İyi ki Sayın Erdoğan var

Başlığı gören ve muhtemelen yazıyı sonuna kadar okumayacak bazı arkadaşların “İşte, yalakalığın geldiği yeni bir aşama daha” diye yorum yapacaklarını düşünüyorum; bence hiç mahsuru yok, bu tür yorumlara açığım, benim tek muradım görüşlerimi tüm netliği ile anlatabilmek.

Barış süreci muhteşem bir süreç, dilerim, tüm zorluklarına karşın başarıya ulaşır, PKK örgütü, süreç başarılı dahi olsa sıfırlanmaz ama muhtemelen marjinalize olur ve ölümler, şehitler, kürt gençleri ölümleri asgari bir düzeye iner.

Süreç eleştirilebilir, eleştirilmelidir de.

Saydamlık eleştirileri getirilebilir, demokratik büyük açılımlar ile eşzamanlı yürümemesi eleştirilebilir, demokrasi ve saydamlık ayaklarındaki aksaklıklar nedeniyle sürecin kalıcılığına ilişkin kafalarda soru işaretleri oluşabilir, bu da normaldir.

Barış sürecinin başkanlık sistemi projesiyle eşzamanlı gündeme gelişi eleştirilebilir.

Bendeniz, kişisel görüşüm olarak, anayasal değişikliklerin, mesela Anayasanın 66. Maddesinin kaldırılmasının barış sürecinden önce olmasını tercih ederdim.

1998 senesinde yani on beş sene önce Sayın Hasan Celal Güzel’in yayınladığı “Yeni Türkiye, Cumhuriyet Özel Sayısı I, 1998” kitapta Anayasanın 66. Maddesine (Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olar herkes Türktür) getirdiğim eleştiride şöyle yazmışım: “Mevcut formülasyon, majoriter etnik grubun etnik sıfatının yurttaşlık sıfatı olarak benimsetilmesi izlenimini vermektedir. Vatandaşlık ilişkisi etnik bir çağrışım yapmayacak türde hukuksal temelde formüle edilmelidir”(Bugün bu madddenin tümüyle kaldırılmasını savunuyorum).

Bu formülasyonu 1998 senesinde yazdığım için şimdi çok rahatım, sürecin aksama ihtimali olan noktalarını daha iyi görebileceğimi hissediyorum.

Ancak, sürecin aksama ihtimali olan noktalarının mevcudiyeti sürecin önemine, hatta yaşamsallığına kanımca zarar vermemektedir, aklı başında herkes de, yapıcı eleştirilerini eksik etmeden, süreci desteklemelidir.

Süreç bugün, burada kesilse dahi başarılıdır, başarılı olmuştur zira geçtiğimiz aylarda, süreç olmasa idi, 2023’ü göremeyecek çok sayıda türk ya da kürt gencimiz, ölmemiş, öldürülmemiştir hayatta kalmıştır, bu bile sürecin başarısını gösterir.

Bu gerçek kadar önemli ikinci bir gerçek de, bu süreç burada kesilse dahi, sorunun çözümü için müzakerenin vazgeçilmezliği anlaşılmış olmasıdır, gelecekte gündeme gelebilecek tüm benzeri sorunlar için artık barış daha kolaylaşmıştır.

Gelelim başlığa yani Sayın Erdoğan’ın bu sürece yaptığı en büyük katkıya.

Sayın Erdogan, malum, çok karizmatik bir lider ama daha da önemlisi bugün siyasal desteği çok yüksek, bu desteğin, benzer oranlarda yarın da sürme ihtimali az değil.

Bu mevcut durum ve yakın geleceğe yönelik Erdoğan’ın siyasal liderliğinin süreceği beklentisi medyada, kamuoyunda, kanaat önderleri düzeyinde sürece olan desteğin artışının kanımca en temel nedenidir.

Sürecin her aşamasında, Anayasanın 66. Maddesinin değiştirilmesi ya da tümüyle anayasal sistemden çıkarılması ihtimali sürece damgasını vurmaktadır; bu olmaksızın sürecin kalıcılığı söz konusu değildir.

Ve bugün basının, kanaat önderlerinin azımsanmayacak bir kısmı Anayasanın 66. Maddesinin, en azından değiştirilmesinin, arkasında durabilmektedir ve bu durum sürecin başarısı için çok önemlidir.

Basının, kamuoyunun, kanaat önderlerinin bu maddenin değiştirilmesinin arkasında durmasının en temel gerekçesi de Sayın Erdoğan’ın milliyetçilikler (türk ve kürt) hakkında ifade ettiği bence çok önemli ve doğru görüştür.

Sayın Başbakan’ın gençlik yıllarından itibaren milliyetçiliğin çok ağır basmadığı bir görüşle beslenmiş olması bugün sürecin başarısında önemli bir tesadüftür, hatta belki de belirleyicidir.

Bugün Anayasanın 66. Maddesinin değiştirilmesini savunanların azımsanmayacak bir bölümü son altı aya kadar bu konuda hiç kalem oynatmamış, hatta muhtemeln geçmişlerinde bu formülasyonu savunmuş kişilerdir.

Akil insanların bir bölümü için de aynı şeyi düşünüyorum, düşünmekten de öte, biliyorum.

İyi ki Sayın Erdoğan var derken muradımın ne olduğu belli oluyor muhtemelen.

Ancak, geçmişlerden de bağımsız olarak, önemli olan kalıcı bir barışın gerçekleşmesi.