangýcýydý. Eðer teþkilatýn bütününü kapsayan bir deðiþim yaþandý mý sorusuna cevap arýyorsak, buna cevap vermek için zamana ihtiyacýmýz var. Ama Fidan üzerinden baktýðýmýzda Türkiye’nin ve bölgenin en kritik sorunlarýna cesaretle el atan, özellikle de çözüm süreci konusunda sürekli karþý operasyona uðramasýna raðmen yoluna devam eden bir kararlýlýk gördük.
Ne 7 Þubat operasyonu anlýk bir hamleydi, ne öncesinde yaþanan Oslo krizi ve sýzdýrmasý. Bunlarýn her biri, bir yandan þekillenen yeni devlet aklýný hedef alýrken, diðer yandan bu aklýn inþasýnda payý olan Hakan Fidan’ý hedef tahtasýna oturtuyordu.
Siyasetin ve gündemin kýskacýnda bazý tartýþmalar devam ederken, bunlarý þöyle bir hatýrlayalým istedim. Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan, yeni Türkiye’nin inþasýnda taþlarý doðru yerde tutmakta kararlý görünüyor ve yeni dönemi okurken herkesin bunu hatýrda tutmasýnda yarar var.