İtalya yavaştan aldı

Spor müdürümüz Aydın Bey’in ricası ve ilk kez maç yazısı yazacak olmanın heyecanı ile ekran ve klavye başına geçtim. Sosyal medyada bu maçı yazacağımı söylediğimden yazılarımı takip eden gençler günler boyu bana takıldı. “Abi şikesiz bir maç ağır gelmesin sana?” Mavi, kırmızı ve beyazın hakim olduğu tribünlerin önünde forması en güzel olan İtalya takımı ile Hırvatistan maçını böylesine garip bir duygu ile izlemeye başladım.

Okuldan kaçan serseri lise öğrencisi formatını seviyorum Bilic’in. İlk on dakikada Balotelli’nin kaçırdığı gol pozisyonları ve İtalyanların Fransa maçında ortaya koyduğu performans bana klasik sıkıcı İtalyan futbolunu pek hatırlatmadı nedense ama İtalyan savunma oyuncusu Chielliniyi Araklı’dan Hüseyin Çimşir’in akrabası zanneden bir ben miyim acaba diye düşünmedim değil?

İlk yarının sonlarında ceza sahasındaki pozisyonu Cassano kaçırdı diye yazmak yerine Pletikosa’nın kurtartığı %99’luk gol girişimi olarak adlandırmak daha doğru olur. Keyifli bir maç izleyenler için üst üste gelen pozisyonlar Pirlo’nun atacağı golün habercisi idi adeta.

İlk yarıda girdiği pozisyonları topu rakibinin içinden geçirmeye çalışan Umut Bulut misali harcayan Balotelli kendisine ırkçı tezahürat yapılmadığından mutlu olmuş mudur acaba? 

Sıkıcı bir 2. yarı izleyeceğimizi düşünürken defansları ile övünen İtalyanlar’ın çok büyük bir hatası ile Mandzukic’in gölü geldi. Mandzukic’in bulunduğu açıdan attığı golü kaç Türk futbolcusu atabilirdi acaba? diye düşünmeden edemiyor insan. Play Off gurubundan şampiyonaya gelen Hırvatistan’ı Fransa karşısındaki İtalya’nın performansı korkutmuşsa da beraberlik golünün adından Hırvatlar en az İtalya kadar kora kor bir mücadeleye girişti. Hırvatistan’ın bu maçı kazanma azminin İtalya’dan fazla olmasının nedeni İtalya’nın son maçını İrlanda ile oynamasından kaynaklandı. Ömer Üründül’ün gurup elemelerinde Türkiye’nin rakibi Hırvatistan’a kolay ve yenilebilir rakip derken İtalya karşısında çok iyi takım diye tanımlaması ise bir hayli ilginçti.