Eðitim süreçlerinin çýktýlarýna yönelik çok önemli ölçme yöntemleri geliþtiriliyor.
Bizim de üyesi olduðumuz OECD bu çalýþmalarda baþý çekiyor; en önemli örneklerden biri de PISA araþtýrmasý ve sonuçlarý.
Bu çalýþmalarda son senelerde Finlandiya en ön sýralarda yer alýyor, bu durum da doðal olarak eðitim meselesiyle ilgilenenlerin dikkatini çekiyor; Finlandiya gibi bir ülkeden, son zamanlarda baþý sýkýntýda da olsa, Nokia gibi bir teknoloji devinin çýkmasý boþuna deðil herhalde.
Finlandiya’lý bir profesör, yazar, eðitimci olan Pasi Sahlberg 2011’de “Finnish Lessons” (Finlandiya’dan çýkarýlacak dersler) isimli bir kitap yayýnlýyor; elimde Sahlberg ile yapýlan bir söyleþi var ve Sahlberg bu söyleþide Finladiya’nýn eðitimde elde ettiði baþarýlarýnýn sýrlarýný özetliyor ve iyi bir eðitim sisteminin sahip olmasý gereken beþ temel unsuru ortaya koyuyor.
1-Ýlk mesele okullaþma oranýnýn yükselmesi; Sahlberg’e göre bir eðitim sisteminin baþarýsýnýn ilk koþulu diploma daðýlýmýnýn çeþitliliði ve bu diploma çeþitliliðinin sadece iyi öðrencilerle deðil, toplumun her kesiminden gelen, sorunlu öðrencilerle de eþite yakýn bir ölçüde paylaþýlýyor olmasý.
Zorunlu öðretimden sonra okul süreçlerini herhangi bir nedenden, baþta da gelir eþitsizlikleri nedeniyle terk eden öðrencilerin düþüklüðü de bir eðitim sisteminin baþarýsýnýn temel bir ölçütü.
2- Ýyi bir eðitim süreci sadece okuma (okuma-yazma sözü sadece bizde var), matematik ve fen bilimlerine indirgenmemeli savýný öne sürüyor Pasi Sahlberg. Sahlberg’e göre, eðitim sürecinde çok çeþitli kültürel alanlar, sanat dallarý, müzik, tiyatro, beden eðitimi vs. gibi dallarda da yetkinlik kazanmak, bu dallarda geliþime açýk olabilmek, klasik eðitim alanlarý gibi tüm öðrencilerin önüne bir imkan olarak serilmeli.
Sahlberg bunlarý söylerken mutlaka bu sanat dallarýna yaklaþýmda bir nitelik de arýyordur; bizim ülkemizde, Türkiye’de, ortaokul, lise düzeyinde müzik öðretmerinin teþviki ve özendirmesiyle acaba kaç kiþi müzik alanýnda yaþamda bir noktaya gelebildiler, merak ederim doðrusu.
3-Sahlberg’e göre nitelikli bir eðitim sisteminin temel özelliklerinden biri de öðrencilerin okul baþarýlarý ile içinden geldikleri sosyo-kültürel çevre arasýndaki korelasyon katsayýsýnýn zayýflýðý olmalý; bir öðrenci daha sýkýntýlý bir sosyo-kültürel çevreden geldiði için okulda daha az baþarýlý oluyor ise bu sonuçta okul yönetimlerinin de büyük sorumluluðu vardýr diye ifade ediyor Prof. Sahlberg.
4-Dördüncü konu okul yönetimlerinin muhtariyeti ile ilgili; Prof. Sahlberg’e göre her okul yönetimi, kendine ayrýlan kaynaklarý kullanmada, bu kaynaklarý öðrenci baþarýsýna nasýl en verimli bir biçimde tahsis edebilirim sorusuna kendi cevap verebilmeli, merkezin bu konuda söyleyeceði çok az þeyi olmalý, okul yönetimleri bir anlamda meslektaþlarýyla etkin kaynak kullanýmýnda yarýþmalý.
Okullarýn muhtariyeti (özerklik) sadece kaynak kullanýmý ile de sýnýrlý deðil; merkezin ders programlarý, müfredat, merkezden belirlenecek esaslar üzerinde kontrolü azalmalý, iyi bir öðretmen, iyi bir lise müdürü kendi programýný, müfredatýný dizayn edebilmeli diyor Prof Sahlberg (bu son nokta bizim maarifçilerin kulaðýna acaba nasýl geliyor?).
5- Prof. Sahlberg’e göre eðitimde baþarýnýn anahtarý nitelikli öðretmen; öðretmen niteliði ciddi bir biçimde yükseltilmeden zaten baþka alanlarda baþarý beklemek abesli iþtigal.
Öðretmenler ülkenin (Finladiya) en iyi üniversitelerinde master derecesi almadan bu mesleði yapamýyorlar.
Bu konuya mutlaka geri döneceðim.