İyi ki biat kültüründen gelmiyorlar

Beğenin ya da beğenmeyin... CHP Türk siyasal hayatının en vazgeçilmez partisidir. 

Onunla olmamıştı. Onsuz da olmuyor. 

Rejimin sözcüsüdür, bürokrat yatağıdır, Cumhuriyeti ilan etmiştir, kuş kondurmuştur ama CHP’nin en önemli özelliklerinden biri de, “parti içi demokrasi” dedikleri cebelleşmeye açık bir parti olmasıdır.

En azından yakın zamana kadar böyleydi.

Hizip hareketlerini, genel başkanlık yarışlarını, çarşaf liste-blok liste tartışmalarını hatırlayalım. “Lider partisi” değildir yani... Bir kurumsallıktan gelmektedir...

Parti içi cebelleşmeler, meşruiyetini, biraz da bu kurumsallıktan alıyor...

Başarılı bir parti midir?

Değildir...

Kronik başarısızlık, süreç içinde, “lider eksenli siyaseti” öne çıkardı ama bu tarz siyaset için de lider gerekiyordu... “Erdoğan ne yapıyorsa, sen de onu yap... O Gediktepe’ye gidiyorsa, sen git... O şiir okuyorsa, sen de oku... O bıçkın Kasımpaşalıyı oynuyorsa, sen de oyna... O espri yapıyorsa, sen de yap... O vatandaşları azarlıyorsa, sen de azarla... O Avrupa ülkelerinde miting yapıyorsa, sen de yap” telkinleri işe yaramadı, Kılıçdaroğlu’ndan lider çıkmadı. Çıkamazdı. Aslı dururken, kim imitasyonuna meyledecekti ki?

Lider yaratma hevesi, partinin görünür en “olumlu” özelliğini zedeledi.

Dün konuştuğum bir eski CHP milletvekili, “Kemal Bey’den önce tartışabiliyorduk” diyordu, “Canlı bir itiraz mekanizması vardı. Liderin her söylediği buyruk değildi. Parti Meclisi’nin bir ağırlığı vardı. Delege eğilimleri ciddiye alınıyordu. Yetkili kurulların izni ve bilgisi olmadan karar alınmıyordu.”

Eskiden böyleydi, evet...

Milletvekilliği döneminde “blok liste”ye savaş açan Kılıçdaroğlu’nun, genel başkanlığa getirilir getirilmez blok liste sevdalısı kesilmesi ve farklı sesleri yönetim dışı bırakması durumu özetliyor.

Bir tespit daha yaptı CHP milletvekili: “Eski CHP olsaydı, yani delege eğilimleri dikkate alınsaydı, Ekmeleddin İhsanoğlu CHP’nin gündemine bile gelemezdi. Kim ki İhsanoğlu? Sadece Kemal Bey’e telkin edilmiş ve CHP açısından herhangi bir temsil sıfatı bulunmayan bir isim.”

Soru şu:

Ekmeleddin İhsanoğlu ismi, gerçekten de Kemal Kılıçdaroğlu’na telkin mi edildi?

Kılıçdaroğlu’nun, aday belirleme sürecinde yaptığı istişare toplantılarını hatırlıyoruz.

Sanatçılarla görüştü.

Sivil toplum örgütlerini ağırladı.

Önerileri dinledi.

İsimler üzerinden egzersizler yaptı.

Bir sürü kişiyle bir araya geldi ama partilileri dinlemedi.

Devlet Bahçeli’yle görüşmesinden sonra da, “Adayımız Ekmeleddin İhsanoğlu”dur... Tanıdıkça seveceksiniz...” deyip çıktı işin içinden.

Hayır, ille de, “Ekmeleddin Bey esasında MHP’nin adayıdır. Kılçdaroğlu’na dayatılmıştır” sonucunu çıkarmak için yazmıyorum bu yazıyı. 

Ne oldu CHP’nin dillere destan “parti içi demokrasi”sine? Merakım budur...

Kemal Bey’in (ve CHP’lilerin) rakiplerine yönelik başat suçlamalardan biri “biat kültürü”dür...

Biat kültürüne sahip olmakla suçlanan partinin lideri (yani Erdoğan) aylardır “partililerle” istişare toplantıları yapıyor... Milletvekillerini dinliyor, il ve ilçe yönetimlerini topluyor, delegelerle fikir teatisi yapıyor, yurt gezileri düzenliyor, seçmen tercihlerini öğrenmek için her hafta anket yaptırıyor... Ama biat kültüründen gelmeyen Kılıçdaroğlu, kimseye sormadan, partililerin görüşünü almadan, küçük bir “durum değerlendirmesi” bile yapmadan kafasına göre Cumhurbaşkanı adayı belirliyor. Partililerden de, bu buyruğa uymalarını istiyor.

Salih Tuna’nın sorduğu soruyu hatırlatarak bitirelim:

Biat kültürü hangi tarafta var?

Biatçı nitelemesi kime daha çok yakışıyor?