#İtibarsızlaştıramayacaksınız!

Geçtiğimiz günlerde, başını ABD’de konuşlanmış bir melek yatırımcının çektiği bir grup sosyal medyada örgütlenerek topladığı paralarla New York Times’a tam sayfa bir ilan verdi. ‘Türkiye’de Neler Oluyor’ başlığı ve biber gazı görseliyle hazırlanmış bir ilan. Bu ilanın önermesi ne? Harekete geçirmek istediği, satın alma davranışını tetiklemek istediği kitle kim? Kazanım? İlanda sözü geçen sıradan vatandaşın tanımı ne? Farkındalık, global farkındalık kazandırmak için hazırlandığı söylenen bu ilanın Türkiye markasına kazandırdığı bir katma değer olabilir mi? Bu basit bir girişim mi? Uluslararası sermaye grupları, bir takım kartel ve tröst sistemleri ve bunların yerli uyduları bu işlerin neresinde?

Türkiye markasına ha0sar vermek kimlerin işine geliyor, iyi analiz etmek gerekir. Yazıldı, çizildi. Bunun, ne söylenirse söylensin, ulusalcılık, sıradan vatandaşçılık gibi değerlerle/kavramlarla en ufak ‘pixel’ kadar ilgisi maalesef ki yok. İhanet! Son zamanlarda devlete, millete ait olan değerler ciddi bir yerel/global itibarsızlaştırma kampanyasının bir uzantısı bu, ama bu kampanyanın belirli bir ‘genetik kodu’ da yok. Parkta yaşananlar gibi, kakafoni tamamen, rabarba. ‘Ajans provokatörlük’ durumundan başka bir şey değil. İtibarını geri kazanmakta ve sürekli artırmakta olan ülkemizin ve Türkiye markasını, Türkiye pazarını ‘itibarsız kılma’ gibi kesif bir durum ile karşı karşıyayız. Bu, kurulan oyunun büyüklüğünü ve cüretini gösteriyor. Türkiye aleyhinde yayın yapan uluslararası medya organizmaları inorganik bir tavır içerisinde, buna yerli besiciler de çanak tutmakta. Satılan şeyin Türkiye markası ve itibarı olduğu belli, alıcının da kimler olduğu belli, lobilerin elinde bir hobi olmaktan çıkmak için devletin, hükümetin, en çok da ‘iletişim ehillerinin’ itibar yönetimi konusunda elini çabuk tutması ve stratejik davranması gerekmekte. Eğer buna güncel tabirle savaş deniyorsa, bu cepheyi sağlam argümanlarla, kendimizden içeriklerle güçlendirmek ve genişletmek gerekiyor. Türkiye’nin ülkesini, milletini gerçekten seven bütün markaları topyekün bu konuya artık eğilmeli, bu oyuna artık dahil olmalı. Kimin bu ülkeyi, kimin kendisini sevdiğini belli etmenin zamanı geldi de geçiyor. Bu ülkenin itibarı, Türkiye markasının itibarı aynı zamanda sizin de... Boykot farkındalık için önemli bir yöntem, bu da başka bir farkındalık, iletişimin tüm argümanlarını kullanmak... Zira, artık bu iş kabak tadı verdi...

Entellektüel vandalizm

Entelektüeller, sanatçılar, oyuncular, en çok da ‘celebrity’ diye kullanılan figürler. Duruşunuz, konumunuz ve sorumluluğunuz ağır. Hizmet verdiğiniz markalarınıza verdiğiniz zarar ile kazandırdığınız yararı bir tartıp biçmeniz gerekiyor. Ve en büyük hizmeti vermeniz gereken ‘Türkiye markasına’ kazandırdığınız kadar var olacağınızı bilmeniz gerekiyor. İki replik, üç klavye şıkırtısı ile olmuyor işte. Sizleri bu ülkenin itibarını koruyamayan, hatta zarar verenler topluluğu olarak görmek istemiyoruz. Boy verdiğiniz, ses verdiğiniz reklamlarda, yüz/göz olduğunuz markalara verdiğiniz zarar, itibar kaybını, en çok kendinize verdiğiniz kaybı bir gözden geçirin. Ya da bir iki dizi ile bir iki frekans gösterimle sizi ‘celebrity’ olarak gören ve kullanan markaların sizi gözden geçirmesi gerekiyor. Hayat uzun hikaye, ama hikaye hayat kadar kısa!

Bazı şeylere karşıyım

‘Yeni Düzen’ ifadesine karşıyım. Daha önce ne düzenin vardı ki, şimdiki yeni olsun. Hep kaos, hep kaos. ‘Çapulcu Eylemi’ ifadesine karşıyım. Kendini, karşıt olduğun birinin ifadesi ile konumlandırmak, espri değil kendi sesiyle konuşamamaktır, acziyettir.