ABD’de baþkanlýk seçimine 12 gün kaldý; adaylar kendilerinin ülkeyi daha iyi yöneteceðine seçmenleri ikna için ellerinden geleni yapýyor. Hangisinin baþarýlý olduðunu 6 Kasým günü sandýklar açýldýðýnda öðreneceðiz.
Her ne kadar ABD seçimiyle söze baþlamýþ olsam da, þu mübarek bayram günü sizleri baþkalarýnýn siyasetiyle meþgul edecek deðilim; amacým ABD’den hareketle bizdeki siyasetin -daha doðrusu, siyasi hayatýn içinde yer alanlar ile siyasete yakýn duranlarýn- garip alýþkanlýklarýna iþaret etmek...
Evet, maalesef, bayram gününde de siyaset yazacaðým.
Siyasi hayatýn içinde yer alanlarýn garip alýþkanlýðý, herkesin kendilerini sevmeye mecbur olduðunu sanmalarý ve beklentilerinin gerçekleþmediðini fark edince huysuzlanmalarý... Ýktidarda olanlarda da var bu alýþkanlýk, muhalefet yapanlarda da... Öyle olmasaydý, kendileri gibi düþünmeyenlere en aþýrý sýfatlarý uygun görürler miydi?
Parti gruplarýnýn salý toplantýlarýný yüreðimiz pýt pýt ederek izlememizin sebebi bu: Siyasiler herkesin kendilerini beðenmesini ve sevmesini istiyor ve bunun esirgendiðine inandýklarýnda ancak kulaklarýmýzý týkayarak takip edebildiðimiz sözleri sarf ediyorlar...
Hadi onlarý doðrudan ilgilendiren bir tarafý var siyasetin; peki ya siyasete yakýn duran yorumcularýn herkesin illâ kendilerinin yazýp söylediklerine kulak verilmesini bekleyen garip alýþkanlýðýna ne diyeceðiz?
Kendimi dýþarýda býrakmadan soruyorum bu soruyu...
Gazetelerin manþetleriyle sütunlarý övgüleri ve sövgüleriyle bu garip alýþkanlýðý yansýtýyor. Hükümet veya muhalefet ‘bizim’ beðendiðimiz bir tavýr sergilediði zaman alkýþ alýyor manþetlerimiz ve sütunlarýmýzdan; ‘bizim’ hoþumuza gitmeyen bir tavýrlarý olduðunda onlarý yerin dibine batýrmaya hazýr bekliyoruz.
Oysa onlarýn tavýrlarýna yansýyan politik tercihlerin dayandýðý nokta, ‘bizim’ deðil, halkýn beðenisini kazanmaktýr... ‘Biz’ onlarýn her þeye raðmen ‘bizim’ doðru bildiklerimizi savunup, ‘bizim’ ters baktýklarýmýza karþý çýkmalarýný istiyoruz; oysa onlar öncelikle kendi tabanlarýnýn hoþuna gidenleri veya hoþuna gideceðini sandýklarýný tercih ediyorlar...
Partililerin sevdikleriyle bizim tercihlerimiz uyuþuyorsa ne âlâ, ya uyuþmuyorsa? Ýþte o zaman hayatý karartmak için elimizden ne geliyorsa satýrlarýmýza aktarýyoruz.
Hayatlarý kararýyor mu siyasilerin, bilmiyorum; ancak sadece deðinmekle yetinmeyip eleþtirilerini kampanyaya dönüþtürenlerimizin kendi hayatlarý kararýp gidiyor... Her gün, her gün hep ayný eleþtirileri yazýp durmanýn ne büyük bir ömür törpüsü olduðunu öylelerini okuyarak anlýyorum. Kendileri hastalandýðý gibi, hastalýklarýný okurlarýna da taþýyorlar...
Ancak sorunlu zihinlerin keyif alabileceði bir durum bu.
Eleþtiri olmayacak mý? Olacak elbette. Eleþtirilecek söylem ve eylemlerin hiç de az olmadýðý bir alandýr siyasi alan... Siyasiler de eleþtirilere tahammül edecek... Eleþtirirken kendi ölçülerimizi kullanacaðýz doðal olarak; yazar sorumluluðu bunu gerektiriyor. Ancak eleþtirilerimizi yöneltirken siyasetin doðasýný ve siyasinin politik tercihlerinin nasýl oluþtuðunu bilerek bunu yapacaðýz; bizi dinlemiyor ve bildiðini okuyor diye karþýmýzdakini yok etmeye kalkýþmayarak...
‘Yok etme’ dürtüsü devreye girince, siyasiler de ayný dürtüyle hareket etmeye baþlýyor ve kim daha güçlüyse öteki bu durumdan zarar görüyor.
Daha hoþgörülü bayramlar dilerim.