Eskiler ‘fikri takip’ derlerdi; þimdilerde pek kalmadý galiba; geriye arada bir canlanan heyecanlar ve ardýndan da hafýza kayýplarý kaldý. Kýsa süre önce açýklanacaðý ilân edilen Ýstiklâl Mahkemeleri dosyalarýndan söz ediyorum elbette.
Ýstiklâl Mahkemeleri, yakýn tarihimizin, kamuoyunun da yakýndan tanýmaya baþladýðý esaslý bir unsuru. Meclis baþkanlýðý, geçenlerde önemli siyasî davalarýn da görüldüðü, olaðanüstü bir döneme damgasýný vuran bu mahkemelerin bütün dosyalarýnýn açýklanacaðýný bildirmiþti. Hazýrlýklara baþlandýðý beyan edildi; fakat hazýrlýklarýn yýllara matuf olduðu anlaþýlýnca, iþin ucu elden kaçtý korkarým. Evet, mahkeme evraký eski yazý ve kamuoyunun bunu izleyebilmesi için yeni harflere çevrilmesi lâzým geliyor. Fakat bu iþlem bir yandan yapýlýrken -ki elbette yapýlmasýnda fayda var- diðer yandan da mevcut evrak araþtýrmacýlara açýlabilirdi. Her iki iþin birden yapýlmasý; kýsa zamanda mesafe almak bakýmýndan daha doðru olurdu. Evrakýn tasnifi iþinin yakýnda tamamlanmasýný ummaktan ve bu dileðimizin gerçekleþtirilmesini beklemekten baþkaca bir çare yokmuþ gibi görünüyor.
Komünist mimarýn öyküsü
Hazýrlýklar devam ede dursun; ben size yandýðý için dosyasýný asla göremeyeceðimiz bir davadan söz edeyim: Mimar Samih Akkaynak’ýn da Ýstiklâl Mahkemesi’nde yargýlandýðýný biliyoruz; nereden mi; hem bazý kitaplardan ve hem de Adalet Bakanlýðý’nýn 1937 yýlýnda Baþbakanlýkla yazýþmasýndan; Akkaynak’ýn yargýlanma nedeni de komünistlikti. Akkaynak, Ankara Ýstiklâl Mahkemesi’nde yargýlanmýþ ve 12 Aðustos 1925 tarihinde yedi yýl kürek cezasýna çarptýrýlmýþtý. Fakat Türk Ceza Kanunu’nun deðiþmesiyle birlikte mahkûmiyetini tamamlamýþ sayýldýðý için 28 Ekim 1926 tarihinde tahliye edilmiþti. Bakanlýk, aradan geçen on yýldan daha uzun bir süre sonra, Baþbakanlýk’tan Akkaynak’ýn nasýl olup da tahliye edilebildiðini soruyordu. Çünkü, adý geçen kiþi, bakanlýða dilekçe ile baþvurarak, “Ýstanbul belediyesi mimarý iken” Bayýndýrlýk Bakanlýðý’nca mahkumiyetinden dolayý iþine son verildiðini hatýrlatmýþ ve sabýkasýnýn bundan böyle de memuriyete engel olup olmadýðýný sormuþtu. Bakanlýðýn meraký ise, bu kiþinin zamanýnda nasýl olup da erken tahliyesinin gerçekleþebildiðiydi.
Dava dosyasýnda ünlüler de var
Meclis Baþkaný Abdülhalik Renda da, Baþbakanlýðýn konuya iliþkin bilgi istemesi karþýsýnda þu bilgileri vermiþti: Akkaynak’ýn dava dosyasý, Þefik Hüsnü Deðmer’in de içinde bulunduðu yirmi yedi kiþiyi kapsýyordu. Dosya talep üzerine zamanýnda Baþbakanlýða iletilmiþ, fakat bir daha da geri gelmemiþti. Dava kapsamýnda ünlü isimler bulunuyordu: Nâzým Hikmet, Sadrettin Celâl Antel, Þevket Süreyya Aydemir, Nizamettin Nazif ve Hasan Âli Ediz. Fakat maalesef dava dosyasý Ýstanbul adliye binasý yangýnýnda yanmýþtý. Bu bakýmdan bakanlýðýn sorusunun yanýtlanmasý artýk imkânsýzdý. Fakat en azýndan elde ilgili davanýn karar sureti bulunuyordu. Buna göre, bu kiþiler komünist faaliyetler içinde anayasayý tamamen ya da kýsmen ortadan kaldýrmaya teþebbüs ettiklerinden dolayý çeþitli cezalara çarptýrýlmýþlardý.
Renda þöyle yazmýþtý: “7 Mart 1927 tarihinden itibaren Ýstiklâl Mahkemeleri’nin kanunî müddetleri hitama [yasal süreleri sona] ermesinden dolayý, faaliyetleri nihayet [son] bulmuþ ve bu tarihe kadar kayýtlar aranmýþ ise de, adý geçen Samih’in tahliyesine dair bir karara tesadüf edilememiþtir.”
Hangi dava dosyalarý yandý acaba?
Ýstanbul adliyesi yangýnýnda Ýstiklâl Mahkemesi dosyalarýndan acaba daha kaçý yandý kül oldu; bilemiyoruz; bu dosyalarýn yandýðýný da bu yazýþmalar olmasaydý, hiç bilemeyecektik belki de. Bu bakýmdan elimizde bulunanlarý hiç olmazsa artýk bir an önce kurtarmanýn ve araþtýrmacýlara açmanýn zamaný yakýn deðilse, ne zaman? Bitmek bilmeyen bekleme dönemlerine artýk bir son vermenin zamaný gelmedi mi? Hiç olmazsa siyasî tartýþmalar sayesinde gündeme gelen Ýstiklâl Mahkemeleri ve Dersim dosyalarýný -mümkünse digital ortamda- herkese açmak için azýcýk gayret gösterildiðini de görecek miyiz? Kamuoyu da fikri takiple sorumlulardan talepte bulunacak mý; yoksa siyasî tartýþmalarýn geçici heves ve heyecaný içinde kendisini yeni yeni tartýþmalara ve heyecanlara mý býrakacak? Coþkun duygularla baþlayan ve kýsa sürede sönmeye ve pörsümeye aday, tamamlanmamýþ tartýþmalar mý daha heyecan verici; yoksa adým adým ve yavaþ yavaþ bütün boyutlarýyla ve elimizde bulunan bütün bilgilerle akademik ve bilimsel bir tarih tartýþmasý mý? Etkili bir kamuoyu desteði olmadan araþtýrmacýlarýn da merak ettikleri ‘gizli’ dosyalara eriþme þanslarý olmadýðýný bilmek ve fark etmek gerekir; bu bakýmdan politik tartýþmalarýn nihayetinde akademik çalýþmalara zemin hazýrlanmasýný beklemek hakkýmýz deðil midir?
ÝSTANBUL ADLÝYE BÝNASI YANGINI
Bina, 3-4 Aralýk 1933 gecesinde yandý. Ayasofya’nýn doðu cephesinin karþýsýnda yer alan eski adliye sarayý yine eski Darülfünun (üniversite) binasýydý. Eski Darülfünun binasý, 1846-1863 yýllarý arasýnda Ýstanbul Sultanahmet’te mimar Fossati tarafýndan saray üslûbunda inþa edilmiþti. Üniversite binasý olarak inþa edilen yapý, 1863’de çok kýsa bir süre üniversite için kullanýldýktan sonra; Maliye, Adliye, Evkaf nezaretlerine devredildi. Birinci Meþrutiyet döneminde 1877-1878 yýllarýnda Osmanlý Meclisi Mebusan’ýna tahsis edildi; sonra 1908’de Meþrutiyet’in yeniden ilâný üzerine yine Meclisi Mebusan binasý olarak kullanýldý. Adliye binasý olmasý daha sonradýr.
ÞEFÝK HÜSNÜ DEÐMER’ÝN DAVA DOSYASI DA YANDI
Dr. Þefik Hüsnü Deðmer, Türkiye komünist hareketinin en önemli ve ünlü isimlerindendir. O da Ýstiklâl Mahkemesi’nde ayný davada yargýlanmýþtý. TBMM Genel Sekreteri, 22 Ocak 1949 tarihinde, Baþbakanlýða yazdýðý bir yazýda, nedendir bilinmez, 1927 yýlýnda talep edilmesi üzerine Baþbakanlýða sunulan Deðmer’in Ýstiklâl Mahkemesi dava dosyasýný geri istemiþti. Aradan geçen yirmi iki yýldan sonra yani. Baþbakanlýk verdiði yanýtta; Adalet Bakanlýðý’nýn 1937 yýlýnda yazdýðý bir yazýdan, ilgili dosyanýn Ýstanbul adliyesi yangýnýnda yanmýþ olduðunun anlaþýldýðýný açýklamýþtýr. Yapacak bir þey yoktu yani.
MÝMAR SAMÝH AKKAYNAK KÝMDÝR?
Ýnternetten küçük bir araþtýrma yaptým; mimarlar onun hakkýnda az da olsa yazmýþlar; fakat siyasî geçmiþinden hiç söz etmemiþler. Özetleyeyim: 1904 doðumludur; Ýstanbul Güzel Sanatlar Akademisi mimarlýk bölümünden 1928 yýlýnda mezun oldu. Ýstanbul Belediyesi Fen Heyeti’nde çalýþtý. Birkaç yýl belediyede çeþitli proje ve inþaat iþlerinde çalýþtýktan sonra görevinden ayrýldýðý yazýlýyor. Tabiî doðru deðil; komünist suçlamasýyla görevinden alýndý. Ankara’daki çalýþmalarý sýrasýnda Cihan Palas oteli, Ankara Ticaret Odasý, Koç iþhaný projelerini gerçekleþtirdi. Cihan oteli, Ankara’nýn bir mimar tarafýndan yaptýrýlan ilk otelidir.
Ardýndan Ýstanbul’a dönerek bir mimarlýk bürosu açtý ve General Elektrik ampul fabrikasý (Topkapý), Kavel kablo ve Türkay kibrit fabrikalarýnýn mimarî projelerini çizdi. Ayrýca mimarlar birliði yönetiminde de sýklýkla görev aldý.
1936 yýlýnda Ýstanbul limaný Galata yolcu salonu projesi için açýlan yarýþmada jüri üyesiydi. Yarýþma Ekonomi Bakanlýðý’nca açýlmýþtý. Diðer üyeler arasýnda; Belediye Baþkaný Muhittin Üstündað, Cumhuriyet gazetesi sahibi ve baþ yazarý Yunus Nadi, ünlü mimar Bruno Taut da vardý. Akkaynak, 14 Eylül 1971 tarihinde öldü; ertesi gün Milliyet gazetesinde yayýnlanan ölüm ilânýndan, kendisinin Samih Molla’nýn torunu olduðunu, annesinin adýnýn Bedia ve babasýnýn adýnýn da Saim olduðunu öðreniyoruz. Kardeþi Harika Tamer ve eþinin adý da Elza idi. Öldüðü sýrada Türkay Endüstri Ticaret AÞ’de mimar olarak çalýþýyordu.
Akkaynak’ýn 1926 yýlýndaki tahliyesinden sonra tam olarak ne zaman Ankara’ya geldiðini bilemiyorum. Ankara’da ne kadar çalýþtý ve sonra ne zaman Ýstanbul’a gitti, onu da bulamadým. Siyasî düþüncelerini ve faaliyetlerini sürdürdü mü; yoksa geride mi býraktý; bilemiyorum. Fakat devletle yakýn iliþkiler kurmuþ olmasý da þaþýrtýcý sayýlamaz. Pek çok eski komünist bu dönemde resmî görev almýþtý. Demek Akkaynak da bu grubun içinde yer aldý.